94

Ey iman edenler, Allah yolunda cihada çıtığınız zaman iyice araş tırın. Size selam verene, dünya hayatının menfaatini gözeterek "Sen mü min değilsin." demeyin. Allah katında çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyleydiniz. Allah, size îütufta bulundu. O halde iyice araşitırın. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

Ey Allah'a iman eden ve ondan getirdiği şeyler hususunda Peygamberini tasdik edenler, düşmanlarınızla savaşmak üzere, Allah yolunda sefere çıktığınız zaman düşmanlarınızdan, öldürülmesi caiz olup olmayanları iyice araştırın. Acele edip de kim oludğunu tesbit edemediğiniz kişileri öldürmeyin. Ancak, Allah'a ve Peygamberine karşı kesin olarak savaş açtığım bildiğiniz kimseleri öldürün. Size teslim olan ve size karşı savaşmadığını açıklayan ve sizin dininiz den olduğunu beyan eden bir kimseye "Sen mü’min değilsin." deyip sırf dünya menfaatini elde etmek için onu öldürmeyin. Zira Allah katındaki nimetler, o öl dürülen kişiden elde edeceğiniz ganimetlerden pek çoktur. Ve sizin için de daha hayırlıdır. Sizler de, Allah'ın sizi dini ile aziz kılıp müslüman yapmasından önce sizin, öldürmeye teşebbüs ettiğiniz o teslim olan kimseler gibiydiniz. Şimdi di niniz olan İslamı onlar gibi gizliyordunuz. Allah size dini aziz kılarak ve taraf tarlarını çoğaltarak Îütufta bulundu. O halde kâfir olup olmadığını kesin olarak bilmediğiniz kişileri öldürmede acele etmeyin. İyice araştırın. Ola ki, Allah o kimseye size lütfettiği gibi, İslamı lütfetmiştir. Şüphesiz ki Allah, düşmanları nızdan kimi öldürdüğünüzü, kimden el çektiğinizi ve diğer bütün işlerinizi bilir. Kıyamet gününde herkese, yaptığını karşılğuni vermek için sizin de onların da amellerinizi muhafaza ettirir.

Müfessirler bu âyet-i kerime’nin Resûlüllah'ın gönderdiği bir müfrezenin müslüman olduğu veya kelime-i şehadet gelinliği yahut elindeki koyunlarını ve mallarını teslim etiği halde bir kişiyi öldürmeleri üzerine nazil oludğunu söylemişlerdir.

Taberi, müslüman olduğunu beyan ettiği halde öldürülen bu kişinin ve bunu öldürenin kimler oldukları hususunda çeşitli Rivâyetler zikretmiştir.

a- Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Ebi Hardet, Abdullah b. Abbas, Urve b. Zübeyr ve diğer bir kısım âlimlerden Rivâyet edilen bir görüşe göre bu âyetin nüzul sebebi olan olay, Muhallim b. Cessamc'nin Âmir b. el-Edbad el-Eşcai'yi öldütmesidir. Bu hususta Abdullah b. Ebi Hadret diyor ki: "Resûlüllah bizi, müslümanlardan bir grup olarak "İdam" denen yere gönderdi. İçimizde, Ebû Katade ve Muhallim b. Cessame b. Kays da bulunuyordu. Biz yola çıktık. İdam'ın tam ortasına varınca yanımızdan Âmir b. el-Edbad el-Eşcai, üzerine bindiği bir devesi ile yanımızdan geçti. Onun çok az eşyası bir kova da sütü var dı. Yanımızdan geçerken bizi, İslam'ın selamıyla selamladı. Biz onu yakaladık. Muhallim ona saldırdı. Daha önce aralarında geçmiş bir olaydan dolayı onu öl dürdü. Onun devesini ve eşyalarını aldı. Biz Resûlüllah'ın yanına gelip olayı an latınca, işte bizim hakkımızda bu âyet nazil oldu, Bkz. Siret-i İbn-i Hişam, C. 2 S. 226

