NAHL SÛRESİ

Nahl Sûresi Yüz yirmi sekiz âyettir. 126, 127 ve 128. âyetleri Medinede, diğerleri Mekkede nazil olmuştur.

Bu Sûre-i Celile, kâfirleri tehdit ile başlıyor. Müşriklerin, İnkârcıların, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) e karşı "Söylediklerin doğruysa, bizi korkuttuğun azap gelsin de görelim." demelerine karşılık buyuruluyor ki:

"Allah'ın emri geldi." Yani, âhiret gününün ve orada hesap sorulmasının tahakkuk edeceği o kadar kesindir ki bundan hiç kimse şüphe etmemelidir. O gün, mutlaka gelecek ve hak edenler cezalarını bulacaklardır.

Allahü teâlâ, Peygamberler göndermesinin sebebini de bu Surede bir kere daha açıklıyor ve buyuruyor ki: "Allah, Meleklerini, kalbleri ihya eden vahyi ile, kullarından dilediğine göndererek "Benden başka ilâh olmadığını bildirin. Ancak benden korkun" der. Nahl Sûresi, âyet: 2 Sûre-i celilede, göklerin ve yerin Allah tarafından yaratıldığı, insanın da bir damla sudan yani meniden yaratıldığı, bu halini ve kul olduğunu unutan insanın, yaratanına karşı âdeta bir hasım kesildiği ve böylece isyan içinde olduğu ifade ediliyor.

Yaratılan hayvanların, etlerinden, sütlerinden, yünlerinden istifade ettiğimiz, yüklerimizi de onlara taşıttığımız beyan ediliyor. Bu nimetler hatırlatıldıktan sonra "...Henüz bilmediğiniz daha nicelerini yaratacaktır Nahl Sûresi, âyet: 8 buyunıluyor. Bu ifade, kullanılan nakil vasıtalarının sadece bu hayvanlardan ibaret olmadığını anlatmakta, insaoğlunun kafasını ve gönlünü her türlü yeniliğe ve gelişmeye açık tutmaktadır. İnsanların kullandığı taşıt araçlarının, günümüzde fevkalade gelişmiş ve süratlerinin artmış olması, bu âyeti daha iyi anlamamıza yardımcı olmaktadır. Ayrıca bu taşıt araçlarının çok daha fazla gelişebileceğini göstermektedir bize.

Allahü teâlânın, dilediği takdirde bütün insanları doğru yola iletebileceği, fakat insanalan kendi iradeleri dışında hidayate sevketmediği, kulu kendi iradesine bıraktığı ifade edilmektedir.

Allahü teâlânın, insanlara, yeryüzünde yaşamalarım kolaylaştırıcı nimet olarak yağmuru indirdiği, o yağmurun sularından insanların kendilerinin içtiği, hayvanlarını suladıkları, her çeşit canimin ve bitkilerin de bu sularla hayat bulduğu ifade edilmektedir.

Sûre-i celilede güneşin ve ay'ın, insanların emrine ve hizmetine verildiği, yıldızların da emre hazır hale getirildiği açıklanmaktadır.

Rabbimizin, sayılamayacak kadar çok nimetlerinden olan denizin de bize hizmet eder bir şekilde yaratıldığı, ondan çıkardığımız etleri yani balıklan yediğimiz, içinden süs eşyası elde ettiğimiz ve üzerinde ağır yük gemileri yüzdürdüğümüz hatırlatılmakta, bütün bunların, şükrünü eda etmemiz gereken nimetlerden oldukları beyan edilmektedir.

Yeryüzünün sarsılmaması için dağların yaratıldığı, orada ırmakların, insanlara yollarım göstererek işaretlerin var edildiği beyan edilmektedir. Yine, Allahü teâlânın, kullarına olan nimetleri kısaca hatırlatıldıktan sonra, bütün bu nimetleri var eden Allah'ın bu nimetlerinden ve yaratıklarından ibret alınması ve herşeyin tek yaratıcısı olan Allah’a şükredilmesinin gerektiği ifade edilmektedir.

