KASAS SÛRESİKasas Sûresi seksen sekiz âyettir. 52. ve 55. âyetleri Medine'de, diğerleri Mekke'de nazil olmuştur. Bu Sûre-i Celile, gönderilen âyetlerin, apaçık bir kitap olan Kur'an-ı Kerim'in âyetleri olduğu gerçeğini bir kere daha hatırlatarak başlıyor. Bundan sonra Hazret-i Mûsa'nın kıssası, diğe surelede beyan ediliş tarzının dışında başka bir açıdan ele alınıyor. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)e iman etmeyen kâfir ve müşriklere, onun hak peygamber olduğunu beyan etmek için, Hazret-i Mûsa'nın kıssası, başka bir açıdan beyan ediliyor. Kıssanın burada anlatılan bölümü bitince de, Peygamber efendimize, bütün bu olaylar cereyan ederken kendisinin orada bulunmadığı, uzun yıllar önce cereyan etmiş olan bir olayın bu şekilde detaylarıyla anlatılmasının, ancak Allah tarafından gönderilen bir vahiyle mümkün olabileceği haber veriliyor. Hazret-i Mûsa'nın bu surede anlatılan kıssası şöyle beyan ediliyor: Hazret-i Mûsa doğunca, Firavunun adamları onu kesmesinler diye annesi, Allahü teâlânın kendisine ilham etmesiyle bir sandığa koyup Nil nehrine bırakıyor. O sandığı Firavunun adamları buluyor. Firavunun hanımı çocuğu çok seviyor. Bu sebeple kesilmesine engel oluyor. Sonra, süt anne olarak seçilen kendi öz annesi tarafından emzirilerek büyütülüyor. Büyüyüp olgunlaşmca, Allahü teâlâ kendisine ilim ve hikmet veriyor. Hazret-i Mûsa birgün şehirde kavga eden iki kişiye rastlıyor. Bunlardan biri kendi taraftan, diğeri Firavunun taraftan. Kenefi taraftan olan kişi kendisinden yardım istiyor. Hazret-i Mûsa da öteki adama bir yumruk vurunca adam ölüyor. Hazret-i Mûsa olaya üzülüyor ve Allah'tan kendisini affetmesini diliyor. Ertesi gün şehirde korku içinde etrafı gözetleyerek dolaşırken bir de bakıyor ki dün kendisinden yardım isteyen kişi bu sefer de başka birisiyle kavga ediyor, ve kendisinden yine yardım istiyor. Hazret-i Mûsa ona kızıyor ve her ikisinin de düşmanı olan o adamı yakalamak istiyor. Fakat yardım isteyen kişi, Hazret-i Mûsa'nın, kendisini yakalamak istediğini sanıyor ve Hazret-i Mûsa'ya, dün yaptığını hatırlatarak kendisini de mi öldürmek istediğini soruyor. Onun, halkın önünde böyle konuşmasıyla dünkü adamı Hazret-i Mûsa'nın öldürdüğü anlaşılıyor ve durum Firavuna intikal ettiriliyor. Daha sonra şehrin uzak yerinden koşarak gelen bir kişiden, Firavun ve adamlarının, kendisini yakalamak için geldiklerini öğreniyor ve şehri terkederek Medyen tarafına doğru gidiyor. Medyen suyuna vardığında orada çobanların, hayvanlarını suladıklarım görüyor. Orada bulunan iki kızın, hayvanlarını sulamalarına yardım ediyor. Kızlar evlerine döndüklerinde olayı, babalan Şuayb (aleyhisselam)a anlatıyorlar. Şuayb (aleyhisselam) onu yanına çağırarak kızlarından birisiyle evlendiriyor. O da buna mukabil on yıl Şuayb (aleyhisselam)'ın yanında çalışıyor. Hazret-i Mûsa, on yılı doldurduktan sonra ailesini alarak Mısır'a doğru yola çıkıyor. Yolda giderken Tur dağında bir ateş görüyor ve ailesini orada bırakarak ateşin yanına gidiyor. Orada ilahî hitaba muhatap oluyor. Kendisine âsâ, parlayan el gibi mucizeler veriliyor. Allahü teâlâ ona, Firavuna gidip tebliğde bulunmasını emrediyor. O da, kardeşi Harunu yardımcı istiyor Allahü teâlâ bu isteğini kabul ediyor, beraberce gidip Firavunu dine davet ediyorlar. Fakat Firavun, onların davet ettikleri dini kabul etmiyor. Aralarında uzun süren bir mücadeleden sonra Allahü teâlâ Firavunu ve ordusunu denizde boğarak helak ediyor. Firavunun, İsrailoğullarını takibedişi ve denizde boğulması olayı Yunus suresinde beyan ediliyor. Bu Sûre-i celilede bundan sonra Peygambrimize hitaben, Hazret-i Mûsa'nın başından geçen bu olaylar cereyan ederken kendisinin orada bulunmadığı bildiriliyor. Böylece onun Peygamberliğini kabul etmeyenlere cevap verilerek, bütün emir ve yasakların ancak Allah tarafından ilahi vahiyle bildirildiği beyan edilmiş oluyor. İnkârcıları da böyle bir kitap getirmeye davet etmesi emrediliyor. Sûre-i celilede, gecenin ve gündüzün düzeninin bozularak uzatılmaları halinde onları düzene koymaya kimsenin gücünün yetmeyeceği, kainat düzenini ancak Allahü teâlânın var edeceği beyan ediliyor. Servetine güvenen Karunun böbürlendiği ve bir kısım insanların da ona imrendikleri, halbuki servetine mağrur olan nice insanların yerin dibine geçirildikleri haber veriliyor. Kim bir iyilik yaparsa ona on kat daha fazlasının verileceği, kötülük yapanların ise oncak yaptıkları kötülük kadarıyla cezalandırılacakları açıklanıyor. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)in, dönmek istediği yere döndürüleceği, Allah'ın ona verdiği nimetlerden sonra, kâfirlerin, kendisini ilahî vahiyden alıkoymamalarını, buna dikkat etmesini tenbih ile ve Allah ile beraber başka bir ilâh edinmemesini ihtar ederek Sûre-i Celile sona eriyor. Rahman ve rahim olan Allah'ın ismiyle. 1Tâ. Sîn, Mîm. Mukatta harfleri hakkında Bakara suresinin başında izahat verilmiştir. |
﴾ 1 ﴿