107

Zarar vermek, înkâretmek, mü’minlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah ve Peygamberine karşı savaşanlara gözetleme yeri hazırlamak için bir mecsid yapanlar "Biz, sadece iyilik yapmak istiyorduk" diye yemin ederler. Allah da şahittir ki bunlar yalancıdırlar.

Peygamberin meesidine zarar vermek, Allah'ın Peygamberine karşı gelip Allah’ı inkâr etmek, mü’minler topluluğunun arasını açmak, daha önce Resûlüllah’a karşı savaşan Ebû Âmir el-Fâsık'a gözetleme yeri hazırlamak için özel bir mescid yapanlar "Biz bunu yapmakla ancak iyilikte bulunmak ve Müslümanların sıkıntılarını gidermek istiyorduk." diye yemin ederler. Allah da şahittir ki bunlar yalancıdırlar.

Said b. Cübeyr, Mücahid, Urve b. Zübeyr, Katade ve diğerlerinden Rivâyet edildiğine göre Medinede Hazreç kabilesine mensup Ebû Âmir adında bir adam vardı. Bu adam, cahiliyye döneminde Hıristiyanlığı kabul etmiş ve ehl-i kitaba ait birçok kitapları okuyarak ta Papaz olmuştu. Bu adamın, kabilesi nezdinde büyük bir itibarı vardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medineye hicret etmiş, çevresinde Müslümanlar çoğalmış ve Müslümanlar Bedir savaşıyla da müşriklere karşı büyük bir zafer elde etmişlerdi. İslâm'ın ve müslümanlarin güçlenmesi ve Hazreç kabilesinden birçoklarının Müslüman olması karşısında Ebû Âmir Re-sullaha ve İslama kin beslemey başladı. Resûlüllah onu İslama davet etti. Kendisine Kur'an okudu fakat o, Müslümanlığı kabul etmemekte ısrar etti. Resûlüllah’a karşı düşmanlığını açığa vurdu. Medine'de tutunamayarak Mekke'ye kaçtı. Orada, bütün müşrikleri ve Arap kabililelerini Müslümanlara karşı kışkırttı. Uhud savaşı için yapılan hazırlıklara katıldı ve bizzat savaşa da iştirak ettti. Savaştan sonra İslamın gittikçe güçlendiğini görünce bu defa Bizans İmparatoru Herakliyüs'a giderek, Resûlüllah'a karşı kendisine yardım etmesini istedi. Ve bir müddet orada kaldı. İşte orada bulunduğu sırada, Medine'de bulunan kendi taraftarı münafıklara mektup yazarak, yakında büyük bir güçle Medine'ye geleceğini, kendisi için orada bir karargâh ve gözetleme yeri yapmalarını istedi. Bunun üzerine taraftarları Küba Mecsidi'nin yakınında bir Mescit yaptılar.

Resûlüllah Tebük seferine çıkarken, Ebû Âmirin adamları olan münafıklar, Müslümanlar nezdinde bir meşruiyet kazandırmak için kendisini bu mescitte namaz kılmaya davet ettiler. Bu mescidi, âcizler ve sakatlar için yaptıklarını söylüyorlardı. Resûlüllah onlara "Şu anda sefere çıkıyoruz, inşallah dönerken." cevabını verdi.

Tebük seferinden döndüğünde Medine'ye yaklaşırken Cebrâil Aleyhisselam geldi ve bu mescid'in Mescid-i Dırar yani, Müslümanlara zarar vermek için kurulmuş bir Mescid olduğunu, bunu yapanların, sadece İnkârcılık ve bölücülük için yaptıklarını bildirdi. Bunun üzerine Resûlüllah, daha Medine'ye varmadan adamlar gönderip mescidi yıktırdı. İşte âyet-i kerime'nin nüzul sebebi bu olaydır ve bu fitneyi açıklamaktadır.

Zühri, Yezid b. Rûman, Abdullah b. Ebibekr, Âsim b. Ömer b. Katade ve diğer ravilerin naklettiklerine göre Resûlüllah Tebükten dönerken, Medineye yakın bir mesafede bulunn "Zîevan" denen yerde konakladı. Orada Resûlüllah’a, Dırar mescidinin gerçek yüzünü beyan eden haber ulaştı. Bunun üzerine Resûlüllah, Seleme b. Avf oğullarının kardeşliği olan Mâlik b. Duhşum'u ve Aclan oğullarının kardeşliği olan Maan b. Adiy veya kardeşi Âsim b. Adiy'i çağırdı. Onlara, "Halkı zalim olan bu mescide gidin. Onu yıkın ve yakın" dedi. Onlar da çıkıp hızlıca gittiler Mâlik b. Duhşum'un kabilesi olan Salim b. Avf oğullarına varınca Mâlik, Maan b. Adiy'e dedi ki: "Beni bekle, Ailemden ateş alıp geleyim." Ailesine gitti, bir hurma dalı aldı. Onu yaktı. İkisi birden koşarak Mescidi Dırara girdiler. Orada Dirar cemaati bulunuyordu. Bu iki kişi, mescidi yaktılar. Kalanın yıktılar. İçinde bulunanlar da dağılıp gittiler. İşte bunlar hakkında Kur’an’ın bu âyeti nazil oldu. Bu mescidi yapanlar on iki kişiydi. Bunlar, şu kimselerdi:

- Amr b. Avf oğullarından, Hizam b. Halid b. Ubeyd, Mescid-i Dırann yerini bu kişi vermişti.

- Ubeyd oğullarından, Sa'lebe b. Hâtıb.

- Dubey'a b. Zeyd oğullarından Muattıb b. Kuşeyr,

- Dubey'a b. Zeyd oğullarından Ebû Habibe b. el-Ez'ar,

- Amr b. Avf oğullarından olan Sehl b. Huneyfin kardeşi, Abbad b. Huneyf.

- Câriye b. Âmir, Bu da Dubey'a oğullarmdandır.

- Cariye b. Âmir'in oğlu, Mücemma' b. Câriye,

- Zeyd b. Câriye,

- Dubey'a oğullarından olduğu söylenen Bahtec veya Bahsec,

- Dubey'a oğullarından Bicad b. Osman,

- Nebtel b. el-Hâris, Bu da Dubey'a oğullarındandı.

- Vedia b. Sabit. Bu da Ümeyye oğullarına nisbet eldilmiştir.

Leys demiştir ki: "Şakiyk, Âmiroğullarının mescidinde namaza kavuşamamış. Ona denilmiş ki: "Filan oğullarının mescidinde henüz namaz kılınmadı." O da demiştir ki: "Ben orada namaz kılmak istemiyorum. Çünkü, o zarar vermek için yapılmıştır. Her zarar vermek için veya gösteriş için yahut şan şeref için yapılan mescid, mescid-i Dırar hükmündedir."

107 ﴿