Bir'den çok ilâh kabul eden müşriklerin, kâfirlerin bu bâtıl iddiaları karşısında büyük gerçek bu Sûre-i celilede bir kere daha tekrarlanıyor: "Sizin ilahmız tek bir ilahtır. Nahl Sûresi, âyet: 22

Buna rağmen kalblerinde inkâr hastalığı bulunanlar, kibirlerinden dolayı inkârlarına devam ediyorlar. Onların bu ahmakça davranışlarının sonunda, Allah'ın kendilerim rahmet ve merhametinden ve rızasından uzaklaştırdığını beyan eden âyette de buyuruluyor ki: "... Ve o, büyüklük taslayanlan sevmez. Nahl Sûresi, âyet: 23

Allah'ın indirdiği âyetlere "Geçmişlerin masalları" diyenlerin, kıyamet gününde kendi günahlarına ilaveten, hak yoldan saptırdıktan insanların bir kısım günahlarını da yüklenecekleri beyan edilmektedir. Daha önce geçmiş ümmetlerin de, kendilerini hak yola davet eden Peygamberlere tuzaklar kurdukları, kimsenin bozamayacağını zannettikleri tuzaklarının, başlarına geçirildiği ifade edilmekte ve onlara felaketin hiç ummadıkları bir taraftan geldiği beyan edilmektedir. Allah'ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınan muttaki kullarına ise, âhirette güzel mükâfaatlar ve Adn cennetlerinin verileceği ifade edilmektedir.

Sûre-i celilede, müşriklerin, hâlâ iman etmeyip neyi bekledikleri soruluyor ve daha öncek İnkârcıların başlarına gelen felakketlerin onların da başlarına geleceği ve bunun da sırf kendi işledikleri günahları ve inkârları sebebiyle olacağı beyan ediliyor.

Sûre-i celile, müşriklerin, "Allah dileseydi biz de babalarımız da ondan başka bir şeye tapmazdık." şeklindeki ahmakça iddialarına da işaret etmekte ve onlara şu cevabı vermektedir. "Andolsun ki her ümmete "Allah ibadet edin ve putlardan kaçının" diye Peygamberler göndermişizdir. Nahl Sûresi, âyet: 36

Yine Sûre-i celilede, ölümden sonra dirilişi inkâr eden müşriklere cevaben, dirilişin gerçekleşeceği ve İnkârcıların yalancı olduklarının ortaya çıkacağı, diriltmenin ise Allah için çok kolay bir hadise olduğu beyan ediliyor.

Allah yolunda zulme uğradıkları için hicret edenlere verilen nimetler zikredilmekte, âhirette ise daha büyük mükâfaatlar verileceği açıklanmaktadır.

Sûre-i celilede, daha önce de kitaplar gönderildiği gibi şimdi de Kur’an’ın gönderildiği, kötü amel işleyenlerin, kendilerine cezanm gelmeyeceğinden emin olmamaları, her an bir cezaya çarptırılabilecekleri ve bunu yapmaktan da Allah’ı kimsenin âciz bırakamayacağı, bütün yaratıkların, onların gölgelerinin ve göklerde ve yerde olan her şeyin Allah’a secde ettiği beyan ediliyor.

Allah’tan başka bir ilâh kabul edilmemesi, herşeyin Allah’a ait olduğu, her nimeti Allah'ın verdiği, insanoğlunun, sıkışınca Allah’ı hatırladığı, sıkıntısı gidince de isyana başladığı ifada ediliyor.

Sûre-i celilede, insanların çirkin bir davranışına da işaret edilmektedir. Onlar kazandıkları mallardan, taptıkları tanrılarına da pay ayırıyorlar, kız çocuklarını da bir şerefsizlik vesileri addediyorlardı.

Allahü teâlânın, insanları, yaptıkları zulümler sebebiyle hemen cezalandırmayıp belli bir müddete kadar cezalarını ertelediği de beyan ediliyor. Ve devamla, Şeytanın, insana, yaptıklarını güzel gösterdiği, Kur’an’ın ise insanlara bir hidâyet ve rahmet olarak gönderildiği, gökten yağmurun indirilşinde ve hertürîü ihtiyacımız için kullandığımız hayvanlarda da bizim için birçok ibretler bulunduğu beyan ediliyor.

Sûre-i celilede îbretâmiz bir olaya dikkatler çekiliyor. Allahü teâlânın, Nahl'e yani bal ansma, dağlarda, ağaçlarda kovanlar edinmesini ilham ettiği, çeşitli yollardan giderek insanlar için şifa olan bal'ı yapmasını ona öğrettiği beyan ediliyor. O küçücük hayvanın, hiçbir kimya laboratuvarının yapamayacağı özellikte ve güzellikte bal'ı nasıl yaptığına dikkatler çekiliyor.

Sûre-i Celile "Nahl" ismini de buradan alıyor.

Sûre-i celilede; insanların rızık bakımından farklı yaratıldıkları, fakat herkesin rızkını ancak Allah'ın verdiği ve bu bakımdan da insanların eşit olduğu, insanların eşlerinin de kendi cinslerinde yaratıldığı, her türlü nimeti veren Allah'ı bırakıp ta, insanlara böyle nimetler veremeyen şeylere tapmanın ne kadar çirkin bir davranış olduğu beyan ediliyor.

