102Günahlarını itiraf eden diğerleri de vardır. Bunlar, kötü amelle iyi ameli birbirine karıştırdılar. Umulur ki Allah, onların tevbelerini kabul eder. Çünkü Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Medine halkından, nifak üzere devam edenler bulunduğu gibi onlardan, günahlarını itiraf edenler de vardır. Bunlar, Resûlüllah ile birlikte cihada çıkmama kötü amellerini, günahlarından tevbe etme iyi amellerine karıştırmışlardır. Allah bunların tevbelerini kabul edecektir. Zira Allah, kullarını çokça affeden ve çok merhametli davranandır. Âyet-i kerime'de geçen ve "Umulur ki" diye tercüme edilen (......) kelimesi, Allahü teâlâ için kullanıldığında "Muhakkak ki" manasını ifade eder. Bu sebeple âyette zikredilen kimselerin günahlarının affedileceği vaadedilmiştir. Haccac b. Ebi Zî'b diyorki: "Ben Ebû Osman'ın şöyle söylediğini işittim", "Bana göre Kur'anda bu ümmet için bu âyetten daha fazla ümit veren bir Âyet yoktur." Semüre b. Cündeb, Resûlüllah’ın, bu âyetin izahında şunları buyurduğunu Rivâyet edmiştir: "Bu gece rüyamda bana iki kimse geldi .Beni alıp altın ve gümüş kerpiçlerden yapılmış bir şehre götürdüler. Bizi, vücutlarının yarısı gözle görebileceğin en güzel bir şekilde diğer bir yarısı da yine gözle görebileceğin en çirkin şekilde olan adamlar karşıladı. O iki kimse o adamlara dediler ki; "Gidin, kendinizi şu nehire atın." Onlar da gidip kendilerini o nehre attılar. Sonra dönüp bize geldiler. Onlarda olan o kötü durum gitmişti. Onlar, en güzel bir sekile girmişlerdi. O iki kişi bana dediler ki: "İşte bu, Adn cennetidir. Şu da senin makamındır." Yine dediler ki: "Yanlan güzel, diğer yarılan çirkinolan o insanlara gelince onlar, salih amellerine kötü ameleri katanlardır. Allah onların kusurlarını bağışladı. Buhari, K. Tefsir el-Kur'an Sûre 9, bab: 15. Müfessirler, bu âyet-i kerime’nin kimler hakkında indiği hususunda çeşitli görüşler zikretmişlerdir. a- Abdullah b. Abbas'a göre bu âyet, içlerinde Ebû Lübabe'nin de bulunduğu on kişi hakkında nazil olmuştur. Bunlar, Tebük seferinde Resûlüllah’a katılmayıp geride kalmışlardır. Ebû Lübabe dahil, bunlardan yedi tanesi, yaptıklarına pişman olarak kendilerini, mescid-i Nebevi'nin direklerine bağlamışlardır. Resûlüllah savaştan dönüp kendilerini affedip çözmedikçe kendi kendilerini çözmeyeceklerine yemin etmişlerdir. Resûlüllah dönünce bunların niçin böyle yaptıklarım sormuş, durumları ona anlatılmıştır. Resûlüllah da: "Allah onların özürlerini kabul etmedikçe ben de kabul etmeyeceğim ve onları çözmeyeceğim. Çünkü pnlar, benim emrimden yüz çevirdiler, müslümanlarla savaşa çıkmayıp geride kaldılar." buyurmuş onlar da "Allah bizi çözmedikçe biz de kendimizi çözmeyeceğiz" diye yemin etmişler nihÂyet bu âyet inmiş, onların tevbelerinin kabul edildiği beyan edilmiş Resûlüllah da onları serbest bırakmış ve özürlerini kabul etmiştir. b- Abdullah b. Abbastan nakledilen diğer bir görüşe göre bunlar altı kişidir, Ebû Lübabe, dahil üçü, kendilerini mescidin direklerine bağlamışlardır. c- Zeyd b. Eslem'e göre bunlar sekiz kişidir. Kendilerini direğe bağlayanlar, Kerdem, Mirdas ve Ebû Lübabe'dir. Said b. Cübeyre göre de bunlar, Hilal, Ebû Lübabe, Kerdem, Mirdas ve Ebû Kays'dır. d- Katadeye göre bunlar yedi kişidir. Salih amel ile kötü antetleri birbirine kanştıranlar bunlardan dördü'dür. Bunlar da Cedd b. Kays, Ebû Lübabe, Haram ve Evs'dir. e- Mücahidden nakledilen başka bir görüşe göre bu âyeti kerime yalnız Ebû Lübabe hakkında inmiştir. Ebû Lübabe, muhasara altında bulunan Kureyza oğlu Yahudilerinin yanından geçerken eliyle bağazına işaret etmiş, Sa'd b. Muazın hakemliğini kabul etmeleri halinde kesileceklerini anlatmak istemiştir Bunun üzerine Ebû Lübabe, kendisini mescidin direklerinden birine bağlamış, tevbesi kabul edilinceye kadar kendisini çözmeyeceğine yemin etmiştir. Bu âyet-i kerime inmiş, Ebû Lübabe'nin tevbesinin kabul edildiğini bildirmiştir. f- Zühriye göre ise bu âyeti kerime sadece Ebû Lübabe hakkında nazil olmuştur amma, Kureyza oğlu Yahudilerinin hadisesinden dolayı değil Tebük savaşına katılmamasından dolayı nazil olmuştur. Taberi diyorki: "Bu âyetin nüzul sebebi hakkında doğru olan görüş şudur: "Bu âyet, Resûlüllah’ın Tebük seferinde çıktığı zaman, onunla beraber cihada çıkmayan ve geride kalan bir topluluk hakkında nazil olmuştur. Bunlardan biri de Ebû Lübabe'dir. Bu âyetin, yalnız Ebû Lübabe hakkında indiğini söylemek doğru değildir. Zira âyette, "Günahlarını itiraf eden diğerleri de vardır." buyurulmakta ve günahlarını itiraf edenlerin çok kimseler olduğu beyan edilmektedir. Nitekim, sîret âlimleri de bunun, Tebük seferinden geri kalan bir topluluk hakkında nazil olduğunu Rivâyet etmiştir. |
﴾ 102 ﴿