KEHF SÛRESİ

Kehf sûresi Mekke'de nazil olmuştur ve yüz on âyettir. Bu Sûre-i Celile, hikmetlerle dolu birkaç kıssayı beyan etmektedir. Bunlardan birisi "Ashab-ı Kehf kıssasıdir. "Kehf' "Mağara" demektir. "Ashab-ı Kehf' ise "Mağaraya sığınanlar" anlamına gelmektedir. Sûre-i Celile, ismini de buradan almaktadır.

Ashab-ı Kehfın kimler oldukları, niçin oraya girdikleri ve orada ne kadar kaldıkları gibi hususlar etraflıca beyan edilmektedir. Ashab-ı Kehf'i anlatan âyetlerde buyurulmaktadır ki: "Ey Rasûlüm, şimdi biz sana onların kıssasını olduğu gibi dosdoğru anlatacağız. Onlart rablerine iman etmiş gençlerdi. Biz de onların hidâyetlerini artırmıştık", "Kavimlerinin karşısına dikilip tam bir kararlılıkla şunu söyledikleri zaman, biz onların kalblerini pekiştirip cesaret vermiştik." Bizim rabbimiz, göklerin ve yerin rabbidir. Biz, ondan başka hiçbir ilâh tanımayız. Yemin olsun ki eğer biz bunun aksini söyleyecek olursak o takdirde saçma bir şey söylemiş oluruz. Kehf Sûresi, Âyet: 9-11-13

Allah'a iman etmiş olan bu gençlerin, kâfirlerin zulmünden kaçarak sığındıkları mağarada ne kadar kaldıkları da şöyle ifade ediliyor: "Mağarada ne kadar zaman kaldıklarını birbirlerine sormaları (İlahî kudretin sırrına ermeleri) için biz onları uyuttuğumuz gibi uyandırdık. İçlerinden biri: "Ne kadar zaman kaldınız?" dedi. Onlar da "Bir gün veya günün bir bölümü kadar bir zaman kaldık" dediler. Bunu bilemeyince aralarında şöyle konuştular, "Ne kadar kaldığınızı rabbiniz daha iyi bilir. Şu gümüş parayla birinizi şehre gönderin. Yiyeceklerin hangisi daha iyi ve temiz baksın, ondan size rızık getirsin. Fakat nâzik davransın. Sakın sizi kimseye sezdirmesin". "Ashab-ı Kehf mağarada üç yüz yıl kaldılar. Buna dokuz yıl daha ilave ettiler. Kehf Sûresi, âyet: 19-25

Ashab-ı Kehfin sayılarının ne kadar olduğu da şöyle beyan ediliyor: "Ashab-ı Kehfin sayılarında ihtilaf eden bir cemaat "Onlar üç kişidir, dördüncüleri köpekleridir" diyecektir. Diğer bir cemaat de "Onlar beş kişidir altıncıları köpekleridir" diyecektir. Her ikisi de gayba taş atmaktadır. Bir başka cemaat da "Onlar yedi kişidir sekizincileri köpekleridir" diyecektir. Ey Rasûlüm, sen şöyle de: "Rabbim onların kayısını daha iyi bilir. Bir de rabbimin bildirdiği çok az kimse bilir". Onlarla ashab-i Kehf hakkında münakaşa ederken yumuşak davran. Onlardan hiçbirine ashab-ı Kehf ile ilgili bir şey sorma. Kehf Sûresi, âyet: : 22

Sûre-i celilede, bahçe sahibi kibirli bir insana ait bir kıssa da şöyle anlatılıyor: "Ey Rasûlüm, sen onlara şu iki adamın durumunu misâl olarak ver. Biz, onlardan birine iki üzüm bağı vermiştik. Etrafını hurma ağaçlarıyla donatmıştık. Aralarında da bir ekinlik yapmıştık". "Her iki bağ da ürünlerini hiç eksiksiz vermişti. Aralarından bir de ırmak akiştmiştik". "İki bağın sahibinin ayrıca başka malları da vardı. Arkadaşıyla münakaşa ederken bu kişi "Ben, malca senden daha zengin ve adamca da daha arkalıyım" dedi". "Kendine zulmederek bağına girdi ve şöyle dedi:

"Bunun hiçbir zaman yok olacağını sanmıyorum". "Derken ürünü kuşatılıp yok edildi. Çardakları yerle bir olmuş bağına harcadığı emek karşısında içi yanarak ellerini oğuşturmaya başladı. "Keşke rabbime hiçbir şeyi ortak koşmasaydım" diyordu. Kehf Sûresi, âyet: 31-35-42

Sûre-i celilede Hazret-i Âdem ile İblis'in kıssasına da kısaca temas ediliyor ve isyankâr İblis'in inkâr ve inadı bir daha gözler önüne seriliyor ve şöyle buyuruluyor: (Ey Rasûlüm,) sen insanlara Âdem ile İblis'in kıssasını hatırlat) Hani bir zaman biz Meleklere "Âdeme secde edin" demiştik de îblis'in. dışında bütün Melekler secde etmişlerdi. Cinlerden olan İblis ise rabbinin emrinden çıkmıştı. Beni bırakıp İblis'i ve soyunu dostlar mı ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu, ne kötü bir değiştirmedir. Kehf Sûresi, âyet: 50

Yine Sûre-i celilede Hazret-i Mûsa ile Hızır aleyhisselamın kıssası anlatılıyor. (Ey Rasûlüm, Mûsa ile salih bir kulumuzun kıssasını hatırla) Hani bir zaman Mûsa, genç bir adamına: "Durmayacağım, iki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim veya yıllarca yürüyeceğim" demişti". "Mûsa ve adamı, iki denizin birleştiği yere vardıklarında (Allah'ın emriyle yanlarına aldıkları) balıklarını unutmuşlardı. Bu arada balık, yanlarından sıyrılıp denizin, dehlize dönen yolunu tutmuştu. Kehf Sûresi, âyet: 60-61

Hazret-i Mûsa ile Hızır aleyhisselamın bundan sonra neler yaptıkları, yolculuklarını nasıl devam ettirdikleri ve aralarında geçen olaylar beyan ediliyor. Hızır aleyhisselamın, bindikleri gemiyi delmesi, bir çocuğu öldürmesi ve yıkılmak üzere olan bir duvarı düzeltmesi, Mûsa aleyhisselamın, başlangıçta yaptıkları anlaşma gereğince bunların neden böyle yapıldıklarını Hızır aleyhisselama sormaması gerekirken sabredemeyerek sorması ve Hızır aleyhisselamin da bunların sebeplerini anlatarak arkadaşlıklarının sona ermesi beyan ediliyor.

Sûre-i celilede son olarak Zülkarneyn kıssası beyan ediliyor. "Ey Rasûlüm, sana, Zülkarneyn'den sorarlar. Onlara: "Size onun hakkında bazı hatıralar anlatacağım" de". "Biz ona yeryüzünde büyük bir güç ve mevki verdik. Biz ona, ulaşmak istediği her şeyi elde etmenin yolunu gösterdik. Kehf Sûresi, âyet: 83-84

Zülkarneyn'in batıya ve doğuya yaptığı uzun seferler, oralarda yaptığı işler ve karşılaştığı olaylar, Ye'cüc ve Me'cüc hadisesi anlatılıyor.

Cenab-ı Hakkın sözlerinin, yazmakla bitirilemeyecek kadar çok olduğu beyan ediliyor ve Sûrenin sonunda bulunan âyette şöyle buyuruluyor. "Ey Muahmmed, de ki: "Eğer, rabbimin sözlerini yazmak için denizler mükerrep olsa, rabbimin sözleri bitmeden denizler biter. Bir o kadar denizi yardım olarak katsak da. Kehf Sûresi, âyet: 109