Urve b. Zübeyr, babasının ve dedesinin bu olayı şöyle anlattıklarını zikretmiştir. "Muhallim b. Cessame el-leysi, İslam geldikten sonra, Eşca kabilesinden bir kişiyi öldürdü. Resûlüllah'ın hükmettiği ilk diyet, öldürülen bu kişinin diyeti idi. Uyeyne b. Hısn, kısas uygulanmasını istedi. Akra b. Habis ise Muhallim'in affedilmesini istedi. Bunun üzerine sesler yüksekli. Suçlamalar ve gürültüler çoğaldı. Resûlüllah buyurdu ki: "Ey Uyeyne sen diyeti kabul etmez mi sin?" Uyeyne "Hayır etmem vallahi bizim hanımlarımızın düştüğü, savaş ve üzüntüye, onların hanımlarını da düşürmedikçe bundan vaz geçmem dedi. Tekrar sesler yükseldi. Yine gürültü ve suçlamalar çoğaldı. Resûlüllah tekrar, "Ey Uyeyne diyeti kabul etmez misin? dedi. Uyeyne yine aynı sözleri söyledi. Nihâyet Leys oğullarından, üzerinde silah, elinde deriden bir kalkan bulunan, Mükeytil adında bir adam ayağa kalktı ve dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü, ben İslamın ilk zamanlarında bu adamın yaptığına bir örnek olarak ancak şunu görüyorum. Bir kısım koyunlar, suya gelmişler, onların önce gelenleri vurulmuş arkada olanları ise kaçıp gitmişler. Bugün yap yarın boz. (Yani eğer bugün sen buna kısas tatbik etmezsen, yarın senin ümmetin de bu gibi olaylarda kısas tatbik etmez) Bunun üzerine Resûlüllah, "Elli deve bu yolculuğumuz sırasında, elli deve de Medine'ye döndüğümüzde vereceğiz." dedi. Muhallim uzun boylu esmer tenli bir kişiydi. O sırada bir kenarda oturuyordu. Yerinden kalkıp geldi ve Resûlüllah'ın önüne oturdu. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Dedi ki; "Ey Allah'ın Resulü, ben sana bildirilen işi yaptım. Ben Allahü teâlâya tevbe ediyorum, ey Allah'ın Resulü, sen aziz ve celil olan Allah'tan benim affımı dile." Resûlüllah da buyurdu ki: "Sen onu silahınla İslamın ilk döneminde mi öldürdün?" Ve yüksek sesle: "Ey Allah'ım sen Muhaliimi affetme." diye dua etti. Muhallim kalkıp gitti. Giderken cübbesînin ucuyla gözyaşlarını siliyordu. Fakat onun kavmi, Resûlüllah'ın daha sonra onun için af dilediğini zannediyorlardı." Bkz. Ebû Davud K. ed-Diyal, bab: 3,1 indis no: 4503

b- Abdullah b. Abbas, Süddi ve Katade'den nakledilen diğer bir görüşe göre bu âyet-i kerime, Resûlüllah'ın müfrezesinin, Mirdas b. Nehiyk isimli birisini öldürmesi üzerine nazil olmuştur.

Bu hususta Süddi diyor ki: "Resûlüllah, Üsame b. Zeyd'in komutasında Damre oğullarına bir müfreze gönderdi. Müfreze bu kabileden Mirdas b. Ne hiyk isimli bir kişiyle karşılaştı. Onun kuzuları ve kırmızı bir devesi vardı. Adam müfrezeyi görünce dağdaki bir mağaraya sığındı. Üsame onu takib etti. Mirdas mağaraya girince kuzularını orada bıkanp dışarı çıktı ve müslümanlara karşı "Esselamü aleyküm. Eşhedü en Lailahe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden Resûlüllah." dedi. Üsame ona saldırdı ve onu öldürdü. Resûlüllah Üsame'yi bir yere gönderirken onun hayırla anılmasını isterdi ve arkadaşlarından onun hakkında malumat alırdı. Bu müfreze dönünce Resûlüllah onlara Üsame'yi sormadı. Fakat insanlar Resûlüllah'a konuştular ve dediler ki: "Ey Allah'ın Re sulü, Üsame bir adamla karşılaştı. Adam "Lailahe İllallah Muhammeden Resûlüllah" demesine rağmen ona hücum edip öldürdü." Resûlüllah bu söylenenlere pek kulak asmadı. Fakat konuşanlar ısrar edince başını kaldırıp Üsame'ye baktı ve ona: "Seninle Lailahe İllallah'ın haline ne olacak?" dedi. Üsame: "Ey Allah'ın Resulü o bu sözü kendisini kurtarmak için söyledi." dedi. Resûlüllah da "Sen onun kalbini yarıp içine baksaydin ya." dedi. Üsame: "Ey Allah'ın Resulü, onun kalbi vücudunun bir parçasıdır." dedi. İşte bunun üzerine Allahü teâlâ bu âyet-i kerime’yi indirdi. Üsame de artık ondan sonra "Lailahe İllallah" diyen bir kimseyi öldürmeyeceğine dair yemin etti. Bkz. Siret-i İbn-i Hişam. C. 2 S. 623

c- Said b. Cübeyr'e göre ise bu âyet-i kerime Resûlüllah'ın, Mikdat b. el-Esved'in komutasında gönderdiği bir müfrezenin müslümanlardan bir kimseyi öldürüp koyunlarını almaları üzerine nâzil olduğunu söylemiştir.

