39Zekeriyya mabedde kalkıp namaz kılarken, melekler ona şöyle seslendiler: "Allah sana, kendi sözüyle meydana gelen (İsayı) tasdik eden, efendi, iffetli ve salihlerden bir Peygamber olan Yahyayı müjdeliyor." Zekeriyya mabedin ön tarafında, ayakta durup namaz kılarken melekler ona şöyle seslenmişlerdi. "Ey Zekeriyya, şüphesiz ki Allah seni, Yahya adında bir oğul ile müjdeliyor. O, babasız olarak yalnızca Allah'ın "Ol" demesiyle meydana gelecek olan İsayı tasdik eden, İbadetinde ve ahlakında milletinin şereflisi olan, son derece iffetli ve salih kullarından bir Peygamberdir. Âyet-i kerime’de geçen ve "Seslendiler" diye terdim edilen fiili bütün Medine kurcası tarafından ve bir kısım Basra ve Küfe kurrası tarafından, Kur'anda zikredildiği şekliyle müennes fiil olarak okunmuştur. Küfe âlimlerinden bir kısmı ise bu fiili şeklinde, müzekker olarak okumuşlardır. Bu kıraata göre âyetin bu bölümünün mânâsı şudur: "Cebrâil Zekeriyyaya şöyle seslendi." Abdullah b. Mes'ud, âyetin bu cümlesini ikinci kıraatin ifade ettiği manâyı ifade eder şekilde şöyle okumuştur. Süddi de âyete ikinci kıraat şekline göre mânâ vermiş, meleklerden maksadın, sadece Cebrâil olduğunu söylemiştir. Taberi iki kıraat şeklinin de yaygın ve sahih olduğunu, ancak Hazret-i Zekeriyyaya seslenen kimsenin Cebrâil değil melekler topluluğu olduğunu söylemenin daha doğru olacağını zikretmiş, Kur'an-ı kerimi, te'vilini ihtiyaç olmadıkça Arap dilinde kullanılan en açık ifade şekillerine göre tefsir etmenin daha doğru olacağını söylemiştir. Bu da "Melekler" ifadesinden sadece Cebrâil değil, melekler topluluğu olduğunu gösterir. Âyet-i kerime’de, meleklerin Hazret-i Zekeriyyayı oğlu Yahya ile müjdelediği zikredilmektedir. "Yahya" kelimesinin asıl mânâsı "Hayatını devam ettiren ve yaşayan" demektir. Katade, Hazret-i Yahyaya bu adın verilmesinin sebebinin, Allah'ın onu imanla ihya etmesi olduğunu söylemiştir. Âyet-i kerime’de zikredilen ve "Allah'ın sözü ile meydana geldiği bildirilen kişiden maksat, Mücahid, Rakkaşi, Katade, Rebi' b. Enes, Süddi, Dehhak, Abdullah b. Abbas ve Hasan-ı Basriden nakledilen Rivâyetlere göre Hzl. İsadır. Çünkü o, Allahü teâlânın "Ol" demesiyle babasız olarak Hazret-i Meryem'in rahminde olmuştur. Bu sebeple ona "Allah'ın sözü" denmiştir. Taberi diyor ki; Bazı Basralı alimler, burdaki "Allah'ın sözü" ifadesinden maksadın, Allah'ın kitabı olduğunu söylemişlerdir. Onların bu görüşlerine göre tefsir etme, cesaretten başka bir şey değildir." Âyet-i kerime’de zikredilen ve "Efendi" diye tercüme edilen "Seyyid" kelimesi Katade ve Said b. Cübeyr tarafından "Halim selim" şeklinde izah edilmiş, Mücahid ve Rakkası tarafından "Allah nezdinde üstün olan" şeklinde izah edilmiş, Dehhak, Süfyan es-Sevri ve Abdullah b. Abbas tarafından "Hafim, selim ve takva sahibi" şeklinde izah edilmiş, İlerime tarafından ise "Gazabına mağlup olmayan" şeklinde izah edilmiştir. İbn-i Zeyd de "Seyyid" kelimesinden maksadın "Şerefli kimse" demek olduğunu söylemiştir. Katade "Vallahi Yahya ibadette de, yumuşak ahlaklı olmakta da, ilimde ve takvada da efendiydi." demiştir. Âyet-i kerime’de zikredilen ve "İffetli" diye tercüme edilen kelimesi, müfessirler tarafından şu şekillerde izah edilmiştir: a- Said b. el-Müseyyeb tarafından "Cinsel organı müsait olmayan" şeklinde izah edilmiştir. Ve bu hususta Amr b. el-As'ın şöyle söylediğini işittiğini rivâyet etmiştir: Resûlüllah buyurmuştur ki "Kıyamet gününde Âdemoğullarından herkesin bir günahı olacaktır. Ancak, Zekeriyaya oğlu Yahya hariçtir." Amr b. el- As diyor ki: "Sonra Resûlüllah elini yere uzattı küçük bir ağaç parçası aldı ve buyurdu ki: "Bunun sebebi şudur ki, erkeklerde olan şey Yahyada bu çöp kadardı. Bu sebeple Allahü teâlâ onu "Efendi ve iffetli" diye isimlendirdi. b- Abdullah b. Abbas ve Dehhaka göre burada zikredilen, kelimesinden maksat, erkeklik suyu olmayan" demektir, c- Abdullah b. Mes'ud, Said b. Cübeyr, Mücahid, Rakkaşi, Katade, İbn-i Zeyd, Süddi ve Hasan-ı Basriye göre ise demek, kadınlara yaklaşmayan" demektir. Bu âyet, hayırların anahtarının namaz olduğuna, duaların, namazı kılmakla kabul edileceğine işaret etmektedir. Herhangi bir ihtiyacı olan kişi, huşu ile, namaza yönelmeli sonra rabbine yal varmalıdır. Nitekim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın başına bir sıkıntı geldiğinde hemen namaz kılardı. Ahmed b. Hanbel, Müsned,C5 S. 388 |
﴾ 39 ﴿