77Şüphesiz ki Allah’a verdikleri sözü ve kendi yeminlerini verip carşılğında az bir değeri satın alanlar var ya, işte onların, âhirette nasibi yoktur. Allah, onlarlarla konuşmayacak, kıyamet gününde onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için can yakıcı bir azap vardır. Gerçek şu ki, kendilerine gönderilen kitapta, Muhammed ve onun getirdiklerine iman edeceklerine dair Allah’a verdikleri sözü ve yalan yere yaptıkları yeminlerini, dünya malından az bir değere değişenler var ya, işte onların, âhirette cennet nimetlerinden hiçbir nasipleri yoktur. Allah onlara, kendilerini sevindirecek bir şey konuşmayacak, kıyamet gününde onlara merhamet nazarıyla bakmayacak ve onları inkâr ve günah kirlerinden tem izlemeyecektir. Ayrıca onlar için can yakıcı bir azap vardır. Müfessirler, bu âyet-i kerime’nin nüzul sebebi ve kimin hakkında nazil olduğu hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir. a- İkrimeye göre bu âyet-i kerime, Ebû Rafi', Kenane b. Ebul Hakik, Kâ'b el-Eşref ve Huyey b. Ahtab hakkında nazil olmuştur. b- Abdullah b. Mes'ud, Vâil b. Hucr ve Adiy b. Umeyr'e göre bu âyet-i kerime, Eş'as b. Kays ile onun hasmı olan bir Yahudi hakkında nazil olmuştur. Bu hususta Abdullah b. Mes'ud demiştir ki: Resûlüllah şöyle buyurdu. "Kim, bir Müslümanm herhangi bir malını ondan haksız yere almak için yalan yere yemin edecek olursa o kimse Allah'ın huzuruna çıktığında onun, kendisine karşı gazaplı olduğunu görecektir. Abdullah b. Mes'udu dinleyen Eş'as b. Kays da şöyle demiştir: "Vallahi bu olay benim hakkında olmuştur. Şöyle ki "Benimle bir Yahudi arasında (ortak) bir arazi vardı. Yahudi, benim arazinin sahibi olduğumu inkâr etti. Ben onu Resûlüllah’a şikâyet ettim. Resûlüllah bana dedi ki: "Senin şahidin var mı?" Ben de "Hayır" dedim. Resûlüllah, Yahudiye dedi ki: "Yemin et." Ben de dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü, böyle olursa Yahudi yemin etler ve benim malımı alıp götürür." İşte bunun üzerine Allahü teâlâ, "Şüphesiz ki Allah’a verdikleri sözü ve kendi yeminlerini verip karşılığında az bir değeri satın alanlar var ya..." âyetini indirdi Buhari, K. el-Husumât, bab: 4/Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'an, bab: 4 HN. 2996 Adiy b. Umeyre diyor ki: "Kinde kabilesinde îmriül Kays b. Abis isimli adam ile Hadramutlu bir adam bir arazi hakkında Resûlüllah’ın huzurunda muhakeme oldular. Resûlüllah dâva konusu yerin kendisine ait olduğnu iddia eden Hadramutluya, şahit getirmesini söyledi. Fakat onun şahidi yoktu. Bunun üzerine Resûlüllah, îmriül Kaysın yemin etmesine karar verdi. Hadramutlu adam dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü, eğer sen buna yemin etme imkânı verecek olursan vallahi bu benim arazimi alır götürür." Bunun üzerin Resûlüllah, "Kim kardeşinin bir malım haksız olarak almak için yalan yere yemin edecek olursa, Alanın huzuruna çıktığında, onun, kendisine gazaplı olduğunu görecektir." buyurdu ve "Şüphesiz ki, Allah’a verdikleri sözü ve kendi