93

Kim bir mü’mini kasden öldürürse onun cezası cehennemdir. Orada ebedi olarak kalacaktır. Allah ona gazap ve lanet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.

Haksız yere adam öldürmenin haram olduğunu beyan eden âyet-i keri me ve hadis-i şerifler pek çoktur. Bazı âyetlerde adam öldürmeme emri, Allah'a ortak koşmama emriyle beraber zikredilmiştir. Nitekim Allahü teâlâ diğer bir âyette şöyle buyuruyor: "... Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik yapın. Fakirlikten dolayı çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. Hayasızlıkların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Allah'ın, Öldürülmesini haram kıldığı cana, haklı bir sebep olmadıkça asla kıymayın. Allah, aklınızı kullarlasınız diye size bunları emretti. En'am sûresi, 6/151 "Onlar, Allah'ın yanında bir başkasını ilâh edinip ona kullak etmezler. Ölümü hak edenler dışında, Allah'ın haram kıldığı cana kıymazlar. Zina etmezler. Kim de bunları yaparsa işlediği günahın cezasını görür. Furkan sûresi, 25/68

Bu hususta Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de şöyle buyuruyor:

"Kıyamet gününde insanlar arasında görülecek ilk hesap, (haksız yere dö külecek) kan hususundadır. Müslim K. el-Kasame, bab: 28, Hadis no: 1678

"Allah katında, dünyanın yıkılıp gitmesi, müşlüman bir kişinin öldürül mesinden daha hafiftir. Tirmizi, K. ed-Diyat, b. 7 Hadis no: 1395

Müfesirler, âyet-i kerime’de zikredilen ve yapılması halinde onu yapanın ebedi olarak cehennemde kalacağı bildirilen kasıtlı öldürmeden neyin kasdedildiği hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir.

a- Atâ, Said b. el-Müseyyeb, İbrahim en-Nehai, Tavus ve Haris'e göre, kasıtlı bir şekilde öldürmekten maksat, kişiye kesici veya yaralayıcı yahut koparıcı ve parçalayıcı bir demirle, öldürünceye kadar vurmaktır. Bunlara göre her hangi bir değnekle veya kamçı ile yahut taş ile dövülme neticesinde öldürülen bir kimse kasıtlı bir şekilde öldürülmüş sayılmaz. Çünkü bu hususta Numan b. Beşir, Resûlüllah'in şöyle buyurduğunu Rivâyet etmiştir.

"Her şeyin hatası vardır, kılıç hariç. Her hatanın ise bir diyeti vardır. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 4 S. 272

b- Ubeyd b. Umeyr ve İbrahim en-Nehai'ye göre ise, kişinin genellikle öldürücü olan herhangi bir âletle ve öldürme kastıyla birine vurup öldürmesi, onu kasden öldürmektir. Mesela bir kişi diğer bir insanı, ölünceye kadar değ nekle dövecek olursa veya iple boğazını sıkarak öldürecek olursa o kimse o ki şiyi kasden öldürmüş olur ve öldüren katile kısas uygulanır.

Bunların delilleri ise Enes b. Malik'in rivâyet ettiği şu hadis-i şeriftir. Enes diyor ki:

"Bir Yahudi bir cariyeyi, gümüşten yapılmış süs eşyalarım elinden almak için, başını taşla ezerek öldürdü. Cariyenin daha canı çıkmadan Resûlüllah'a getirildi. Resûlüllah ona: "Seni filan mı öldürdü?" (Yani seni bu ölüm haline geti rinceye kadar dövdü?) dedi. Cariye başıyla işaret ederek "Hayır" dedi.. Resûlüllah başka birini sordu. Cariye yine başıyla "Hayır." Resûlüllah üçüncü bir kim seyi sordu. Cariye başıyla işaret ederek "Evet" dedi. Bunun üzerine Resûlüllah, o adamın da başını iki taş arasında ezerek öldürdü Müslim, K. el-Kasame, bab: 15, Hadis no: 1672/ Buhari, K. ed-Duyat bab: 7 (Yani o şekilde öldü rülmesini emretti ve öldürüldü.)

