180

Allah'ın, kendilerine lütfundan verdiği nimetlere karşı cimrilik yapanlar, bunun, kendileri için hayiriı olduğunu sakın zannetmesinler. Bilsinler ki bu, onlar için bir serdir. Cimrilik yaptıkları şey, kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’a aittir. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

Allah'ın, dünyada kendilerine verdiği nimetler hususunda cimrilik yaparak, zekatlarını vermeyenlerin tutumlarının, kendileri için kıyamette hayırlı olacağını sakın zannetmesinler. Bilakis bu onlar için bir serdir. Cimrilik yaptıkları o mal, kıyamette onların boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası ancak Allah’a aittir. Çünkü o, devamlı diridir ve sonu olmayandır. O, yaptığınız her şeyden haberdardır. İyilikte bulunanı iyiliği ile mükâfaatlandıracak, kötülükte bulunanı da kötülüğü ile cezalandıracaktır.

Âyet-i kerime’de geçen ve "Zannetmesinler" diye tercüme edilen fiili iki şekilde okunmuştur.

a- Hicaz ve Irak kurralarından bir topluluk bu fiili şeklinde okumuşlardır. Bu kıraata göre âyetin mânâsı mealde zikredildiği gibidir.

b- Diğer bazı kurralar ise bu fiili şeklinde okumuşlardır. Taberi de bu kıraat şeklini tercih etmiştir. Âyeti bu şekilde okuyanlar, ona çeşitli şekillerde mânâ vermişlerdir.

Süddiye göre bu ifadenin izahı şöyledir: Ey Rasûlüm, Allah'ın, dünyada kendilerine verdiği mallar hakkında cimri davrananların ve bu mallarından, Allah'ın farz kıldığı zekatı vermeyenlerin bu cimriliklerinin, kendileri için kıyamet gününde hayırlı olacağını zannetme. Bilakis, âhirette onların bu cimri davranışları kendileri için şer olacaktır.

Abdullah b. Abbas ve Mücahide göre ise bu ifadenin manâsı şöyledir: "Ey Rasûlüm, sakın sen, Allah'ın, lütfundan, kendilerine verdiği Tevratta, senin sıfatlarını insanlara anlatmakta cimri davranan Yahudilerin bu cimriliklerinin kendileri için hayırlı olacağını zannetme."

Taberi, ikinci kıraattaki

birinci görüşün tercihe şayan olduğunu, buradaki cimrilikten maksadın, "Zekat vermemek" demek olduğunu söylemiştir. Zira bu âyetin devamındaki "Cimrilik yaptıkları şey, kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır." ifadesini, Resûlüllah’ın, zekat vermemek olarak izah ettiği, birçok hadislerde zikredilmiştir. Ayrıca bundan sonra gelen âyette, müşrik ve Yahudilerin, zekat vermemek için "Şüphesiz ki Allah fakirdir, bizler zenginiz." dedikleri ve böylece zekatla alay ettikleri belirtilmektedir. Bu da gösteriyor ki, buradaki cimrilik yapılan şeyden maksat, zekattır.

Âyet-i kerime’nin devamında "Cimrilik yaptıkları şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır." buyurulmaktadır. Müfessirler, âyetin bu bölümünü çeşitli şekillerde izah etmişlerdir.

a-

Bazılarına göre Âyetin bu bölümünün mânâsı şöyledir: Allah, kıyamet gününde farz olan zekatı vermeyenin zekatını, gerdanlık gibi boynuna dolayacaktır. Bu hususta Resûlüllahtan şu hadis-i şerifler zikredilmiştir. Muaviye b. Hiyde diyor ki:

"Ben, Resûlüllah’ın şöyle buyurduğunu işittim." Herhangi bir kimse gelir de efendisinden arta kalan malını ister o da onu vermezse kıyamet gününde o kimse için dilini dışarı çıkarıp onu yalayan kel bir yılan çağırılır. O yılan, onun vermediği arta kalan malıdır. Nesâî K. ez-Zekat bab: 71/Ahmed b. Hanbel, Müsned.C. 5 S. 3

