46

İçlerinde zulmedenler hariç, kitap ehliyle en güzel şekilde mücadele edin ve şöyle deyin: "Biz, bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim ilahımız da, sizin ilahınız da birdir. Biz yalnız ona boyun eğeriz.

Ey iman edenler, siz, kitap ehli olan Yahudi ve Hiristiyanlarla güzel sözlerle mücadele edin. Onları Allah’a, ilahi delilleri ortaya koyarak davet edin. Kitap ehlinden, zulmedenlere ise bu şekilde davranmayın.

Kitap ehlinden zulmedenlerin kimler oldukları hakkında çeşitli görüşler zikredilmiştir.

Mücahid ve Said b. el-Müseyyeb'e göre kitap ehlinden zulmedenler, boyun eğerek müslümanlara cizye vermeyi kabul etmeyen ve onlara karşı savaşanlardır. Kitap ehlinin böyle olanlarıyla artık güzel sözlerle tartışma yoktur. Bunlarla, müslüman oluncaya veya cizye vermeyi kabul edinceye kadar savaşılır. Taberi de bu görüşü tercih etmiştir.

İbn-i Zeyd'e göre ise, kitap ehlinin zulmedenlerinden maksat, onların, İslama iman etmeyenleridir. Bu görüşe göre âyetin manası şöyledir: "Ey iman edenler, siz, kitap ehlinden, Allah’a ve peygamberi Muhammed'e iman edenlerle, önceki dinlerinde mevcut olan meseleleri size anlattıklarında onlarla ancak en güzel bir şekilde mücadele edin. Zira onların size anlattıkları şeyler olabilir. Ancak kitap ehlinden, İslama iman etmeyen ve böylece zalim olanlarla ise savaşın." Âyeti bu şekilde yorumlayanlar bu âyetin mensuh olmadığını, hükmünün halen yürürlükte olduğunu söylemişlerdir.

Katade'ye göre ise bu âyet-i celile mensuhtur. Bunu nesneden âyet ise Tevbe suresinin yirmidokuzuncu âyetidir. Bu âyette, artık kitap ehline boyun eğip cizye vermedikleri için onlara iyi davranılmayacağı, onlarla savaşılacağı emredilmektedir. Bu âyet inmeden önce ise, kitap ehlinin zalim olmayanlarına karşı iyi davranilması ve zalim olanlarına ise sert davranılması emredilmişti.

Âyet-i kerime’nin son bölümünde Allahü teâlâ, mü’minlere şöyle emretmektedir. "Kitap ehline deyin ki: "Biz, bize indirilen Kur'ana da size indirilen Tevrat ve İncile de iman ettik. Bizim ilahımız da sizin ilahınız da birdir biz, onun emirlerine boyun eğer ve yasaklarından kaçınırız."

Âyet-i kerime’nin bu bölümü, kitap ehlinin, kendi dinlerindeki malumatları anlattıktan zaman, mü’minlerin o anlatılanları tasdik veya inkâr etmeksizin ihtiyatla karşılamalarını hükme bağlamaktadır. Ebû Hureyre (radıyallahü anh) diyor ki:

"Kitap ehli Tevratı İbranice okuyor ve müslümanlara Arapça olarak açıklıyorlardı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu; "Siz, kitap ehlini ne tasdik edin ne de yalanlayın. Deyin ki: "Biz, Allah’a ve bize indirilene iman ettik... Buhari, K. Tefsir el-Kur'ari, Sûre 2, bab: 11

46 ﴿