ŞURA SÛRESİ

Şura Sûresi elli üç âyettir. 23, 24, 25 ve 27. âyetleri Medine'de diğerleri Mekke'de nazil olmuştur.

Bu Sûre-i Celile de, diğer Mekkî Sûreler gibi insanlara tevhid inancını telkin etmekte, Allah'ın varlık ve birliğini beyan eden delilleri açıklamakta, göklerde ve yerde bulunan herşeyin Allah’a ait olduğunu bildirerek başlamaktadır. Bu hususta şöyle buyurulmaktadır: "Göklerde ve yerde bulunan herşey onundur. O, herşeyden yücedir, büyüktür. Şura Sûresi, Âyet: 4

Allahü teâlânın azamet ve büyüklüğünden, neredeyse göklerin çatlayacak hale geldikleri, meleklerin de Allahü teâlâyı hamd ile tesbih ettikleri ve yeryüzündekilerin bağışlanması için ondan mağfiret diledikleri beyan edilmektedir.

Çok çeşitli hususların beyan edildiği bu sûre-i celilede özet olarak şu açıklamalar yer almaktadır: Bu Kur'an apaçık bir Arapçayla indirildi ki Mekke ve etrafındakileri uyarasın. Kıyamet gününde insanların bir kısmı cennete bir kısmı da cehenmeme girecektir. Eğer Allah dileseydi bütün insanları tek bir ümmet yapardı. Fakat o, dilediğini rahmetine kavuşturur. İhtilafa düştüğünüz hususlarda hüküm vermek Allah’a mahsustur. Gökleri ve yeri yoktan var eden O'dur. O, insanları ve hayvanları çift çift yaratmıştır. Göklerin ve yerin anahtarları onundur. O, dilediğinin rızkını genişletir, dilediğininkini ise daraltır.

Sûre-i celilede bundan sonra Allahü teâlânın, Hazret-i Nuh'a, İbrahim'e, Mûsa'ya ve İsa'ya: "Dini ayakta tutun. Onda ihtilafa düşmeyin." diye emrettiği, bu emirlerin, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)e de şeriat kılındığı beyan edilmektedir.

Peygamber efendimize hitaben buyurulmaktadır ki: "Ey Rasûlüm, işte bunun için sen onları hakka davet et. Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Şura Sûresi, Âyet: 15.

Bu mübarek surede devamla şu hususlar beyan edilmektedir: Allah'ın dini hakkında münakaşa edenlerin, delilleri batıldır. Kitabı ve ölçüyü bir hak olarak indiren Allah’tır. Kıyamet belki de yakındır. Kıyamet gününe iman etmeyenler onun acele olarak kopmasını isterler. Allah, kullarına son derecede lütufkârdir. Âhiret mükafaatım isteyenin mükafaatı artırılır.

Cenab-ı Hak bu hususların beyanından sonra buyuruyor ki: "Ey Rasûlüm, sen onlara şöyle de: "Ben, Allah’ın dinini tebliğe karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Ben sizden ancak yakınlıkta sevgi istiyorum. Şura Sûresi, âyet: 23

Sûre-i celilede devamla şu hususlar beyan edilmektedir: "Kullarının tevbelerini kabul eden Allah’tır. O, iman edip salih amel işleyenlerin dualarını kabul eder. Allah, rızkı dilediği ölçüde indirir. Yağmuru indirip rahmetini yayan da O'dur. Gökleri ve yeri yaratması ve orada birtakım canlıları yayması onun varlığının delillerindendir.

Sûre-i celilede bundan sonra cenab-ı hak, biz insanların vazife ve sorumluluklarını gösteren şu âyet-i kerime’yi beyan ediyor: "Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle kazandığınız günahlar yüzündendir. O, işlenenlerin birçoğunu da affeder. Şura Sûresi, âyet: 30.

Sûre-i celilede bu âyet-i kerime’den sonra Allahü teâlânın varlık ve birliğini beyan eden şu hususlar açıklanıyor: Denizlerde akıp giden dağ gibi gemiler, onun kudretinin delillerindendir. Eğer o dilerse rüzgarı keser de bu gemiler oldukları yerde kalakalırlar. Dilerse gemidekilerin işledikleri günahlar yüzünden onları yok eder.

Sûre-i celilede devamla, Allah'ın âyetleri ve kudreti hakkında milnaşaka edenler için şöyle buyuruluyor: "Âyetlerimiz hakkında münakaşa edenler, kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler, Şura Sûresi, âyet: 35

Birçok meselenin beyan edildiği, muhtevası çok yüklü bu sûre-i celilede yine şu hususlar açıklanmaktadır: İnsanlara verilenler, dünya hayatının geçimliğinden ibarettir. İman edip rablerine güvenenler, günahlardan ve hayasızlıklardan sakınanlar, öfkelendikleri zaman affedenler, rablerinin davetine uyanlar, namazlarını dosdoğru kılanlar, işlerini aralarında müşavere ile yürütenler için Allah’ın nezdindeki nimetler daha hayırlı ve daha devamlıdır. Kötülüğün cezası onun gibi bir kötülüktür. Kendisine yapılan kötülüğü affedip ban şanın mükafaatı Allah’a aittir. Ceza, zulmedenlere ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlaradır.

Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır.. O, dileğini yaratır.

Sûre-i celilede bundan sonra, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin, dosdoğru bir yol üzerinde olduğu beyan ediliyor ve sûre-i celile şu âyet-i kerime ile sona eriyor: "O yol, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın yoludur. İyi bilin ki bütün işler Allah’a döner. Şura Sûresi, âyet: 53

Rahman ve rahim olan Allah'ın ismiyle.

1

Hâ.Mim.

1 ﴿