127Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: "O kadınlar hakkında size fetvayı Allah veriyor. Yazılan haklarını verdiğiniz ve kendileriyle evlenmek istediğiniz yetim kadınlar, zayıf düşürülen çocuklar hak kındaki ve yetimlere adaletle davranmanız hususundaki hükümlere de Kur'an'da size okunan âyetler fetva verir. Ne hayır işlerseniz şüphesiz ki Allah onu çok iyi bilendir. Müfessirler bu âyet-i kerime’nin bölümünü gramer yönünden çeşitli şekillerde tahlil etmişlerdir, a- Bazılarına göre bu cümle mübteda olarak merfudur. Haberi ise daha önceki cümlenin haberi olduğunda hazfedilmiş, düşürülmüştür. Cümlenin tam şekli şöyledir: Mâ'nâs'ı ise şöyledir: "Ey Rasûlüm, kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: "Kadınlar hakkında fetvayı Allah Ve kitapta okunan âyetler verir." b- Diğer bir kısım müfessirlere göre cümlesi mübteda cümlesi ise haberdir. Bu izaha göre âyetin mânâsı şöyledir: "Ey Rasûlüm, kadınlar hakkında senden fetva isti yorlar. De ki: "Onlar hakkında size fetvayı Allah veriyor. Bu kitapta size oku nan âyetler levh-i mahfuzda bulunmaktadır." c- Diğer bir kısım âlimlere göre cümlesi yemin cümlesidir. harfi de yemindir. Buna göre âyetin mânâsı şöyledir. "Ey Rasûlüm, kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: "Kitaptan size okunan âyetlere yemin olsun ki o kadınlar hakkında fetvayı size Allah veri yor." d- Diğer bir kısım müfessirler ise cümle sinin, hazfedilmiş bir haıf-i ceriyle mecrur olduğunu söylemişlerdir. Bunlara göre âyetin mânâsı şöyledir: "Ey Rasûlüm, kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: "O kadınlar hakkında ve kitapta size okunup zikredilen meseleler hakkında size fetvayı Allah veriyor." Âyet-i kerime’nin meali birinci izah şekline göre hazırlanmıştır. Taberi ise dördüncü ve sonuncu izah şeklini almış ve âyeti şu şekilde izah etmiştir: "Ey Rasûlüm, ashabın sana kadınlar hakkında fetva soruyorlar. Haklarının ve va zifelerinin ne olduğunu öğrenmek istiyorlar. Onlara de ki: "O kadınlar hakkında size fetvayı Allah verir. Allah'ın, peygamberine indirmiş olduğu kitapta durumları size anlatılan, Allah'in kendileri için farz kılmış olduğu miras paylanın ver mediğiniz ve kendileriyle evlenme arzusunda bulunduğunuz yetim kadınlar hakkında da size fetvayı Allah verir." Taberi, âyeti bu şekilde izah ettikten sonra kitapta zikredilen, hükümlerden hangi hükümlerin kasdedildiği hususunda müfessirlerin ihtilaf etlikleri özetle şu şekilde anlatılmaktadır: 1- Hazret-i Âişe, Said b. Cübeyr, Şu'be, İbrahim en-Nehai, Süddi, Mücahid, Katade ve Abdullah b. Abbas'a göre, kitapta zikredilen hükümlerden maksat bu surenin baş tarafında geçen ve miras hükümlerini açıklayan on birinci ve on ikinci âyetteki hükümlerdir. Bunlara göre âyetin izahı şöyledir: "Ey Rasûlüm, kadınlar hakkında senden, fetva soruyorlar. Onlara de ki: "O kadınlar hakkında size fetvayı Allah veriyor ve bu Kur'an'da zikredilen miras hükümleri bakımından kendilerine farz kılınan haklarını vermediğiniz ve kendileriyle evlenmek istediğiniz yetim kadınlar hakkında kendilerine mirastan pay verilmeyerek zayıf düşürülen çocuklar hakkında ve yetimlere adaletle davranmanız hususun da da size fetvayı Allah veriyor. Cahiliye döneminde, çocukları ve kadınları, mirasçı saymadıklarından, Allahü teâlâ, bu âyet-i kerime’de kadınların ve çocukların da bu surenin on birin ci ve on ikinci âyetlerinde zikredildiği gibi mirasçı olacaklarını beyan etmiştir. Bu âyetin izahında Said b. Cübeyr diyor ki: "Cahiliye döneminde, sadece erginlik çağına girmiş olan erkekler mirasçı oluyorlar, çocuklar