Görüldüğü gibi Resûlüllah'ı, cariyeyi taşla öldüren Yahudiye kısas uygu lamış ve onu taş ile öldürtmüştür. Resûlüllah, öldürme aleti demir olmadığı hal de öldürmeyi kasıtla yapılan bir fiil olarak kabul etmiş ve kısas uygulamıştır. Bundan da anlaşılmaktadır ki kişinin, genellikle öldürücü olan herhangi bir âletle ve öldürmek kasdıyla birine vurup öldürmesi, onu kasden öldürmedir.

Taberi bu ikinci görüşün tercihe şayan olduğun zira Resûlüllah'ın hadısınin bunu ispatladığını söylemiştir.

Âyet-i kerime’de geçen "Onun cezası cehennemdir, orada ebedi olarak ka lacaktır." ifadesi müfessirler tarafından çeşitli şekillerde izah edilmiştir.

a- Ebû Miclez ve Ebû Salih bu ifadeyi şu şekilde izah etmişlerdir. "Eğer Allah, onu cezalandırmayı dileyecek olursa onun cezası cehennemdir. Allah dilerse onu affedebilir de."

Görüldüğü gibi bunlara göre kasıtlı olarak bir mü’mini öldürenin büyük günah işlemesine rağmen affedilmesi muhtemeldir.

b- İkrime ve İbn-i Cüreyc'e göre de bu ifadenin izahı şöyledir: "Kim ka sıtlı bir şekilde ve öldürülmesini helal sayarak bir mü’mini öldürecek olursa işte onun cezası cehennemdir ve o orada ebedi olarak kalacaktır.

Görüldüğü gibi bu izaha göre kasıtlı olarak bir mü’mini öldürenin, ebedi olarak cehennemde kalması söz konusu değildir. Fakat öldüren kişi bu öldürme nin helal olduğuna inanırsa, haramı helal saydığı için dinden çıkar ve bu sebep le de ebedi olarak cehennemde kalmayı hak etmiş olur.

c- Mücahid'e göre ise bu ifadenin mânâsı şudur: "Kim kasıtlı olarak bir mü’mini öldürecek olursa onun cezası cehennemdir. O orada devamlı olarak kalacaktır. Ancak tevbe etme durumu müstesnadır.

Görüldüğü gibi bu izaha göre tevbe edenin affedileceği ümit edilmektedir.

d- Abdullah b. Abbas'tan nakledilen başka bir görüşe göre ise bu ifade den maksat, "Kim bir mü’mini kasıtlı olarak öldürecek olursa onun cezası cehen nemdir. O orada ebedi olarak kalacaktır. Tevbe etse de tevbesi kabul edilmeye cektir." demektir.

Görüldüğü gibi bu görüşte olanlara göre bir mü’mini kasden öldüren, bu günahından tevbe etse dahi ebedi olara cehennemde kalacaktır. Bu görüşte olan âlimlere göre Furkan suresinin altmış sekiz altmış dokuz ve yetmişinci âyetleri bu âyetten sonra inmişlerdir. Bu itibarla onlarda zikredilen, bir mü’mini kasden öldürenin tevbe edip salih ameller işlediği takdirde affedileceği hükmü bu âyet-i kerime’yi meshetmemiştir.

Bu hususta Salim b. Ebil Ca'd diyor ki: "Biz, Abdullah b. Abbas, gözleri ni kaybettikten sonra yanında bükmüyorduk. Ona bir adam geldi ve "Ey Abdul lah b. Abbas, bir mü’mini kasden öldüren kişi hakkında görüşün nedir?" diye sordu. Abdullah b. Abbas da dedi ki: "Onun cezası cehennemdir. Orada ebedi olarak kalacaktır. Allah ona gazap ve lanet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır. Adam da; Ne dersin o tevbe etse, imanında samimi olsa, salih amel işlese ve hidâyete kavuşsa da mı?" diye sordu. Abdullah b. Abbas ise: "Vay annesi kaybedesi, ona tevbe nereden, hidâyet nereden? Ruhum, kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki Peygamberinizin şöyle buyurduğunu işittim: "Vay annesi kaybedesi, o öyle bir kişidir ki, kasıtlı olarak birini öldürmüştür. Öldürdüğü kimse kıyamet gününde öldürenin kaküllerinden yakalamış bir şekil de tutup getirir. Onun kendi başı elindedir. Damarlarından kan fışkırmaktadır. Öldürülen kişi der ki: "Ey Rabbim, işte beni öldüren budur." "Onu arşa kadar çekip götürür." Abdullah b. Abbas, sözlerine devamla diyor ki: "Abdullah'ın ruhu kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki bu âyet indi ve Peygamberinizin ruhu alınıp âhirete intikal etmesine kadar bu âyeti nesneden herhangi bir âyet inmedi. Bkz. Tirmzî. K. Tefsir el-Kur'nn, Sûre 4, Hadis No: 3029

