135Onlar, bir hayasızlık yaptıkları veya nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlarlar ve hemen günahlarının bağışlanmasını isterler. Günahları Allah’tan başka kim bağışlar? Yaptıkları kötülükte bile bile ısrar etmezler. Onlar, bir hayasızlık yaptıklarında veya Allah’a isyan edip cezayı hak ederek kendilerine zulmettiklerinde, işledikleri günaha dair Allah'ın tehdidini hemen hatırlarlar. Rablerinden, günahlarının bağışlanmasını, cezaya uğratılmamalarını dilerler. Allah’tan başka günahları kim bağışlar ki? Onlar, işlemiş oldukları günahlarda Allah'ın kendilerini cezalandıracağını bile bile ısrar etmezler. Bilakis tevbe eder ve affedilmelerini isterler. Bu âyet-i kerime’de de takva sahiplerinin, bir günah işlemeleri halinde hemen tevbe ederek Allah’tan, bağışlanmalarını istedikleri ve günahlarında ısrar etmedikleri beyan edilmektedir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurmaktadır ki: "Ey insanlar, Allah’a tevbe edin. Zira ben ona günde yüz kere tevbe ediyorum. Müslim, K. ez-Zikr, batı: 42, Hadis No: 2702 Âyette zikredilen ve "Hayasızlık" diye tercüme edilen kelimesinin asıl mânâsı "Çirkin amel ve Allah'ın izni dışında yapılan işler"dir. Cabir b. Abdullah ye Süddiye göre burada zikredilen kelimesinden maksat, zina etmektir. Ata b. Ebi Rebah ve Abdullah b. Mes'uda göre bu âyet-i kerime müslümanlara, günahların affedilmesi hususunda İsrailoğullarına tanınan imkândan daha büyük bir imkânın tanındığını beyan etmek için idrilmiştir. Zira İsrailoğulları günah işledikleri zaman, sabahleyin kapılarına, işledikleri günah ve keffareti yazılırdı. İsrailoğulları, kendilerinden istenen keffareti yerine getirerek günahlarını affetirme imkânına sahib oluyarlardı. Halbuki, müslümanlarm, günahlarını affettirmeleri, sadece dilleriyle, rablerinden af dilemeleri şeklinde olmaktadır. İşte âyet-i kerime, müslümanlara verilen bu özelliği beyan etmektedir. Tevbe edilerek günahların affını dileme hususunda: Hazret-i Alinin şunları söylediği rivâyet edilmektedir. "Bana, herhangi bir kimse Resûlüllahtan bir şeyi anlattığında ben ona, anlattığını, Resûlüllahtan duyduğuna dair yemin ettirirdim. Yemin ederse ona inanırdım. Ebubekir bana dedi ki: (O doğru söylerdi: ) "Ben, Resûlüllah’ın şöyle dediğini işittim: "Hiçbir adam yoktur ki, bir günah işlesin sonra da kalkıp temizlensin, namaz kılsın. Daha sonra da, Allah’tan kendisini affetmesini istesin de Allah da onu affetmesin." Sonra da Resûlüllah "Onlar, bir hayasızlık yaptıkları veya nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlarlar ve hemen günahlarının bağışlanmasını isterler." âyetini okudu. Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'an Sûre 3, Hadis No: 3006 Âyet-i kerime’de "Yaptıkları kötülükte bile bile ısrar etmezler." buyrulmaktadır. Katadeye göre bu ifadeden maksat, "Yaptıkları günahta devam etmezler. Ondan vaz geçip Allah’tan affedilmelerini dilerler." demektir. Hasan-ı Basri ve Mücahide göre bu ifadeden maksat, "Günah işlemeyi kasteder fakat onu işlemezler." demektir. Bunlara göre bir günahı fiilen işleyen, onda ısrar etmiş sayılır. Süddiye göre ise "Günahta israr"dan maksat, günah işledikten sonra tevbe etmemek ve susup kalmaktır. Taberiye göre, tercihe şayan olan görüşün, "Günahta ısrar etmekt"en maksadın "Günah işlemeye devem etmek"tir. Diyen veya "İşlenen günahtan tevbe etmemektir" diyen görüşlerdir. Günah işlemeyi kastedip sonra da fiilen günah işlemeyi "günahta ısrar" saymanın bir mânâsı yoktur. Zira günah işlemeyene "Günahkâr" denilmez. Ta ki, onu işleyene, "Günahında ısrar eden" densin. Nitekim bu hususta: Peygamber efendimiz buyurmuştur ki: "Af dileyen, ısrar etmiş sayılmaz. O günahı bir günde yetmiş kere işlemiş dahi olsa. Tirmizi, K. ed-D3vâl, bab: 107, Hadis No: 3559 |
﴾ 135 ﴿