İBRAHİM SÛRESİİbrahim Sûresi, Mekkede nazil olmuştur ve elli iki âyettir. Bu Sûre-i Celilenin, adını aldığı Hazret-i İbrahirn, Babil şehrinde dünyaya gelmiş ve Rivâyete göre ikiyüz yıl yaşamış Ülül Azim bir Peygamberdir. Babilde yaşayan insanlar putlara, ay'a güneşe ve yıldızlara tapıyorlardı. O beldenin hükümdarı da Nemrut idi. Hazret-i İbrahim işte bu kavme Peygamber olarak gönderildi. Putperest olan bu kavmi hidâyete davet etti. Fakat kavmi, onun bu davetini kabul etmedi. Ülkenin hükümdarı olan Nemrut, ısrarla davetini sürdüren Hazret-i İbrahimi mancınıkla, hazırlattığı büyük bir ateşin içine attırdı. Fakat Allahü teâlânın korumasıyla ateş onu yakmadı. Ateşin içine düştüğü yer güllük gülistanlık bir yer haline geldi. Bunu gören insanların bir kısmı ona iman etti. Bazıları da yine inkârlarından devam ettiler. Bu Sûre-i Celile de diğer Mekki Surelerin ihtiva ettiği mevzuları ihtiva etmektedir. Bu mevzular, İnanç, Vahiy, Risalet, Tevhid, Ölümden sonra diriliş, hesap ve ceza gibi mevzulardır. Bu Sûre-i celilede, diğer surelerde de istenen bu mevzular ayrı bir açıdan inceleniyor ve özel ilhamlar veriyor insana. Hazret-i İbrahim, rabbine şükreden, ona sığınarak yardımını talep eden bir Peygamber ve Peygamberler atasıdır. Onun, rabbine çokça şükreden ve ona çokça yalvaran bir şahsiyet oluşunun ifadeleri hissediliyor âyetlerde. Sûre-i celilede bir çok itikadı gerçek yer alıyor, birçok mevzular beyan ediliyor. Bunlardan bazılarını şöylece özetlemek mümkündür: Sûre-i celilede, bütün Peygamberlerin ve Peygamberlik müessesesinin birliği, getirmiş oldukları davetin tek bir davet olduğu hepsinin de cahiliyete ve şirkin temellerine karşı aynı şekilde davrandıkları, değişik yer ve zamanlarda gelmelerine rağmen, davranış şekillerinin aynı olduğu görülüyor. Yine Sûre-i celilede, Allahü teâlânın insanlara verdiği nimetin şükürle artırılacağı beyan ediliyor. Buna rağmen birçok insanın bu gerçeği benimsemeyerek inkâra kalkıştıkları açıklanıyor ve insanların, bunlardan ibret almaları için ikazlar serdediliyor. Tabbi ki Surede daha birçok olaya ve gerçeğe işaret buyuruluyor. Ancak yukarıya dercedilen bu iki husus Surenin havasına hakim durumda görülüyor. Peygamberlerin ve onlarla beraben gönderilen ilahi kitapların vazifeleri, insanılan karanlıklardan çıkarıp aydınlığa kavuşturmaktır. Bu husus daha Surenin başında beyan edilerek buyuruluyor ki: "Ey Rasûlüm, bu, insanları, rablerinin izniyle, karanlıklardan aydınlığa, her şey galip ve övülmeye layık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Bakara Sûresi, Âyet: 257 Şimdi Sûre-i Celilenin, insanlara hidâyet yolunu gösteren âyetlerinin izahına gelelim: Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle 1Elif, Lam, Râ. Ey Rasûlüm, bu, insanları, rablerinin izniyle, karanlıklardan aydınlığa, her şeye galip ve övülmeye layık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Elif, Lâm, Râ. gibi Huruf-u Mukatta'a hakkında, Bakara Sûresi ve diğer Surelerin başında yeteri kadar açıklama yapılmıştır. Bu gibi harflerin ne mânâya geldiklerini geniş bir şekilde anlamak için oralara müracaat edilebilir, Âyet-i kerime’nin devamında şöyle buyurulmaktadır: "Ey Rasûlüm, biz sana bu Kur’an’ı indirdik ki, sen, insanları, rablerinin izniyle, bu kitap sayesinde, sapıklık ve İnkârcılığın karanlıklarından çıkarıp imanın nuruna sevkedesin. Herşeye galip ve övülmeye layık olan Allah'ın yoluna, İslama iletesin. Allahü teâlâ, kendisine iman eden insanları, sapıklık ve cehaletin karanlıklarından çıkarıp; hakkın ve İslamın aydınlığına iletir. Allah'ın dışındaki Tağutlar ise insanığı sapıklık ve cehaletin karanlıklarına götürür, küfrün bataklığına düşürürler. Bu hususta başka bir âyet-i kerime’de de şöyle buyurulmaktadır. "Allah, iman edenlerin dostudur. Onları, karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin dostlan ise tağutlardir. Onları aydınlıktan karanlıklara düşürürler. İşte onlar cehennemliktirler. Orada ebedi olarak kalacaklardır. |
﴾ 1 ﴿