Abdullah b. Abbas demiştir ki: "Bir adam müslüman olur, İslamın hü kümlerini ve emirlerini öğrenir sonra da bir mü’mini kasten öldürecek olursa artık onun tevbesi kabul edilmez." Daha önce Furkan süresindeki, "Onlar Allah'ın yanında bir başkasını ilâh edinip ona kulluk etmezler. Ölümü hak edenler dışın da Allah'ın haram kıldığı cana kıymazlar. Zina etmezler. Kim de bunları yapar sa, işlediği günahın cezasını görür.." Kiyamet gün azabı kat kat olur. O korkunç azabın içinde hor ve hakir bir halde ebediyyen kalır. Furkan sûresi, 25/68,69âyetleri nazil olunca Mekke halkından müşrik olanlar dediler ki: "Biz Allah'a ortak koştuk. Allah'ın, öldürülmesini haram kıldığı kimseleri haksız yere öldürdük, fuhuş işledik. Artık islam bize fayda vermez." İşte bunun üzerine: "Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır. İşte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok affeden ve çok merhamet edendir." Furkan sûresi, 25/70 âyeti nazil oldu.

Abdulah b. Abbas, Furkan süresindeki bu âyetlerin imandan ümit kesen müşrikler hakkında nazil olduğunu, bahse konu olan âyetin ise bunlardan sonra indiğini ve bir mü’mini kasten öldüren mü’minin hükmünü beyan ettiğini ve mensuh olduğunu söylemiştir.

Abdullah b. Mes'ud ve Zeyd b. Sabit'in de bu âyetin neshedilmediğini söyledikleri Rivâyet edilmiştir.

Taberi diyor ki "Bu hususta doğru olan görüş, âyetin mânâsının şöyle ol duğunu söyleyen görüştür. "Kim kasıtlı olarak bir mü’mini öldürecek olursa ve Allah da onu cezalandıracak olursa onun cezası cehennemdir. O orada ebedi olarak kalmaya layıktır. Fakat Allah, mü’minlere lütufta bulunarak onları affe der, onları orada ebedi olarak bırakmaz. Onları ya lütfuyla affedip hiç cehenne me sokmaz yahut da oraya koyar sonra da lütfü ve merhametiyle cehennemden çıkarır. Zira o, mü’min kullarına şöyle vaad etmiştir. "Ey Rasûlüm, kullanma deki: "Ey kendi aleyhlerine haddi aşan kullanın, Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz ki Allah bütün günahları bağışlar. Muhakkak ki o, çok affeden ve çok merhamet edendir. Zümer sûresi, 39/53

Taberi diyor ki: "Eğer denilecek okusa ki "Kasıtlı olarak bir mü’mini öl düren kişi, bu âyette zikredilen bütün günahların affedilmesi vaadine dahil ise Allah'a ortak koşan da bu vaade dahildir. Zira, Allah'a ortak koşmak da bir gü nahtır." Buna cevaben denilir ki: "Allahü teâlâ, kendisine ortak koşanı affetmeye ceğini şu âyetle açıkça beyan etmiştir. "Şüphesiz ki Allah, kendisine ortak ko şulmasını affetmez. Bunun dışında dilediği kimseyi affeder. Kim Allah'a ortak koşarsa şüphesiz büyük bir günah ile iftira etmiş olur. Nisa sûresi, 4/48

93 ﴿