ve kadınlar ise mirasçı olmuyorlardı. Nisa süresindeki, miras hükümlerini beyan eden âyetler inince, bu insanlara ağır geldi ve dediler ki: "Artık şimdi inal kazanmayan ve onu idare etmeyen çocuklar ve kadınlar da, mal kazanmak için çalışan erkekler gibi mirasçı oluyorlar." Bu şekilde konuşan insanlar bu hususta bir âyet gelece ğini ümit ediyorlardı. Bir süre beklediler. Böyle bir şey gelmediğini görünce şöyle dediler: "Yemin olsun ki, bu böyle kalırsa, mutlaka yerine getirilmesi ge reken bir farz olur. Gidin bunu sorun." Bunun üzerine gidip Resûlüllah'a sordular. Allahü teâlâ da bu âyeti indirdi ve buyurdu ki "Ey Rasûlüm, sana kadınlar hususunda fetva soruyorlar. De ki: "Onlar hakkında da, bu kitabın bu suresinin baş tarafında zikredilen miras hükümleri bakımından yetim kadınlar hakkında da size fetvayı Allah veriyor." Hazret-i Âişe diyor ki: "Bu âyet şu gibi erkeklerin durumunu açıklamaktadır, O erkeğin yanında velisi ve mirasçısı olduğu yetim bir kız bulunur. O kız ona, bir hurmanın salkımında bile ortaktır. Bu erkek onunla evlenmek istemez. Onu, malında kendisine ortak olur korkusuyla başka bir erkekle de evlendirmez. Böy lece onun evlenmesine engel olur. İşte bu âyet, bu gibi erkekler hakkında nazil olmuştur. 2- Said b. Cübeyr'den nakledilen diğer bir görüşe göre kitapta zikredilen hükümden maksat, bu surenin son âyetinde kardeşlerin miras payı zikredilen âyetteki hükümlerdir. Bu izaha göre âyetin mânâsı şöyledir: "Ey Rasûlüm, kadınlar hakkında senden fetva soruyorlar. De ki: Onlar hakkında fetvayı Allah veriyor. Bu surenin son âyetinde size okunan âyetin hükmü bakımından kendilerine farz kılman haklarını vermediğiniz ve kendileriyle evlenmek istediğiniz yetim kadınlar hakkında mirastan pay verilmeyerek zayıf düşürülen çocuklar hakkında ve yetimlere adaletli davranmanız hususunda da size fetvayı Allah ve riyor. Cahiliye döneminde, erginlik çağına gelmemiş olan çocuklara, mirastan pay vermiyorlardı. Bunlar, ölenin bacısı ve kardeşi de olsalar mirastan pay alamıyorlardı. Bu âyet indi ve büyük olsun küçük olsun kardeşlerin de mirastan pay alacaklarını beyan etti. 3- Hazret-i Âişe'den nakledilen diğer bir görüşe göre, kitapta zikredilen hükümden maksat, bu surenin üçüncü âyetinde zikredilen ve mehirleri verilmeden, yetimlerle evlenmeyi yasaklayan âyet-i kerime’nin hükmüdür. Zira cahiliye dö neminde kişiler, velÂyeti altında bulunan, malında kendisine ortak olan ve gü zelliği de yerinde olan yetimlerle evleniyor onlara mehir vermiyorlardı. Bu su renin dördüncü âyeti indi, yetimlere karşı adaletli davranamayanlara, diğer ka dınlarla evlenmeyi emretti. İşte bu âyet-i kerime’de o hüküm zikredilmektedir, ve "Kitapta size okunan" şeklinde ifade edilmekte ve bu hükmü de Allah'ın koy duğu bildirilmektedir. 4- Muhammed b. Mûsa'ya göre ise kitapta zikredilen hükümlerden mak sat, Resûlüllah'tan sormadıkları ve kocasıyla geçinemeyeceğinden korkan kadı nın hükmüdür. Bu hüküm de bu âyetten sonra gelen âyette zikredilmektedir. Bu izaha göre âyetin mânâsı şöyler'ir: "Ey Rasûlüm, sana kadınlar hakkında feva soruyorlar. De ki: "Sorduğunuz o kadınlar hakkında da fetvayı Allah veriyor. Bu surenin yüz yirmi sekizinci âyetinde size okunan, kocasıyla geçinememekten korkan kadının durumu hususunda da size fetvayı Allah verir. O sordukları kadınla da, yazılan haklarını vermediğiniz ve kendileriyle evlen mek istediğiniz yetim kadınlardır." Bu hususta, Muhammed b. Mûsa diyor ki: "Sahabiler, Resûlüllah'tan bu âyette hükümleri belirtilen yetim kızlar ve küçük çocuklar hakkında soru sor