MÜCADELE SÛRESİ

Mücadele sûresi, yirmi iki âyettir ve Medine'de nazil olmuştur. Bu sûre-i celilede de bazı hukuki meseleler beyan edilmekte ve cahiliye döneminde yaşanan bazı adetler kaldırılmaktadır.

Hanımına zıhar yapan, yani "Sen bana anamın sırtı gibisin." şeklinde bazı ifadeler kullanarak onu kendisine haram kılan kişinin bu davranışı yasaklanmaktadır. Böyle yapan bir kişiye de ceza uygulanacağı beyan edilmekledir. Bu ceza, hanımına böyle yapan kişinin bir köle azad etmesi veya iki ay oruç tutması, bunlara gücü yetmiyorsa altmış fakiri doyurması cezasıdır.

Sûre-i celilede devamla, Allah ve Resulüne karşı gelenlerin, daha önce böyle yapan kişilerin olduğu gibi rezil olacakları beyan edilmektedir.

Ayrıca Resûlüllah ile konuşmanın adabı beyan edilmekte ve onunla gizlice konuşmadan önce, yapılacak hatalar için sahabenin sadaka vermesi gerektiği açıklanmaktadır.

Allah’a ve âhiret gününe iman eden hiçbir kavmin, babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabları dahi olsa, Allah’a ve Peygamberine düşman olanlara sevgi besleyemeyeceği beyan edilmekte ve Allahü tealanın bunları kendi katından bir ruh ile destekleyeceği açıklanmaktadır.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

1

“Ey Rasûlüm, Allah, kocası hakkında seninle mücadele eden ve Allah’a şikâyette bulunan o kadının sözünü içilmiştir. Zaten Allah, İkinizin arasında geçen münakaşayı işitiyordu. Şüphesiz ki Allah, herşeyi işitendir, görendir.”

Bu ve bundan sonra gelen âyet-i kerimeler, İslam hukukunda "Zıhar" diye adlandırılan bir meseleyi izah etmektedir. Cahiliye döneminde bir erkek, hanımına, "Sen bana anamın sırtı gibisin." derse hanımı kendisine haram olmuş sayılırdı. İslam gelince kadının böyle bir sebeple erkeğe haram olmasını reddetti. Ancak bunu yapan kişilere de aşağıda sırasıyla zikredilen cezaları koydu.

İslam geldikten sonra ilk zıhar yapan ve hanımına "Sen bana anamın sırtı gibisin." diyen şahıs Evs b. Samit'tir. Hanımı ise, tercih edilen görüşe göre Havle Bint-i Sa'labe'dir. Bu hanımın adının Huveyle Bint-i Sa'lebe veya Huveyle Bint-i Huveylid yahut Huveyle Bint-i ed-Düleyc yahut Huveyle Bint-i es-Samit olduğunu söyleyen Rivâyetlerde vardır. Bu âyetlerin nüzul sebebi hakkında işte bu olay zikredilmiş ve bu hususu beyan eden çeşitli hadisler Rivâyet edilmiştir.

Urve b. Zübeyr, Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ)nın şöyle dediğini rivâyet ediyor:

"Bütün seslen duyan Allah’a hamdolsun. Kocası hakkında tartışma yapan o kadın, peygambere gelmişti. Ben, evin bir tarafında bulunuyordum. O, kocasından şikâyet ediyordu. Ben onun ne söylediğini anlayamıyordum. Onun bu şikâyeti üzerine Allahü teâlâ: "Ey Rasûlüm, Allah, kocası hakkında seninle mücadele eden ve Allah’a şikâyette bulunan o kadının sözünü işitmiştir.." âyetini indirdi. İbn-i Mace, K.el-Mukaddime, bab: 13, Hadis no: 188 / Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.6, S.4

Havle Bint-i Sa'lebe (radıyallahü anhâ) diyor ki:

"Vallahi, Allah, Mücadele suresinin ilk kısmını benim ve Evs b.-Sabit'in hakkında indirdi. Ben onun evindeydim (onunla evliydim) O, yaşlanmış ve ahlakı titizlenmiş ve hırçınlaşmıştı. Bir gün yanıma geldi. Bir hususta ona itiraz ettim. Bunun üzerine öfkelendi ve "Sen bana anamın sırtı gibisin." dedi. Ondan sonra çıkıp gitti. Kavmine ait olan toplantı yerine gidip bir müddet oturdu. Sonra çıkıp tekrar yanıma geldi. Baktım ki o, yatağıma girmek arzusunda. Dedim ki: "Havle'nin canı, kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki söylediğin sözleri söylemenden sonra, Allah ve Resulü, hakkımızda Allah'ın hükmünü verinceye kadar benimle haşhaşa kalamazsın." Fakat o buna rağmen üzerime atıldı. Ben ise ona karşı direndim ve bir kadının, yaşlı ve zayıf bir erkeğe galip gelmesi şeklinde ona gelip geldim. Onu üzerimden uzaklaştırdım. Sonra bazı komşularıma gittim. Onlardan emanet bir elbise aldım.- Sonra çıkıp Resûlüllah’ın yanına gittim. Önüne oturdum. Evs b. Samit'ten gördüklerimi ona anlattım. Onun kötü ahlakından çektiklerimi Resûlüllah’a şikâyet ettim. Bunun üzerine Resûlüllah şöyle buyurdu: "Ey Huveyle, amcan oğlu yaşlı biridir. Onun hakkında Allah’tan kork."

