103Namazı kıldıktan sonra ayakta iken otururken ve yanlarınız üzerine yatarken Allah'ı zikredin. Emniyete kavuştuğunuzda namazı gere ği gibi kılın. Şüphesiz ki namaz, mü’minler üzerine belli vakitlerde farz kılınmıştır. Âyet-i kerime’de "Namazı kıldıktan sonra, ayakta iken, otururken ve yanlarınız üzerine yatarken Allah'ı zikredin." buyurulmaktadır. Bu hususta Abdullah b. Abbas şunlan söylemiştir: "Allahü teâlâ kullarına neyi farz kılmışsa onun için belli bir mükâfaat tayin etmiştir. Kulların, özürleri bulunması halinde de onları mazur görmüştür. Ancak, Allah'ı zikretme ibadeti böyle değildir. Zira Allahü teâlâ zikir için belli bir sınır koymamış, aklı olmayanların dışında onu terkedenleri mazur görmemiş ve buyurmuştur ki: "Allah'ı ayakta iken otururken, yanlarınız üzerine yatarken, gece ve gündüz, karada ve denizde, yolcu iken, mukim iken, zengin iken, fakir iken, hasta iken, sıhhatli iken, gizli olarak, açık olark ve her halükârda zikredin." Allah'ı zikretme hususunda başka bir âyette de şöyle buyurulmuştur: "Ey iman edenler, bir düşman topluluğu ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah'ı çokça zikredin. Umulur ki kurtulaşa erersiniz." Enfal sûresi, 8/45 Âyet-i kerime’nin devamında "Emniyete kavuştuğunuzda namazı gereği gibi kılın." buyurulmaktadır. Müfessirler bu ifadeyi iki şekilde izah etmişlerdir: a- Mücahid ve Katade'ye göre bu ifadenin mânâsı şudur: "Sizler, vatanla rınızda karar kılıp şehirlerinizde ikamet ettiğiniz zaman, yolculuk yaparken kor ku anında, kısaltmanıza izin verilen namazı artık tam olarak kılın." b- Süddi, ibn-i Zeyd ve Mücahid'den nakledilen diğer bir görüşe göre âyetin bu bölümünün mânâsı şöyledir: "Sizler, korkudan sonra emniyete kavuşup sükunet bulduğunuz zaman namazın bütün farzlarını tamamlayarak kılın. Artık onu, bineğin üzerinde veya yürüyerek yahut oturarak kılmayın." Taberi, âyetin bu bölümünü bu son şekliyle izah etmenin daha evla oldu ğunu söylemiştir. Âyet-i kerime’de geçen ve "Şüphesiz ki namaz mü’minler üzerine belli va kitlerde farz kılınmıştır." şeklinde tercüme edilen cümlesi, müfessirler tarafından çeşitli şekillerde izah edilmiştir: a- Atiyye el-Avfı, Abdullah b. Abbas, Süddi ve Mücahid'den nakledilen bir görüşe göre bu cümlenin mânâsı şöyledir: "Şüphesiz ki namaz mü’minlerin üzerine farz kılınmış bir farzdır." b- Hasan-ı Basri, Mücahid, Abdullah b. Abbas ve Ebû Cafer'den nakle dilen diğer bir görüşe göre bu cümlenin mânâsı şöyledir: "Şüphesiz ki bu namaz, mü’minlerin üzerine gerekli bir farzdır." c- Abdullah b. Mes'ud ve Zeyd b. Eslem'den nakledilen diğer bir görüşe göre bu cümlenin mânâsı şöyledir: "Şüphesiz ki namaz mü’minler üzerine vakitlere bölünmüş bir farzdır. Onlar onu vakitlerinde eda ederler." Taberi diyor ki: "Bu görüşler birbirlerine yakın olan görüşlerdir. Bununla birlikte bu âyetin izahında evla olan yorum: "Şüphesiz ki namaz, mü’minlerin üzerine, vakitlere ayrılmış bir farzdır." şeklindeki yorumdur. Zira kelimesinin mânası, "Vakitlendirilmiş" "vakitlere ayrılmış" demektir. |
﴾ 103 ﴿