44Bunlar, sana vahyettiğimiz gaip haberlerindendir. Meryemi kim bakacak diye kalemlerini atıp kur'a çekerlerken sen yanlarında değildin. Bu hususta çekişirlerken de yanlarında bulunmuyordun . Ey Rasûlüm, sana anlattığımız İmranm karısına, kızı Meryeme, Zekeriyya, oğlu Yahya ve diğer Peygamberlere ait olan bu haberler senin ve kavminin bilmediğiniz gaip haberlerindendir. Biz onları sana vahyediyoruz. Meryemin bakımını kimin üzerine alacağını tesbit etmek için kalem şeklindeki oklarını kur'a için atarlarken sen onların içinde değildin. Bu hususta birbirleriyle tartışırlarken de sen onların yanında bulunmuyordun. Âyet-i kerime’de geçen "Gaip haberi eri "nden maksat, Hazret-i Muhammedin kavminin ve bir çok insanların bilmediği, Allahü teâlânın bildirmesiyle ancak iki ehl-i kitabın Haham ve Ruhbanlarının bilebilecekleri haberlerdir. Allahü teâlâ bu gibi haberleri Hazret-i Muhammede bildirerek onun hak Peygamber olduğunu inkâr eden Yahudi ve Hristiyanlara, Resûlüllah’ın doğruluğunu ispatlamış, onu yalanlayanları ise susturmuştur. Çünkü onlar, Resûlüllah’ın, okur yazarlığı omayan bir kişi olduğunu Allah'ın kendisine bu haberleri bildimıemesi halinde onun bunları bilemeyeceğini biliyorlardı. Böylece karşı çıkmaktan âciz kalmışlardı. Âyette zikredilen "Sana vahyettiğimiz" ifadesinden maksat, "Sana indirdiğimiz ve sana gönderdiğimiz" demektir. Vahyetmenin asıl mânâsı vahyedenin bildirmek istediği şeyi, vahyedilene ulaştınnasıdır. Bu ulaştırma çeşitli vasıtalarla olur. a- Yazıyla olabilir. b- İşaretle olabilir. Nitekim şu âyetteki vahyetmekten maksat, işarettir. "Zekeriyya mabedden kavminin önüne çıktı, onlara "Sabah akşam Allah’ı tesbih edin." diye işarette bulundu. Meryem sûresi, 19/11 c- İlhamla olabilir. İşte şu âyetlerdeki vahyetmekten maksat da ilhamdır. "Ey Peygamber, rabbin arıya" Dağlarda, ağaçlarda ve yapılan kovanlarda yuva edin, sonra her çeşit mahsulden ye. Rabbinin hazırladığı uygun yollardan git." diye ilham etti. "Arıların karınlarından, içinde insanlar için şifa bulunan çeşitli renklerde şerbet çıkar. Şüphesiz ki bunda, düşünen bir millet için büyük bir ibret vardır." Nahl sûresi d- Elçi göndermek suretiyle olabilir. Şu âyetteki vahyetmekten maksat da budur. "De ki: "Şahitlik yönünden hangi şey daha yücedir?" De ki: "Allah’tır. O, benimle sizin aranızda şahittir. Bu kur'an, sizi ve haberi kendilerine ulaşanları uyarmam için bana vahyolunmuştur. Allah ile beraber başka ilâhlar bulunduğuna siz mi şahitlik ediyorsunuz?" De ki: "Ben şahitlik etmiyorum." De ki: "O, ancak bir olan ilahtır. Ben sizin ortak koştuklarınızdan beriyim. En'am sûresi 6/19 e- Vahyetmek bazan da Şeytanın vesvese vermesi manâsına gelir. Şu âyetteki vahyetmekten maksat da budur: "Kesilirken üzerine Allah'ın adı zikredilmeyen hayvanlan yemeyin. Bunu yapmak Allah'ın yolundan çıkmaktır. Şüphesiz ki Şeytanlar sizinle mücadele etmeleri için dostlarına vesvese verirler. Eğer onlara uyarsanız, muhakkak ki Allah’a ortak koşanlar olursunuz. En'am sûresi 6/121 Âyette zikredilen "Kalemler"den maksat, Katadeye göre "Oklar" demektir. Zira, Hazret-i Meryem, İsrailoğullarının imamlarının ve efendilerinin kızı olduğu için bunu kimin bakıp büyüteceği hususunda tartıştılar. Bunun üzerine oklarını atarak kur'a çektiler. Kur'a, Hazret-i Meryemin teyzesinin kocası olan Zekeriyyaya çıktı. Zekeriyya da onu ailesinin içine alıp büyüttü. Abdullah b. Abbas ve Dehhaka göre ise burada zikredilen "Kalemler"den maksat, gerçek kalemlerdir. Çünkü İmranın karısı, kızı Meryemi getirip Mescide adadığını belirtince, orada vahiy yazan kâtipler, Meryemi bakıp büyütme hususunda kalemleriyle kur'a çekmişler ve kur'a Zekeriyyaya çıkmıştır. İşte Allahü teâlâ, Hazret-i Muhammede, bu kur'a çekilirken orada bulunmadığını, bu itibarla bu haberleri bilemeyeceğini, bu haberlerin kendisine Allahü teâlâ tarafından bildirildiği için onun hak Peygamber olduğunu beyan etmiş böylece onu yalanlamaya kalkışan iki kitap ehlini de kınamıştır. |
﴾ 44 ﴿