101

Çevrenizdeki Bedevilerden münafıklar olduğu gibi, bizzat Medine halkından da münafıklığı huy edinenler vardır. Ey Peygamber onları sen bilmezsin, biz biliriz. Yakında onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba uğratılacaklardır.

Medine'nin çevresinde bulunan Bedevilerden münafıklar olduğu gibi bizzat Medine halkından da münafıklığı âdet edinen ve onu sürdüren kimseler de vardır. Bunlar, münafıklıkta devam ederler, tevbe edip ondan vaz geçmezler. Ey Rasûlüm, sen Bedevilerden ve Medine halkkından olan bu münafıktan bilmezsin. Bunların kimler olduklarını ancak bizler biliriz. Biz onları, dünyada iken, rezil etme, aç bırakma, müslümanların eliyle öldürme, kalblerine korku salma, felaketlere uğratma, İslamî cezaları uygulama, kendilerini kızdırma gibi azaba ve kabir azabına uğratacağız. Sonra da âhirette büyük bir azap olan cehennem azabına götürüleceklerdir.

Âyet-i kerime’de münafıkların, Resûlüllah tarafından bilinmeyecekleri ancak Allah tarafından bilinecekleri beyan edilmektedir. Bu hususta Katade diyor ki: "Ne oluyor bir takım insanlara ki, kendilerini bazı insanların ne olacaklarını bilmeye zorlarlar. "Falan cennetliktir" "Filan cehennemliktir." derler. Bunlardan birine, kendisinin ne olacağım sorduğunda ise "Bilemiyorum" der. Yemin olsun ki sen, kendi amelini diğer insanların amelinden daha iyi bilirsin. Sen başkalarının ne olacağını bileceğini iddia etmenle senden önceki Peygamberlerin dahi kendilerini zorlamadıkları bir şeye kendini zorlamış oluyorsun. Çünkü Hazret-i Nuh, kendisine tabi olan kimseler hakkında şöyle demiştir. "Onların ne yaptıklarını ben ne bileyim? Şuara sûresi, 26/112 Hazret-i Şuayb da, kavmi için şöyle demiştir: "Eğer iman ediyorsanız, Allah'ın geriye bıraktığı şey sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin üzerinize bekçi değilim." Hud sûresi, 11/86

Allahü teâlâ bu âyette de Resûlüllah’a, "Onları sen bilmezsin, biz biliriz." buyurmuştur. Âyet-i kerime'de "Yakında onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba uğratılacaklardır." buyurulmaktadır.

Müfessirler, âyetin sonunda zikredilen "Büyük azap"tan maksadın, Cehennem azabı olduğu hakkında" ittifak etmişler, ondan önce zikredilen "İki azap"tan neyin kastedildiği hususunda ise farklı görüşler zikretmişlerdir. Bu iki azap'tan birinin, kabir azabı olduğu, Abdullah b. Abbas, Ebû Malik, Mücahid, Katade, Hasan-ı Basri, İbn-i Cüreyc ve İbn-i İshak'tan nakledilmiştir. Bunun, öldürülme ve cehennemde yapılan ilk azap olduğunu söyleyenler de vardır.

Bu iki azap'tan bir diğerinin hangi azap olduğu hususunda birçok görüş zikredilmiştir.

Abdullah b. Abbas ve Ebû Malik'e göre bu azap'tan maksat, münafıkların, isimleriyle belirtilerek rüsvay edilmeleridir. Bu hususta Abdullah b. Abbas demiştir ki: "Resûlüllah, bir Cuma günü hutbe okuyordu. Hutbesinde: "Ey filan çık dışarı çünkü sen münafıksın. Ey filan çık dışarı çünkü sen münafıksın" buyurdu. Münafıklardan bazı insanları mescitten çıkardı, onları rezil etti. Onlar mescitten çıkarken Ömerle karşılaştılar. Ömer, Cumaya yetişemediğinden utanarak onlardan gizlendi. Çünkü o, insanların, Cumayı kılıp dağıldıklarını zannetmişti. Münafıklar da, ömerin, durumlarını bileceğinden utanarak onlar da ondan gizlendiler. Çünkü onlar, Ömerin, onların halini bildiğini zannetmişlerdi. Ömer gelip mescide girdi. Bir de ne görsün, insanlar henüz namaz kılmamışlar. Müslümanlardan bir adam ona: "Müjde ey Ömer, Allah bugün münafıkları açığa çıkanp rezil etti." dedi. İşte münafıkların gördükleri ilk azap bu idi. İkinci azap ise kabir azabı'dır.