d- İbn-i Zeyd'e göre ise bu âyet-i kerime Ebudderda'nın ve öldürdüğü kimsenin hakkında nazil olmuştur.

e- Bu âyet-i kerime’nin nüzul sebebi hakkında Abdullah b. Abbas da şöyle diyor:

"Süleym kabilesinden bir adam, otlattığı koyunlarıyla birlikte Resûlüllah'ın sahabilerinin yanından geçti ve onlara selam verdi. Sahabiler "Bu adam, kendisini korumak için, korkusundan selam verdi." dediler ve onu öldürdüler. Koyunlarını alıp Resûlüllah'a getirdiler. İşte bunun üzerine bu âyet nazil oldu." Timizi, K. Tefsir el-Kur'an, Sûre 4, Hadis no: 3030

Âyet-i kerime’de geçen ve "Size selam verene 'Sen ümin değilsin' deme yin" diye tercüme edilen cümlesin deki kelimesi bütün Mekke, Medine ve Küfe kurraları tarafın dan Elif harfi olmaksızın şeklinde okunmuştur. Bu kıraata göre bu kelimenin mânâsı "Teslim olmak ve boyun eğmektir" ve âyetin bu bölümünün mânâsı da "Size teslim olup boyun eğenlere, "Sen mü’min değilsin."' demeyin." şeklindedir.

Küfe ve Basra kurralarından bazıları ise bu kelimeyi, elif harfiyle birlikte şeklinde okumuşlardır. Bu kıraata göre bunun mânâsı da "Selam vermek"tir.

Taberi birinci kıraat şeklini tercih etmiş ve kelimesinin mânâsının "Tevhid inancına boyun eğmek, müslümanların dininde olduğunu ifade etmek ve teslim olmak demek olduğunu söylemiştir. Zira bu kelimenin bu kıraat şekliyle okunmasını kabul edip mânâsının da "Teslim olmak" demek olduğunu söylemek yukarıda âyetin nüzul sebebi olarak zikredilen görüşlerin hep sini kuşatmış olur. Çünkü bu görüşlerden bazıları, öldürülen kimsenin, teslim olup kelime-i şehadet getirdiğini, diğerleri, öldürülen kişinin "Ben müslümanım" dediğini başka bir gurup ise onun "Selamün aleyküm" diye selam verdiği ni söylemişlerdir. Teslim olmak, selam vermek de dahil tüm görüşleri kuşat maktadır.

Âyet-i kerime’de geçen "Daha önce siz de öyle idiniz." ifadesi müfessirler tarafından iki şekilde izah edilmiştir.

Said b. Cübeyr'e göre bu ifadeden maksat şudur: "Nasıl ki size selam ver dikten sonra öldürdüğünüz o kimse canından korkarak kavmi içinde dinini gizli yor idiyse sizler de Allah'ın sizleri aziz kılmasından önce canınızdan korkarak kavminizin içinde onlar gibi dininizi gizliyordunuz.. O halde dinini gizleyen bu çobanı nasıl öldürürdünüz?"

İbn-i Zeyd ise âyetin bu bölümünü şöyle izah etmiştir: Nasıl ki size tes lim olduktan sonra öldürdüğünüz kimse kâfir idiyse sizler de öyle kâfir idiniz. Allah sizi hidâyete erdirdiği gibi onu da hidâyete erdirdi."

Taberi

birinci görüşün tercihe şayan olduğunu söylemiştir. Zira Allahü teâlâ o kişiyi öldüren müslümanı kınamıştır. Halbuki kâfir bir kimseyi öldürenin kınanması söz konusu değildir.

Âyet-i kerime’de geçen "Allah size lütufta bulundu." ifadesi Said b. Cübeyr tarafından "Allah dinini ortaya çıkararak ve o dine tabi olanları aziz kılarak size lütufta bulundu" şeklinde izah edilmiş. Süddi tarafından ise "Allah size, teslim olanı öldürmenize rağmen tevbenizi kabul ederek size lütufta bulundu." şeklinde izah edilmiştir.

Taberi birinci izah şeklini tercih etmiş, burada zikredilen Allahü teâlânın lütfundan maksadın, müslümanların aziz kılınması ve İslam dininin açığa çık ması olduğunu söylemiştir. Zira öldürülen kişi, kavminden korkarak müslüman olduğunu açığa vuramamış bu sebeple müslüman olduğu bilinmeyerek öldürül müştür. Halbuki, onu öldüren müslümanlar da İslamın güçlenmesinden önce aynen o kişi gibi dinlerini gizleme durumunda idiler. Fakat Allah, lütfuyla onları güçlendirdi. Onlar da müslüman olduklarını açıkça söyleyebildiler.

94 ﴿