Surenin Nüzul Sebebi

Taberi, bu sûrenin nüzul sebebi hakkında özetle şöyle demektedir: "Kureyşliler adamlarından birkaçını Medine'de bulunan Yahudi Hahamlarına göndermişler ve onlardan Peygamberlik hakkında malumat almak istemişlerdir. Yahudi Hahamları da onlara, Resûlüllah'tan, Ashab-ı Kehfi, dünyayı dolaşan Zülkarneyn'i ve Ruh'un ne olduğunu sormalarını, bunlara cevap verirse Hak Peygamber olduğunu, veremezse yalancı olduğunu ve söylediklerini kendi kafasından uydurmuş olacağını söylemişlerdir. Adamlar, Mekke'ye dönmüş ve Resûlüllah'a bu sorular sorulmuş Resûlüllah da yakın bir zamanda cevap vereceğini vaadetmiştir. Fakat o sırada vahyin inmesine ara verilmiş, bunun üzerine Mekkeliler, insanlara, Resûlüllah'ın aleyhinde propaganda yapmaya başlamışlardır. Nihâyet Cebrâil aleyhisselam Kehf sûresini getirmiş, bu sûrede Ashab-ı Kehf ve Zülkarneyn kıssaları anlatılmıştır. Ruh hakkında ise, îsra sûresinde geçen "Ey Rasûlüm, sana ruhtan soruyorlar de ki: "Ruh, rabbimin bileceği bir şeydir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir îsra Sûresi, âyet: 85 âyet-i kerimesi nazil olmuştur.

Surenin Fazileti

Kehf sûresinin fazileti hakkında birçok Hadis-i Şerfler zikredilmiştir. Berâ b. Âzib diyor ki:

"Üseyd b. Hudayr Kehf sûresini okudu. O anda evinde bir at bulunuyordu. At ürkmeye başladı. Üseyd namazdan selam verdi bir de ne görsün atı bir duman veya bulut kaplamış vaziyette. Üseyd gelip bunu Resûlüllah'a anlattı. Resûlüllah da: "Oku ey falan (Üseyd) o gördüğün, Kur'an okunurken inen, huzur verici şeydir" buyurdu Buhari, K. el- Menakıb, bab: 25/ Müslim. K. el-Müsafirîn, bab: 241, Hadis No: 795

Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) diğer bir Hadis-i Şerifinde de bu Sûrenin fazileti hakkında şöyle buyurmuştur:

"Kim Kehf sûresinin başından on âyet ezberleyecek olursa Deccalın şerrinden korunmuş olur. Müslim, K. el-Müsafırîn, bab: 257, Hadis No: 809 /Ebû Dâvûd, K. el-Melahim, bab: 14, Hadis No: 4323 Diğer bir Rivâyette ise: "Kim, Kehf sûresinin sonundan on âyetini ezberleyecek olursa Deccalın şerrinden korunmuş olur" Bkz. Müslim, K. Müsafirîn, bab: 257, Hadis No: 809 / Ebû Dâvûd K. el-Melahim, bab: 14, Hadis No: 4323 buyunnaktadır. Diğer bir Rivâyette:

"Kim, Kehf sûresinin başından üç âyet okursa Deccalın fitnesinden korunmuş olur Tirmizî, K. el-Fadail el, Kur'an, bab: 6 Hadis No: 2886 buyurmaktadır.

Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Deccal hakkında da şöyle buyurmuştur:

"Sizden kim onun zamanına yetişecek olursa ona karşı Kehf sûresinin baş tarafını okusun. O sûrenin baş tarafı sizi, Deccalın fitnesinden korur. Ebû Dâvûd, K. el-Melahim, bab: 14, Hadis No: 4321

Peygamber efendimiz diğer bir Hadis-i Şerifinde de şöyle buyuruyor:

"Kim, Kehf sûresinin başını ve sonunu okuyacak olursa bu sûre o kişi için ayaklarından başına kadar nur olur. (Onu kaplar) Kim de tamamım okuyacak olursa bu sûre o kişi için yerden göğe kadar uzanacak bir nur olur. Bkz. Ahmed b. Hanbeî, Müsned, C; 3, S: 439

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

1

Bak. Âyet 4.

1 ﴿