muşlardır Zira cahiliye döneminde çirkin olan yetim kızlarla ne evleniyorlar ne de mallarını kendilerine veriyorlardı ki onlar mallarını kendilerle harcasınlar. Küçük çocukları da mirasçı saymıyorlardı. İşte Allahü teâlâ, sormuş oldukları bu soruların fetvasını verdiği gibi, sormadıkları, kocasıyla geçinmesinden korkan kadın hakkında da bundan sonra gelen âyette fetva verdiğini bildirdi. Böylece bu âyette, sormadıkları şeyden de fetva vereceğini zikretti. Taberi diyor ki: "Bu görüşlerden tercihe şayan olanı birinci görüştür. "Ki tapta size okunan şeyler"den maksat, bu surenin baş tarafında ve en sonunda zikredilen ve miras hükümlerini beyan eden âyetlerdir. Buna göre âyetin izah ışöyledir: "Ey Rasûlüm, kadınlar hakkında senden fetva soruyorlar. De ki: "Kadınlar hakkında size fetvayı Allah verir ve Kur'an'da size okunan miras âyetlerindeki hükümler yönünden Allah'ın kendileri için mirastan pay takdir et mesine rağmen sizlerin kendilerine mirastan pay vermediğiniz ve kendileriyle evlenmek istediğiniz yetim kadınlara ait olan fetvayı da Allah verir. Yine ergin lik çağına gelmedikleri için kendilerine mirastan pay verilmeyerek zayıf düşürü len çocuklara ait ve sizin, yetimlere karşı adaletli davranmanız hakkındaki fet vayı da Allah verir." Âyet-i kerime’de geçen ve "Evlenmek istediğiniz" şeklinde tercüme edi len cümlesi, Hasan-ı Basri ve Hazret-i Ai şe tarafından "Kendileriyle evlenmek istemezsiniz." şeklinde izah edilmiştir. Onlara göre âyetin bu bölümü, güzel olmadığından veya malı az olduğundan kendisiyle evlenilmek istenilmeyen yetim kızları beyan etmekte ve bunlara mi rastan paylarının verilmesi, kendileriyle evlenmek isteyenlere engel olunmama sı istenmektedir. Âbide es-Selmani ve Abdullah b. Abbas'a gör ise bu ifadeden maksat, "Kendileriyle evlenmek istediğiniz kadınlar." demektir. Bunlara göre Allah tea la, âyet-i kerime’nin bu bölümünde velÂyeti altında yetim kızlar bulunan velile re, güzel gördükleri ve zengin buldukları yetimlerle zorla evlenmelerini yasak lamış ve çirkin olan yetimlerin evlenmelerine engel olarak mallarını almayı arzu eden velilerden de bu çeşit davranışlarını yasaklamıştır. Taberi birinci görüşü tercih etmiştir. Çünkü âyet-i kerime, evlenmelerine engel olunarak mallarına el konulan yetim kızlara bu şekilde davranilmamasını emretmektedir. Yoksa kendisiyle evlenilmesi halinde veliye böyle bir şeyin ya saklanmasını gerektiren herhangi bir durum yoktur. Görüldüğü gibi âyet-i kerime’de, yetim olan kız çocuklarına iyi davranılması emredildiği gibi küçük çocuklara da mirastan paylan verilerek iyi davranılması emredilmiş, ayrıca genel olarak yetimler hakkında adeletli davranılması emredilmiştir.. İbrahim en-Nehai. diyor ki: "Ömer b. el-Hattab'a, yetim bir kızın velisi geldiğinde eğer o kız güzel ve zengin ise Ömer ona derdi ki: "Sen bunu başka biriyle evlendir. Sen bu kız için senden daha hayırlı birini ara." Şâyet kız çirkin olur ve malı bulunmazsa bunun velisine de "Sen bununla evlen. Çünkü bununla evlenmeye sen daha layıksın." derdi. Hasan-ı Basri de diyor ki: "Bir adam, Ali b. Ebi Talib'e geldi ve ona dedi ki: "Ey mü’minlerin emiri, benimle yetimimin durumu ne olacaktır?" Ali: "Hang hususunuzda?" dedi. Adam meseleyi anlattı. Ali, "O, zengin ve güzel olursa sen onunla evlenir misin?" dedi. Adam: "Evet vallahi evlenirim." dedi. Ali: "O halde sen onunla çirkin ve malı olmadığı halde de evlen." dedi. Ali sözlerine devmala "Eğer sen onun için hayırlı olursan onunla evlen. Şâyet senden başkası onun için hayırlı olursa sen onu, hayırlı olana ver." dedi. |
﴾ 127 ﴿