161Hiçbir Peygambere, ganimet malına (Ümmet malına) hıyanet etmesi yakışmaz. Kim, hıyanet ederse, kıyamet gününde hıyanet ettiği şeyle gelir. Sonra herkese kazandığının karşılığı tanı olarak verilir. Onlara zulmedilmez. Hiçbir Peygabere, ganimet malından bir şeye hıyanet etmesi yakışmaz. Kim, müslümanlara ait ganimet malından bir şeye hıyanet ederse, kıyamet günü o hıyanet ettiği şeyi boynunda taşıyarak mahşer yerine gelecektir. Sonra herkese kazandığının karşılğı tam olarak verilecek ve hiçbir kimseye zulmedilmeyecektir. Kurralar, bu âyette geçen ve "Hıyanet etme" diye tercüme edilen fiilini iki şekilde okumuşlardır. 1- Hicaz ve Irak kurralarından bir topluluk bu fiili, Kur'an-ı Kerimede tesbit edildiği şekliyle (......) şeklinde okumuşlardır. Bu kıraati esas alan müfessirler Âyet-i kerime’nin bu bölümünü, çeşitli şekillerde izah etmişlerdir. a- Abdullah b. Abbas ve Said b. Cübeyr, bu âyet-i kerime’nin Bedir savaşındaki ganimet mallarından, kırmızı renkli bir kadife kumaşın kaybolması üzerine, bir kısım insanların "Belki de onu Resûlüllah almıştır." demeleri üzerine nazil olduğunu söylemişlerdir. Bu hususta Abdullah b. Abbas diyor ki: "Bu âyet-i kerime Bedir savaşında nazil olmuştur. Savaştan sonra ganimet mallarından, kırmızı renkli bir kadife kumaş kaybolmuş ve bazı kişiler şöyle demişlerdi. "Belki onu, Allah'ın Resulü almıştır." işte bunun üzerine bu âyet nâzil olmuştur. Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'an Sûre 3, Hadis No : 3009 / Ebû Davııd K. el-Harıf bab: 1 Hadis No : 3971 b- Yine Abdullah b. Abbas ve Dehhaktan nakledilen diğer bir görüşe göre, onlar, âyetin bu kıraat şeklini esas almışlar ve bu âyetin iniş sebebinin, Resûlüllah’ın göndermiş olduğu bir müfrezenin getirdiği ganimetleri alıp onlara teslim etmemesi üzerine nazil olmuştur. Bunlara göre âyet-i kerime, Resûlüllah’a gelen ganimetleri, müfrezeler dahi getirmiş olsa, o ganimeti, hak edenlere adil bir şekilde dağıtmasını emretmektedir. c- Yine bu kıraati esas alan İbn-i İshak, Süddi ve Mücahide göre Allahü teâlâ bu âyet-i kerime’de Hazret-i Muhammedin, kendisine vahyedilen şeylerden herhangi bir şeye ihanet etmediğini bildirmektedir. Bunlara göre fiili mutlak ihanet etmek mânâs nidadır. 2- Medine kurralarının çoğunluğu ile Küfe kurraları ise bu fiili şeklinde okumuşlardır. Bu kıraati esas alanlar da kendi aralarında âyete farklı mânâlar vermişlerdir. a- Hasan-ı Basri, Katade ve Rebi' b. Enese göre âyetin bu bölümünün mânâsı şöyledir. "Sahabilerinin, ganimet malını alarak peygambere ihanet etmeleri onlara yakışmaz. Bu görüşte olanlara göre bu âyet-i kerime, Bedir savaşında elde edilen ganimet mallarından bir kısmını saklayan sahabiler hakkında nazil olmuş ve onlar Peygambere karşı olan bu davranışlarından dolayı uyarılmışlardır. b- Diğer bazılarına göre, âyetin bu bölümünün mânâsı "Bir Peygamberin ganimetten mal almakla itham edilmesi yakışmaz." demektir. Taberi birinci kıraat şeklini tercih etmiş ve âyetin mânâsının da "Ganimet mallarından herhangi bir şeye ihanet etmek. Peygamberlerin sıfatlarından değildir. Böyle bir şeyi