Sûre-i Celilenin devamında, Özetle zikredeceğimiz şu hususlar beyan ediliyor: Göklerin ve yerin gaybını ancak Allah bilir. Kıyamet ansızın geliverecektir. Varlıkları analarının karnından doğum yoluyla çıkaran Allah’tır. Göğün boşluğunda kuşları uçuran da O’dur. Birer huzur yeri olarak evler edinmenizi sağlayan da Allah’tır. Eşyanın kendisini de gölgesini de var eden Allah’tır.

Ahirette her ümmetten bir şahit getirilecektir. Zalimlerin azabı hafifletilmez. Ahirette, bu dünyadayken putlara vb. şeylere tapanlarla taptıkları şeyler birbirlerini suçlayacaklardır. Onların azapları kat kat olacaktır.

Allahü teâlâ, adaleti ve iyiliği emreder. Fenalığı yasaklar. Ahitleştiğiniz zaman Allah'ın ahdini yerine getirin. Her kime söz vermişseniz o sözünüzden dönmeyin ve ipliğini iyice büktükten sonra onu açmaya çalışan kadın gibi olmayın. Ahdinize vefa gösterin. Birbirinizi aldatmak için yemin etmeyin. İnanan ve iyi amel işleyen erkek ve kadınlar bu yaptıklarının mükâfaatını göreceklerdir.

Kur'an okumaya başlarken Euzü Besmele çekin, Şeytandan Allah’a sığının. Allah’a ve âhirete inanmayanlar, uydurulan bir yalanın peşindedirler. Allah'ı inkâr edenlere büyük bir azap vardır.

Kendilerine Peygamber geldiği halde onu yalanlayanlar, kendi kendilerine zulmetmişlerdir ve azap kendilerini yakalayıvermiştir.

Allahü teâlâ, ölü hayvanı, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların etlerini yemeyi haram kılmıştır. Allah'ın haram kıldıklarının dışındaki şeyleri kendiliğinizden helal ve haram saymayın.

İbrahim, tek başına bir ümmetti ve Allah'ı birleyen bir muvahhitti. O, rabbinin nimetlerine çokça şükrederdi. İbrahim hiçbir zaman müşriklerden olmamıştır.

Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et. İnanmayanlarla güzel bir şekilde mücadele et. Sabredin. Şüphesiz ki Allah, sabredenlerle beraberdir.

İşte Sûre-i Celile çok ana hatlarıyla zikredilen bu konulara temas ediyor. Şimdi gelelim âyetlerin teker teker izahına:

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın ismiyle.

1

Ey müşrikler, şüphesiz ki Allah'ın emri gelmektedir. Onun acele gelmesini istemeyin. Allah, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden münezzehtir.

Taberinin de katıldığı müfessirlerin çoğunluğu bu âyet-i Celilenin izahında şunları söylemişlerdir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) e kâfirleri azapla tehdit eden âyetler gelince, kâfirler onunla alay ederek: "Hadi bize geleceğini söylediğin azabı getir de görelim." demişler, bunun üzerine, Allah'ın azabının mutlaka geleceğini, bu hususta acele etmelerine gerek olmadığını beyan eden âyet-i kerimeler nazil olmuştur. Bu âyet-i kerime de onlardan biridir.

Bu hususta diğer âyetlerde de şöyle buyuruluyor: "Onlar senden azabın hemen indirilmesini isterler. Allah, vaadinden asla caymaz. Şüphesiz rabbinm nezdindeki bir gün, sizin hesabınızdaki bin yıl gibidir. Hac Sûresi, âyet: 47

"Onlar senden azabın acele indirilmesini istiyorlar. Eğer tayin edilen bir müddet olmasaydı, azap onlara gelmişti. Şüphesiz ki azap, onlara, hiç haberleri olmadan ansızın geliverecektir." "Senden, azabın bir an önce inmesini istiyorlar. Halbuki cehennem, kâfirleri çepeçevre kuş atacaktır. Ankebut Sûresi, âyet: 53-54

Dehhak ise bu âyet-i kerime’yi şöyle izah etmiştir: "Allah'ın farzları, cezaları ve diğer hükümleri geldi. Bunları Allah’tan acele istemeyin. Allah, müşriklerin ortak koştukları sıfatlardan münezzehtir."

İbn-i Kesir de Taberinin görüşüne katılmakta Dehhakın görüşünü ise yadırgamaktadır.

1 ﴿