MÜMİN (GÂFİR) SÛRESİ

Mü’min Sûresi seksen beş âyettir. 56 ve 57. âyetleri Medine'de diğerleri Mekkede nazil olmuştur.

Bu mübarek Sûre, Kur'an-ı Kerimin, herşeye galip olan, herşeyi bilen, günahları affeden, tevbeleri kabul eden, cezası çok şiddeti olan, lütuf ve keremi bol olan Allah tarafından indirildiğini beyan ederek başlıyor.

Allah'ın âyetleri üzerinde ancak kâfirlerin münakaşa ettikleri, bu kâfirlerden önce, Nuh kavminin ve diğer birçok topluluğun, peygamberlerini hesaba çekmek ve onları ortadan kaldırmak için haksız bir mücadele verdikleri beyan ediliyor.

Arş'ı taşıyan ve Allah’ı hamd ile tesbih eden meleklerin, mü’minlerin günahlarının bağışlanmasını dileyerek: "Ey rabbimiz, rahmet ve ilmin herşeyi kaplamıştır o halde tevbe edenleri ve yoluna tabi olanları bağışla. Onları cehennem azabından koru" Mü’min Sûresi, âyet: 7 diye dua ettikleri haber veriliyor. Kıyamet gününde kâfirlere ise Allah'ın gazabının büyük olacağı beyan ediliyor.

Cenab-i Hak sûre-i celilede bu hususlan beyan ediyor ve kullarının her türlü hal ve harekatını, gizlisini ve açığını bildiğini haber veriyor ve buyuruyor ki: "Allah, gözlerin hain bakışını ve kalblerin gizlediklerini bilir. Mü’min Sûresi, âyet: 19

Allahü teâlâ bundan sonra, insanların, yeryüzünde dolaşıp kendilerinden önce geçen kavimlerin âkıbetlerinin nasıl olduğuna bakmalarını tavsiye ediyor ve onların, kuvvet ve yeryüzündeki eserler bakımından kendilerinden daha güçlü olduklarını beyan ediyor ve öyleyken peygamberlerini inkâr etmeleri sebebiyle onları da yok ettiğini haber veriyor.

Sûre-i celilede bundan sonra Hazret-i Mûsa'nın kıssasına temas ediliyor ve onun Firavun ile mücadelesinden bahsediliyor. Hazret-i Mûsa, mucizelerle Firavuna, Hamâna ve Karun'a gidiyor. Onlara ilahi gerçeği tebliğ ediyor. Fakat Firavun, Hazret-i Mûsa ile beraber Allah’a iman edenlerin oğullarının öldürülmesini emrediyor. Firavun Hazret-i Mûsa'yı da öldürmek istiyor. Hazret-i Mûsa ise onun şerrinden Allah’a sığınıyor.

Firavun, veziri Hâmân'a bir kule yapmasını emrediyor. Oraya çıkarak göklerin yoluna erişebileceğini söylüyor. Firavun kavminden, imanını gizleyen bir adam, kavmini doğru yola davet ediyor. Allahü teâlâ da bu adamı kavminin kötülüklerinden koruyor.

Sûre-i celilede bundan sonra kâfirlerin cehennemde birbirleriyle münakaşa edecekleri ve birbirlerini suçlayacakları haber veriliyor.

Allahü teâlânin, dinlenmemiz için geceyi, çalışmamız ve aydınlanmamız için de gündüzü var ettiği beyan ediliyor ve bütün bu nimetlerin yalnızca Allahü teâlâ tarafından lutfedildiği açıklanıyor.

Bundan sonra insanoğlunun yaratılışına temas ediliyor ve onun topraktan, sonra nutfeden sonra da kan pıhtısından yaratıldığı beyan ediliyor.

Allahü teâlânın, bizim faydamız için hayvanlar yarattığı beyan ediliyor ve yine yeryüzünü gezip dolaşarak bizden önce geçen kavimlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmamız tavsiye ediliyor. Ve Sûre-i celile, Allah'ın azabı geldikten sonra iman etmenin fayda vermeyeceğini beyan eden; "Azabımızın şiddetini görünce imana gelmeleri onlara hiçbir fayda sağlamadı. Allah'ın, kulları hakkında ötedenberi uygulanagelen kanunu budur. İşte kâfirler o zaman hüsrana uğrarlar Mü’min Sûresi, âyet: 85 âyetiyle son buluyor.

Surenin Fazileti

Peygamber efendimiz bu surenin fazileti hakkında şöyle buyurmuştur:

Her kim bu Mü’min suresini "İleyhil masîr" âyetine kadar ve âyetel kürsî'yi sabahleyin okuyacak olursa akşam oluncaya kadar bunların sayesinde korunmuş olur. Kim de bunları akşamleyin okursa sabahlayıncaya kadar bunların sayesinde korunmuş olur Tirmizî, K.Fadail el-Kur'an, bab: 2, Hadis no: 2879

Abdullah b. Abbas'ın şöyle dediği rivâyet edilmektedir: "Herşeyin bir özü vardır. Kur'an'ın özü de Hâ.Mim lerdir."

Abdullah b. Mes'ud ise şöyle demiştir: "Ben (okurken) Hâ.mîm lere geldiğim zaman kendimi, içinde süslendiğim gül bahçelerine düşmüş hissederim."

Peygamber efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:

"Şâyet düşman size geceleyin baskın yapacak olursa "Hâ.Mîm." deyin. Onlar yardım göremez, (galip gelemez) Tirmizî, K. Fadail el-Cihad, bab: 11, Hadis no: 1682 Diğer bir Rivâyette ise:

"Baskına uğradığınız zaman parolanız "Hâ.Mîm." olsun. Düşmanınıza yardım olunmaz." buyurulmuştur. Ebû Davud, K.el-Cihad, bab: 71, Hadis no: 2597

Rahman ve Rahim olan Allah’ın ismiyle.

1

Hâ.Mîm.

Bu gibi harflere "Huruf-ı Mukatta'a" dendiği bilinmektedir. Huruf-ı Mukatta'a hakkında Bakara suresinin başında açıklamalar yapılmıştır. Ancak Hâ.Mim'ler için özellikle şu izahlar yapılmıştır.

Abdullah b. Abbas'tan nakledilen bir görüşe göre, "Hâ.Mîm." "Allahü teâlânın, Rahman ve Rahim isimlerinin kısaltılmışıdır. Hâ. "Rahman" Mîm, "Rahim" demektir.

Süddî ve Abdullah b. Abbas'tan nakledilen diğer bir görüşe göre ise "Hâ. Mîm." Allah'ın isimlerinden bir isimdir. Allah bu ismine yemin etmiştir.

Katade ise "Hâ.Mîm. kelimesi Kur’an’ın isimlerinden biridir." demiştir. Bazı müfessirlere göre bu "Hâ.Mim." Hece harflerinden ikinci harftir. Sûre bu harflerle başlatılmıştır.

1 ﴿