yapan da Peygamber değildir." demek olduğunu söylemiştir. Zira, âyetin son bölümü, bu mânâya uygun düşmektedir. Âyet-i kerime’de "Kim hıyanet ederse kıyamet gününde hıyanet ettiği şeyle gelir." buyurulmaktadır. Resûlüllah’ın, ganimet mallarından herhangi bir şeye ihanet edenin, kıyamet günündeki halini beyan ederek şöyle buyurduğu Rivâyet edilmektedir. Ebû Hureyre (radıyallahü anh) diyor ki: "Resûlüllah bir gün kalkıp aramızda bir hutbe irad etti. Ganimetten bir şeye ihanet etme meselesini anlattı ve bu hususun büyük bir mesele olduğunu bildirdi ve şöyle buyurdu: "Sakın sizden birinizi, kıyamet gününde boynunun üzerinde meleyen bir koyunla veya kişneyen bir at ile karşılaşmış olmıyayım. O kimse "Ey Allah'ın Resulü, sen beni kurtar." diyecek ben de "Sana bir şey yapacak güçte değilim. Çünkü ben sana tebliğ etmiştim." diyeceğim. Yine sizden birinizi boynunun üzerinde böğüren bir deve ile karşılamış olmıyayım. O kişi bana "Ey Allah'ın Resulü, beni kurtar." diyecek ben de ona: "Sana bir şey yapacak güçte değilim. Çünkü ben sana tebliğ etmiştim." diyeceğim. Yine sizden birinizi, boynunun üzerinde, altın veya gümüş bulunarak karşılaşmış olmıyayım." O kişi bana "Ey Allah'ın Resulü, beni kurtar." diyecek ben de ona "Sana bir şey yapacak güçte değilim. Çünkü sana tebliğ etmiştim." diyeceğim veya sizden birinizi, boynunun üzerinde sallanan bir parça elbise ile karşılamış olmıyayım. O kimse "Ey Allah'ın Resulü beni kurtar" diyecek. Ben de ona: "Sana bir şey yapacak güçte değilim. Çünkü sana tebliğ etmiştim." diyeceğim Buhari, K. el-Cihad bab: 189 Müslim K. el-lmara bab: 24 Hadis No : 1831 Ebû Humeyd es-Saidi diyor ki: "Resûlüllah, Esed kabilesinden, İbn-i el-Lutbiyye isimli bir kişiyi zekat toplamak için memur tayin etti. O kişi dönüp gelince zekattan topladığı mallar için "Bu sizindir. Bu da bana aittir. Çünkü bu bana hediye edilmiştir." dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minbere çıktı. Allah’a hamdedip onu övdükten sonra şöyle buyurdu: "Ne oluyor bir vazifeliye ki, ben onu gönderiyorum o da döndüğünde "Bu mallar sizindir, bunlar da bana hediye edildi." diyor. Babasının veya annesinin evinde otursun da görsün bakalım, ona hediye ediliyor mu, edilmiyor mu? Muhammedin nefsi, kudret elinden olan Allah’a yemin olsun ki, sizden herhangi bir kimse o sadakalardan bir şey olacak olursa o kimse, kıyamet gününde o sadakayı mutlaka boynunda taşıyarak gelecektir. Onun boynunda, böğüren bir deve veya böğüren bir sığır, yahut meleyen bir koyun şeklinde olacaktır." Sonra Resûlüllah ellerini yukan kaldırdı. Öyle ki biz onun koltuk altı beyazlanın gördük. O şöyle buyurdu: "Ey Allah’ım tebliğ ettim mi? Ey Allah'ım tebliğ ettim mi? Müslim, K. el-îmara, bab: 26 Hadis No: 1832 Abdullah b. Ömer diyor ki: "Bir zaman Resûlüllah, Sa'd b. Ubadeyi zekat toplamakla vazifelendirdi ve ona "Ey Sa'd, sakın sen kıyamet gününde böğüren bir deveyi sırtında taşıyarak gelmiş olma." dedi. Sa'd da "Ben ne o deveyi alırım ne de kıyamet gününde onu yüklenerek getiririm." dedi. Bunun üzerine Resûlüllah onu vazifeden muaf tuttu. |
﴾ 161 ﴿