137

İman edip sonra inkâr eden sonra iman edip tekrar inkâr eden sonra inkârlarında ileri gidenleri Allah ne bağışlayacak ne de doğru yola eriştirecektir.

Allah, Önce Tevrata iman edip sonra onun hükümlerine karşı çakarak onu yalanlayan sonra İsa'ya ve İncile iman edip daha sonra ona da karşı çıkıp onu yalanlayan sonra da Muhammed'i ve Kur'an'ı yalanlayarak inkârlarını artıran ehl-i kitabı affedecek değildir. Onlara yol gösterecek de değildir.

Müfessirler bu âyette zikredilen kişilerden kimlerin kasdedildiği husu sunda farklı görüşler zikretmişlerdir:

a- Katade'ye göre burada zikredilenlerden maksat, Yahudi ve Hristiyanlardır. Yahudiler Tevrata iman etmişler sonra da onu terketmişler böylece onu inkâr eder olmuşlardır. Hristiyanlar ise İncile iman etmişler sonra onu bırakmışlar böylece onlar da onu inkâr etmiş duruma düşmüşlerdir. Daha sonra ise Hazret-i Muhammed'i ve Kur'an'ı inkâr ederek inkârlarını iyice artırmışlardır. Allahü teâlâ da bunları affetmeyeceğini ve kendilerini doğru yola iletmeyeceğini bildirmiştir.

Bu izaha göre âyette zikredilen birinci iman edip sonra inkâr edenlerden maksat, Yahudiler, ikinci iman edip sonra inkâr edenlerden maksat ise Hristiyanlardır. Her iki sınıf da Hazret-i Muhammed'e ve Kur'an'a iman etmemekle inkârlarım artırmışlardır.

b- Mücahid ve İbn-i Zeyd'e göre ise bu âyette tekrar tekrar iman edip inkâr ettikleri, daha sonra da inkârlarını artırdıkları zikredilen insanlardan maksat, münafıklardır. Bunlar önce iman etmiş sonra dinden çıkmışlar sonra da inkârcılıklanyla birlikte öldüklerinden, inkârlarını iyice artırmışlardır. İşte Allahü teâlâ bunları affetmeyeceğini bildirmiştir.

c- Ebul Âliye'den nakledilen diğer bir görüşe göre bu âyette zikredilenler, ehl-i kitap olan Yahudi ve Hristiyanlardır. Bunlar Allah'a ortak koşarken günah işlemişler sonra da işledikleri günahlardan tevbe etmişler fakat müşrik oldukları için Allah onların bu günahları için yaptıkları tevbeyi kabul etmemiştir.

Taberi,

birinci görüşün tercihe şayan olduğunu, zira bundan önceki âyetin ehl-i kitap hakkında olduğunu bu âyetin de onunla irtibatlı olduğunu söyleme nin daha doğru olacağını bildirmiştir.

Âyet-i kerime’de, Allahü teâlânın bu gibi insanları bağışlamayacağı zikre dilmiştir. Bundan maksat, Allahü teâlânın, onların günahlarını örtmemesi, ceza landırmaktan vazgeçememesi ve onları şahitler huzurunda rüsvay etmesidir.

Âyet-i kerime’de Allahü teâlânın, bu gibi insanları doğru yola eriştirmeye ceği beyan edilmektedir. Bundan maksat ise Allahü teâlânın, onları doğru yola muvaffak kılmaması, rablerine karşı büyük cür'etlerinin bir cezası olarak onları sahipsiz bırakmasıdır.

Taberi diyor ki: "Hazret-i Ali ve Abdullah b. Ömer'den nakledilen bir görüşe göre, onlar bu âyete dayanarak dinden çıkan kimselerin üç kere tevbe ettirilme sini söylerlermiş. Bu hususta Şa'bi, Hazret-i Ali'den "Ben, dinden çıkan kimseyi üç kere tevbe ettiririmi." dediğini sonra da "İman edip sonra inkâr eden sonra iman edip tekrar inkâr eden sonra da inkârlarında ileri gidenleri Allah ne bağışlayacak ne de doğru yola eriştirecektir." âyetini okuduğunu söylemiştir.

Görüldüğü gibi bu görüşte olanlara göre bu bir kişi dinden çıkacak olursa tevbe ettirilir. Dine döner de tekrar çıkacak olursa tekrar tevbe ettirilir. Bundan sonra artık tevbe ettirilmez ona, mürted'e ait hükümler uygulanır.

İbrahim en-Nehai'ye göre ise kişi, her dinden çıktığında tevbe ettirilir.

Taberi bu son görüşü tercih etmiş ve mürtedde birinci defa tevbe ettirme sebebinin, her dinden çıkması halinde mevcut olduğunu, bu itibarla belli bir sa yıda tevbe ettirmeyi durdunnanın doğru olmayacağını zira birinci inkâr duru mundaki tevbe ettirme ile ondan sonraki inkârlarındaki tevbe ettirmelerinin sebepleri aynıdır, farklı değildir. O da, inkâr eden bu kişiyi İslama döndürerek hayatını kurtarmaktır.

137 ﴿