Mücahid ve Ebû Malikten nakledilen ikinci bir görüşe göre bu iki azaptan biri de "Açhk"tır. Yahyaya göre, kalblerine giren korkudur. Katade, Hasan-ı Basri ve İbn-i Cüreyce göre dünyada görecekleri herhangi bir azap'tır. Bu azap dünyada yakalancakları herhangibir hastalık olabilir. Nitekim peygamber efendimiz, Huzeyfetül Yeman'a, sahabilerinden on iki kişinin münafık olduklarını, bunlardan bazılarının yakalanarak öleceklerini beyan etmiştir.

Ammar b. Yâsir diyor ki:

"Huzeyfe bana Resûlüllah’ın şöyle buyurduğunu haber verdi: "Sahabilerimin içinde on iki münafık vardır. Onlardan sekizi, deve iğnenin deliğinden geçmedikçe cennete girmeyeceklerdir. Bu sekiz kişiden cehennem ateşinden kaynaklanan ve omuzlarında görünüp göğüslerinde dahi kendisini gösteren çıbanlar çıkacak. Seni onların şerrinden kurtaracaktır. Tevbe sûresi, 9/55

Taberinin rivâyetinde, bu on iki kişiden altısının, zikredilen bu çıbanla ölecekleri, altısının da normal ölümde ölecekleri Rivâyet edilmektedir.

Katade devamla diyor ki: "Bize anlatıldığına göre Ömer b. el-Hattab (radıyallahü anh) bu on iki kişiden birisi olduğunu zannettiği kişilerden biri ölünce Huzeyfe bakarmış, o onun cenaze namazını kılarsa Ömer'de kılarmış, yoksa kılmazmış. Yine bize anlatıldığına göre Ömer, Huzeyfeye şöyle demiştir: "Allah hakkı için söyle bana ben de onlardan mıyım?" Huzeyfe'de demiştir ki: "Allah'a yemin olsun ki, sen onlardan değilsin. Ancak senin dışında herhangi bir kimsenin nifaktan uzak olduğuna garantim yoktur."

İbn-i Zeyde göre ise, münafıkların, dünyada görecekleri azaplardan birinden maksat, onların, mallarına ve evlatlarına gelen felaketlerdir. Nitekim bu hususta Allahü teâlâ "Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah, bunlarla dünya hayatında onlara azap etmeyi diler. Tevbe sûresi, 9/55

buyurmuştur.

Abdullah b. Abbas'tan nakledilen diğer bir görüşe göre, dünyadaki bu azaptan maksat, İslam ceza hukukunun kendilerine tatbik edilmesidir.

Hasan-ı Basriye göre kendilerinden zekât alınmasıdır. İbn-i İshaka göre ise, kalblerine kızgınlık ve öfkelerin sokulmasıdır.

Taberi diyor ki: "Bana göre doğru olan söz Şudur" Allahü teâlâ, bu münafıklara iki kere azap edeceğini bildirmiş ancak bu azapların neler olacağına dair bize herhangi bir delil vermemiştir. Bu azapların Yukarıda zikredilenlerden bazılarının olması mümkündür. Ancak, âyetin sonunda, münafıkların büyük bir azaba uğratılacakları beyan edildiğinden bundan önce zikredilen iki azabın dünyada görüleceği ortaya çıkmaktadır. Dünyada görülecek bu azaplardan birinin de kabir azabı olması büyük bir ihtimaldir.

101 ﴿