Abdullah b. Mes'ud Resûlüllah’ın şöyle buyurduğunu Rivâyet etmiştir: "Malının zekatını vermeyen hiçbir kimse yoktur ki Allah, kıyamet gününde, vermediği o zekatını, boynunda büyük bir yılan haline getirmiş olmasın." Sonra Resûlüllah, Aziz ve Celil olan Allah'ın kitabından bunun doğruluğunu ortaya koyan "Allah'ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlere karşı cimrilik yapanlar, bunun kendileri için hayırlı olduğunu zannetmesinler. Bilsinler ki bu onlar için bir serdir. Cimrilik yaptıkları şey, kıyamet gününde onların boyunlarına dolanacaktır." âyetini okuduk Tirmizi, K. Tefsir el-Rıır"an Sûre 3 Hadis No: 3012

Hicr b. Beyan Resûlüllah’ın şöyle buyurduğunu Rivâyet etmiştir. "Herhangi bir kimse akrabasına gider de ondan, Allah'ın kendisine verdiği şeylerden arta kalanı ister, o akrabası da o şeyi vermekte cimri davranacak olursa kıyamet gününde Allah, o kimse için cehennem ateşinden, dilini dışarı atan büyük bir yılan çıkarır, o yılan sonunda o kişinin boynuna dolanır." Resûlüllah bundan sonra bu âyeti okudu.

Ebû Hureyre de Resûlüllah’ın şöyle buyurduğunu Rivâyet etmiştir: "Allah kime mal verir de o da malının zekatını vermezse, o malı, gözlerinin üzerinde iki siyah nokta bulunan büyük bir yılan şekline sokulur ve kıyamet gününde o yılan onun boynun dolanır. Yılan o kişiyi iki avurdundan yakalar ve şöyle der: "işte senin malın benim. Senin hazinen benim." Sözünü bitirdikten sonra Resûlüllah efendimiz, bu âyet-i kerime’yi okumuştur. Buhari, K.. Tefsir el-Kur'an, Sûre 3, bab: 14 K. ez-Zekât, bab: 3 / Nesâî K. ez-Zekâl bab: 20

b- İbrahim en-Nehaiye göre bu ifadenin mânâsı şöyledir: "Cimrilik yaptıkları şey kıyamet gününde ateşten bir gerdanlık olarak onların boynuna dolanacaktır.

c- Abdullah b. Abbasa göre bu ifadenin mânâsı şöyledir: "Muhammedin Peygamberliğini gizleyen Yahudi Hahamları, kıyamet gününde, gizledikleri bu şeyin günahını sırtlarında taşıyacaklardır.

d- Mücahide göre, bu ifadenin mânâsı şöyledir: "Dünyadayken cimrilik yaptıkları şeyi kıyamet gününde getirmeye zorlanacaklardır."

Taberi diyor ki: Tercihe şayan olan görüş buradaki, cimrilik ettikleri beyan edilen şeyden maksat, zekat mallarıdır." diyen görüştür. Zira zikredilen hadisler ve Rivâyetler bunu ifade etmektedir.

Âyet-i kerime’de: "Göklerin ve yerin mirası ancak Allah’a aittir." buyurulmaktadır.

Taberi diyor ki: "Eğer denilecek olursa ki, "Miras, ölen bir malikin mülkünün, sağ kalan mirasçılarına intikal etmesidir. Yaratıklar yok olmadan önce de bütün göklerin ve yerin mülkiyeti Allah’a ait olduğuna göre, Allah'ın göklere ve yere mirasçı olması ne demektir?" Cevaben denilir ki, "Allahü teâlâ bu ifade ile kendisinin devamlı olarak diri olduğunu, baki olduğunu, diğer bütün yaratıkların ise yok olacaklarım beyan etmiştir. Bu itibarla, dünyada iken bir takım eşyaya sahip gibi görünenlerin de sonunda öleceklerini ve sahibolduklan şeylerin gerçek malikinin de Allahü teâlâ olduğu gerçeğinin ortaya çıkacağını beyan etmektedir.

180 ﴿