yeminlerini verip karşılığında az bir değeri satın alanlar var ya..." âyetini okudu. Bunun üzerine İmriül Kays dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü, bu araziyi terkedip bırakana ne mükâfaat var?" Resûlüllah da: "Cennet var," diye cevap verdi. İmriül Kays da bunun üzerine "Şahit ol ben o arazinin tümünü ona bıraktım." dedi Ahmed b. Hanbel, C, 4 S. 191 Ebû Vâlil diyor ki: "Abdullah b. Mes'ud (radıyallahü anh) dedi ki: "Kim, yalancı olduğu halde yemin eder de o yemini ile bir mal kazanacak olursa Allah'ın huzuruna çıktığında, onun kendisine gazaplı olduğunu görecektir. Allahü teâlâ, bu durumu beyan eden şu âyeti indirmiştir: "Şüphesiz ki Allah’a verdikleri sözü ve kendi yeminlerini verip karşılığında az bir değeri satan alanlar var ya..." Ebû Vâil sözlerine devamla diyor ki: Sonra Eş'as b. Kays çıkıp yanımıza geldi ve Abdullah b. Mes'udu kastederek dedi ki: "Ebû Abdurrahman sizinle ne konuşuyordu?" Dedim ki: "Biz onunla şunu konuşuyorduk: "Eş'as dedi ki: "Abdullah b. Mes'ud doğru söylemiş, vallahi bu âyet benim hakkımda indirildi. Şöyle ki, benimle bir kişi arasında bir kuyu hakkında ihtilaf vardı. Biz, meselemizi Resûlüllah’a arzettik. Resûlüllah da buyurdu ki: "Ya sen şahit getireceksin ya da o yemin edecektir." Dedim ki: "Bu takdirde o, hiç önemsemez yemin eder." Resûlüllah da bana dedi ki: "Kim yalan yere yemin eder de onunla bir mal kazanacak olursa o, Allah'ın huzuruna çıktığında Allah'ın kendisine gazaplı olacağını görecektir. Allah, bunu doğrulayarak şu âyeti indirmiştir." dedi ve sonra "Şüphesiz ki Allah’a verdikleri sözü ve kendi yeminlerini verip karşılığında az bir değeri satın alanlar var ya..." âyetini okudu Buhari, K. er-Rehn, bab: 6 c- Âmir'e göre ise âyet-i kerime’nin nüzul sebebi, malım satmak için yalan yere yemin eden bir adamın yeminidir. Âmir diyor ki: "Bir adam malını satmak için sabahleyin pazara götürdü. Akşam olunca bir kişi gelip onunla pazarlık etmeye başladı. Adam da: "Sabahleyin şöyle şöyle fıat verilmesine rağmen satmadığına, akşam olmasaydı, söylediği fiata satmayacağına dair yemin etti. İşte bunun üzerine Allahü teâlâ bu âyeti indirdi. Mücahid, Katade, İmran b. Husayn ve Said b. el-Müseyyeb bu âyet-i kerime’nin, yalan yere yemin eden kişiler hakkında nazil olduğunu söylemişlerdir. Yalan yere yemin ederek başkasının malını haksız şekilde alan kişi için diğer bir hadisinde de Peygamber efendimiz şöyle buyuruyor: "Üç kişi vardır ki kıyamet gününde Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için can yakıcı bir azap vardır." Peygamber efendimiz bu sözlerini üç defa tekrarlamıştır. Bunun üzerine Ebû Zer: "Bunlar zarar etmiş, hüsrana uğramışlardır. Kimdir bunlar Ya Resûlallah?" demiş. Resûlüllah da: "Bunlar, kibirinden dolayı elbisesini uzatan, yaptıkları iyilikleri başa kakan ve yalan yere yemin ederek sattığı şeyi iyi gösterenlerdir Müslim, K. el-İman, bab: 171, Hadis No: 106 / Nesâî K. el-Bey, bab: 5/ Ebû Davud K. el-Libas, bab: 28, Hadis No: 4087 buyurmuştur. |
﴾ 77 ﴿