Havle diyor ki: "Allah’a yemin olsun ki hakkımda âyet ininceye kadar oradan ayrılmadım. O anda Resûlüllahı, vahyin gelişindeki hal kapladı. Sonra bu hal ondan gitti ve Resûlüllah bana: "Ey Huveyle, Allah senin ve adamın hakkında âyet indirdi." buyurdu ve "Allah işitti." suresini "Can yakıcı bir azap vardır." kısmına kadar okudu. Ve bana dedi ki: "Kocana söyle de bir köle azad etsin." Dedim ki: "Ey Allah’ın Resulü, Allah’a yemin olsun ki, onun azadedeceği bir kölesi yoktur." Resûlüllah buyurdu ki: "O halde iki ay peşpeşe oruç tutsun." Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü, Allah’a yemin olsun ki o yaşlı biri, oruç tutmaya gücü yoktur." Resûlüllah: "O halde altmış yoksula bir vesk (ölçü) hurma yedirsin." dedi. Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü, Allah'a yemin olsun ki onda bu da yoktur." Resûlüllah buyurdu Ki: "Biz ona bir zenbil hurma yardımında bulunuruz." Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü, ben de ona bir zenbil hurma yardımında bulunurum." Resûlüllah buyurdu ki: "İsabet oldu iyi ettin. Git onun yerine hurmaları tasadduk et ve amcanın oğluna iyi davran." Havle diyor ki: "Ben onların yerine getirdim. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.G, S.410, 411 / Ebû Davud, K.et-Talâk. bab: 17, Hadis no: 2214

Taberi bu olayı "Farklı Rivâyetlerle, Ebû Âliye, Katade, Abdullah b. Abbas, Muhammed b. Ka'b el-Kurezi, İkrime, Mücahid ve Urve b. Zübeyr'den Rivâyet etmiştir.

Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ) diyor ki: ,

"Herşeyi işiten Allahü teâlâ yüceler yücesidir. Şüphesiz ki ben, Sa'lebe'nin kızı Havie'nin konuştuklarını duyuyor fakat bir kısmını anlayamiyordum. O, kocasını Resûlüllah’a şikâyet ediyor ve şöyle diyordu: "Ey Allah'ın Resulü, o benim gençliğimi tüketti. Ben ona çok çocuk verdim. Yaşım ilerleyip çocuktan kesilince bana zmar yaptı. "Ey Allah’ım, şikâyetimi sana yapıyorum."

Hazret-i Âişe diyor ki: "Kadın bu halde devam etti. Nihâyet Cebrâil şu âyeti indirdi. "Ey Rasûlüm, Allah, kocası hakkında seninle mücadele eden ve Allah’a şikâyette bulunan o kadının sözünü işitmiştir... İbn-i Macc, K-oi-Takık, bab: 25, Hadis no: 2063

Sahabilerden, karısına zıhar yapıp da bundan dönmek için keffaret olarak verecek bir şey bulamayan ve Resûlüllah’a gelen sahabilerden birisi de Seleme b. es-Sahr el-Ensari'dir. Selem diyo ki:

"Ben, kadılarla münasebet bakımından başka erkeklerde bulunmayan bir güce sahiptim. Ramazan ayı gelince geceleyin hanımıma yaklaşırım, kedimi ondan çekip alamam da bu işi gündüze kadar devam ettiririm korkusuyla Ramazanın sonuna kadar karıma zıhar yaptım. Bir gece karını bana hizmet ederken onun vücudunun bir yeri açıldı. Ben de gördüm. Bunun üzerine kendimi tutamadım ve işi bitirdim. Sabah olunca kavmime gittim ve onlara durumu anlattım ve dedim ki: "Beni Resûlüllah’a götürün ona durumumu anlatayım." Onlar da "Hayır vallahi biz bu işi yapmayız. Hakkımızda âyet ineceğinden veYa Resûlallah’ın bize, utancı bizden sonra da devam edecek bir söz söyleyeceğinden korkarız. Fakat sen git neyi uyg'un görüyorsan onu yap." dediler. Bunun üzerine çıkıp Resûlüllah’a gittim ve durumu anlattım. Resûlüllah bana: "Bunu sen yaptın ha?" dedi. Ben de: "Evet ben yaptım." Resûlüllah tekrar: ;ı Bunu sen yaptın ha?" dedi bende: " Evet ben yaptım" İşte buradayım hakkımda Allah'ın ükmünü icra et. Ben ona sabredeceğim." dedim. Resûlüllah: "Bir köle azad et." dedi. Ben elimi enseme vurdum ve dedim ki: "Seni hak ile gönderen Allah’a yemin olsun ki o köleden başka bir şeyim yok." Bunun üzerine Resûlüllah: "İki ay oruç tut." dedi. Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü, benim başıma gelen ancak oruçluyken geldi." Resûlüllah: "Altmış yoksul doyur." dedi. Dedim ki: "Seni hak ile gönderene yemin olsun ki bu geceyi aç olarak geçirdik. Akşam yemeğimiz yoktu." Bunun üzerine Resûlüllah, "Züreyk oğullarının zekat işine bakan memura git ve ona söyle sana bunu versin. Sen de ondan bir vesk (yaklaşık 200 kg.) kadarını fakirlere yedir. Geri kalanından da sen ve ailen faydalanın." buyurdu. Bundan sonra kavmime döndüm ve onlara dedim ki: "Sizde sıkıntı ve hoş olmayan düşünceler gördüm. Resûlüllahtan ise bolluk ve bereket gördüm. Zekatınızı bana vermenizi emretti. Onu verin bana." Onlar da zekatlarını bana Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'an, Sûre: 58, bab: I, Hadis no: 3299 / Ebû Davud, K.et-Talâk, bab: 17, 8 Hadis no: 2213 verdiler.

1 ﴿