FATIR SÛRESİ

Fâtır Sûresi kırk beş âyettir ve Mekke'de nazil olmuştur.

Bu Sûre-i Celile de, Allah’a hamd ile başlayan surelerdendir. Hamd'ın Allah’a mahsus olduğu beyan edildikten sonra Allah'ın, insanlara gönderdiği herhangi bir rahmeti alıkoyup tutacak hiçbir kuvvetin bulunmadığı, Allah'ın, rahmeti tutması halinde de onu kimsenin salı veremeyeceği beyan edilmektedir.

Peygamber fendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bu Sûre-i celilede de, müşriklerin yalanlamasına karşı teselli edilmekte ve daha önce geçmiş olan Peygamberlerin de ümmetleri tarafından yalanlanmış oldukları, sonunda bütün işlerin Allah’a döndürüleceği beyan edilmektedir.

İnkâr edenler için şiddetli bir azabın bulunduğu, iman edip salih ameller işleyenler için ise mağfiretin ve büyük bir mükafaatın bulunduğu haber verilmektedir.

Rüzgarları gönderip de bulutları harekete geçirenin Allah olduğu, o bulutların, ölü bir ülkeye yağmur yağdırarak oraya hayat verdiği, bütün güç, kuvvet ve hakimiyetin Allah’a ait olduğu beyan edilmektedir.

Sûre-i celilede devamla, Allah'ın, kullarına ihsan ettiği nimetlere dikkat çekilmekte, tatlı ve içimi kolay olan su ile tuzlu ve acı olan suyun bir olmadığı ve bunların her ikisinden de insanların, giyecek ve yiyecek bakımından istifade ettikleri beyan ediliyor.

Allahü teâlânın geceyi gündüze gündüzü de geceye kattığı, kainattaki bütün varlıkların onun emrine boyun eğdiği açıklanmaktadır.

İnsanların Allah’a muhtaç oldukları, Allah'ın ise hiçbir şeye, muhtaç olmadığı, dilediğinde Allah'ın herşeyi yok edebileceği, bu işlerin de onun için çok kolay olduğu beyan edilmektedir.

Kör ile görenin, karanlıklarla aydınlığın, gölge ile sıcağın ve dirilerle ölülerin bir olmadığı, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)in, Allah'ın emir ve yasaklarını duyuran bir uyarıcı olduğu haber verilmektedir.

Sûre-i celilede cenab-ı hak Resulünü yine teselli etmekte, kavminin kendisini yalanlamasına üzülmemesini tenbih etmekte ve İnkârcıları azabı ile yakalayacağını beyan etmektedir.

Sûre-i celilede bundan sonra, Allah'ın, biz insanlara ve diğer canlılara verdiği nimetlere işaret buyurulmaktadır. Gökten indirilen su ile değişik renklerde meyveler bitirildiği, dağların, çeşitli renkli tabakalar halinde yaratıldığı, çeşitli renklerde hayvanların var edildiği ve Allah'ın çok affeden ve şükrün karşılığım bolca veren olduğu beyan edilmektedir.

Sûre-i celilede beyan edilmektedir ki: Mü’minlerin mükafaatı Adn cennetleridir. Orada Allah’a hamdederler, onlar orada yorgunluk ve bıkkınlık hissetmezler. İnkâr edenlere ise cehennem ateşi vardır. Orada onların ölümlerine de hükmedilmez ki ölsünler. Onların orada azapları da hafifletilmez. Onlar cehennemde: "Ey rabbimiz, bizi buradan çıkar da dünyada işlediğimiz kötü amelleri bırakıp salih ameller işleyelim." diye bağırışırlar. Fakat artık onlara bu fırsat verilmez. Orada zalimlerin hiçbir yardımcısı da yoktur.

Kâfirler, kendilerine bir uyarıcı gelirse, ümmetler içinde en doğru yolu tutacaklarına dair en büyük yeminleriyle yemin ettiler. Fakat kendilerine uyarıcı gelince de onların nefretlerini artırmaktan başka bir işe yaramadı. Nefretlerinin sebebi, yeryüzünde kibirlenmeleri ve kötü tuzak kurmalarıydı.

Sûre-i celilede bundan sonra dikkatler çekilerek buyuruluyor ki: Onlar yeryüzünde dolaşıp kendilerinden önceki kavimlerin akıbetlerinin ne olduğuna bakmazlar mı? Halbuki onlar kendilerinden daha kuvvetliydiler. Göklerde ve yerde hiçbirşey Allah’ı âciz bırakamaz. Eğer Allah, insanları, işledikleri günahlar sebebiyle hemen cezai andırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat; Allah, onların cezalarını belli bir zamana kadar erteler, ecelleri gelince de gereğini yapar. Şüphesiz ki Allah, kullarım çok iyi görür.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

1

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur. O, yarattığı varlıklarda dilediği şeyi artırır. Şüphesiz ki Allah, herşeye kadirdir.

Hamd ve övgü, ancak Allah’a mahsustur. Onun dışında hiçbir kimseye hamdedilmez. O, yedi gökleri ve yeri yoktan var edendir. İkişer, üçer ve dörder kanatlı olan melekleri, kullarından dilediği kimseye elçi gönderendir. O, yarattıklarından dilediğini dilediği şekilde artırır. Nitekim Cebrâilin kanatlarını altıyüz adet olarak yaratmış, bu kanatların herbirinin arasını da doğu ile batı arası kadar bir uzaklıkta kılmıştır. Zira o herşeye kadirdir.

Abdullah b. Mes'ud diyor ki:

"Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Cebrâili gördü. Onun altıyüz kanadı vardı. Buhari, K.Bed'ül halk, bab: 7 / Müslim, K.el-îman, bab: 280, Hadis no: 174

1 ﴿