194

Rabbimiz, Peygamberlerin vasıtasıyla bize vaadettiklerini ver. Kıyamet gününde bizi rezil etme. Şüphesiz sen vaadinden dönmezsin.

Rabbimiz, Peygamberlerin vasıtasıyla bize vaadettiğin zaferi hemen ver. Günahlarımız yüzünden kıyamette bizi rezil ve rüsvay etme. Şüphesiz ki sen, vaadinden dönmezsin.

Müfessirler, akl-ı Selim sahibi olan mü’minlerin, Allahü teâlânın, vaadettiği şeyden dönmeyeceğini bildikleri halde "Ey rabbimiz, sen bize Peygamberlerin vasıtasıyla vaadettiklerini ver." şeklinde duada bulunmalarının sebebinin ne olduğu hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir.

a- Bir kısım âlimlere göre, her ne kadar âyetteki ifade istek şeklindeyse de aslında bu ifadeden maksat, haber vermedir. Bu izaha göre âyetin mânâsı şöyledir: "Ey rabbimiz, biz, iman etmeye çağıran bir davet edeni işittik ve iman ettik. Ey rabbimiz, bizim günahlarımızı affet, kötülüklerimizi ört. Bizi takva sahipleriyle birlikte vefat ettir ki, Peygamberlerinin diliyle vaadettiğin şeyleri bizlere vermiş olasın ve bizi kıyamet gününde rüsvay etmeyesin."

b- Diğer bir kısım müfessirlere göre ise. burada zikredilen ifade, istek bildirmektedir, Ancak, bunu isteyen mü’minler Allah'ın vaadini yerine getireceğinden şüphe ettiklerinden dolayı bunu istemiş değiller, fakat onlar, kendilerini buna layık görmeyerek Allah'ın, mü’min kullarına vaadettiği şeyleri, kendilerine de vermesini istemişlerdir. Bunların izahına göre âyetin mânâsı şöyledir: Ey rabbimiz, sen Peygamberinin diliyle, mü’min kullara vermeyi vaadettiğin nimetleri bize de ver."

c-

Başka bir kısım âlimlere göre de buradaki ifade istek bildirmektedir. Fakat mü’minlerin isteği, Allah'ın, kâfirlere karşı mü’minlere vaadettiği zaferi acele olarak yermesini istemektir. Burada mü’minler. Allah'ın, vaadinden döneceğinden şüphe etmemişler fakat onlar Allah'ın vaadinin, zaman geçmeden acele olarak gerçekleşmesini istemişlerdir.

Taberi de bu son görüşün tercihe şayan olduğunu beyan etmiş ve özetle şunları söylemiştir: "Bu Âyette zikredilen sıfatlar, Resûlüllah’ın sahabelerinden, vatanını, evini ve ailesini bırakarak Allah’a ve Resulüne hicret eden mü’minlerin ve Resûlüllah’a tabi olan diğer mü’minlerin sıfatlandır. Bu mü’minler, Allah'ın ve kendilerinin düşmanlarına karşı, rablerinden kendilerini derhal zafere ulaştırmasını istemişler artık düşmana karşı sabırlarının kalmadığım ve Allahü teâlânın "Halim" sıfatının gereği olarak düşmanlarına mühlet vermesinin kendilerini güç duruma düşüreceğini söylemek istemişlerdir. Nitekim bundan sonra gelen âyet-i kerime, hicret eden, yurtlarından çıkarılan, Allah yolunda eziyet gören, savaşan ve öldürülen mü’minlerin dilediklerinin kabul edildiğini beyan etmektedir ki bu âyette de zikredilen mü’minler aynı mü’minlerdir. İstekleri de, zaferin acele olarak verilmesidir.

194 ﴿