TAHRİM SÛRESİTahrim sûresi on iki âyettir ve Medine'de nazil olmuştur. Bu sûre-i celile de, bütün davranışlarıyla bize örnek olan Resûlüllah'ın hayatından, yaşanmış ve neticede bir hükme bağlanmış bazı meseleleri beyan etmektedir. Resûlüllah efendimiz, hanımlarından birinin arzusu istikametinde, diğer hammıyla münasebetini kesme kararı alıyor. Fakat Allahü teâlâ bu davranışı tasvip etmiyor. Böylece, hayatımızda çokça rastlayacağımız bu gibi durumlarda nasıl davranmamız gerektiği bize öğretilmiş oluyor. Eşler arasındaki aile münasebetlerinin nasıl olması gerektiği, yine Resûlüllah’ın yaşadığı bir olayla bize intikal ediyor ve eşlerin, birbirlerinin sırlarım iyi saklamaları, onları üçüncü kişilere nakletmemeleri gerektiği beyan ediliyor. Beşeri hayatın en önemli kurumu olan aile, kan ile kocanın beraberliği ile kuruluyor. Bu kurumun sağlam yürüyebilmesi için bu iki asıl unsurun yani kan ile kocanın birbirlerine saygılı davanmaları ve karşılıklı olarak aile sırlanın muhafaza etmeleri gerektiği haber veriliyor. Sûre-i celilede devramla, mü’minlerin, yapmış olduklan hatalardan dolayı rablerine, yapmış olduklan o hatayı bir daha yapmama kararlılığı ile tevbe etmeleri emrediliyor. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)in, kâfirlere karşı cihad etmesi emrediliyor. Sûre-i celilede Allahü teâlâ devamla, iki salih peygamber olan Nuh ve Lût (aleyhisselam)ı kanlarını, kâfirlerin kâfirliğine, Firavun'un karısını da müslümanlara misal olarak gösteriyor. Yine namus timsali Hazret-i Meryem'i, namuslarını koruyanlara misal olarak gösteren şu âyet-i kerime ile sûre-i celile sona eriyor. "(Allah, iman edenlere) namusunu koruyan İmran'ın kızı Meryem'i de misal gösterdi. Biz ona ruhumuzdan üfledik. O, rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etmişti ve itaatkâr olanlardandı." Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle. 1“Ey Peygamber, eşlerinin rızasını kazanmak için Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun? Allah çok affeden ve çok merhamet edendir.” Ey Peygamber, Allah'ın sana helal kılmış olduğu bir şeyi sadece hanımlarının rızası için neden kendine haram kılıyorsun? Ey Rasûlüm, Allah, tevbe eden kullarının günahlarını affedendir. Bu sebeple senin de, helal olan bir şeyi kendine haram kılmam affetmiştir. Allah, tevbe eden kullarının tevbesini kabul eden ve onları, suçlarından dolayı cezai and ırmay arak onlara merhamet edendir. Âyet-i kerime’de zikredilen ve Resûlüllah’ın, kendisine haram kıldığı beyan edilen şeyden maksat, bir kısım âlimlere göre, cariyesi Mâriye el-Kipti-ye'dir. Diğer bazılarına göre ise bal şerbetidir. Bu surenin baş tarafında bulunan âyetlerin nüzul sebebi hakkında çeşitli görüşler zikredilmiştir. Bunlardan biri şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cariyesi Mâriye el-Kıptiyye'ye yaklaşmayı kendisne haram kılmış ve bunun için de yemin etmiştir. Bunun üzerine Allahü teâlâ bu surenin baş tarafında bulunan âyetleri indirmiş, Resûlüllah’a, helal olan cariyesini kendisine haram kılmasından dolayı sitem etmiştir. Böylece bu haram olma durumunu herhangi bir müeyyideye tabi tutmadan kaldımııştır. Yeminini bozması için de yemin keffareti vermesini emretmiştir. Zeyd b. Eşlem, Mesruk, Abdurrahman b. Zeyd, Dehhak ve Âmir eş-Şa'bi bu görüştedirler. Bu olay şöyle cereyan etmiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cariyesi ve oğlu İbrahim'in annesi olan Mâriye el-Kıptiyye ile, hanımı Hafsa'nın evinde bir araya gelmiş bunu gören Hafsa ise onları kıskanmış ve Resûlüllah’a sitem etmiştir. Resûlüllah da cariyesi Mâriyeyi kendisine haram kılmıştır. Bunun zürerine Hefsa: " Ey Allah'ın Resulü, Allah'ın sana helal kıldığı bir şeyi nasıl haram kılarsın?" demiş, Resûlüllah Mâriye'ye bir daha yaklaşmayacağına dair Hafsa'nın yanında Allah’a yemin etmiştir. İşte bunun üzerine Allahü teâlâ bu surenin baş tarafında bulunan âyetleri indirmiş, Resûlüllah’ın haram kılmasını geçersiz saymış, yemin için de keffaret vermesini emretmiştir. Halbuki Resûlüllah, Hafsa'ya bu meseleyi gizli tutmasını söylemişti. Fakat Hafsa meseleyi Âişe'ye anlatmış, bunun üzerine de âyetler inmiş ve meseleyi açıklığa kavuşturmuştur. Bu âyetlerin nüzul sebebi hakkında ikinci görüşte de birinci görüşte zikredilen olay gösterilmiş ancak bu görüştekiler, Resûlüllah’ın Mâriye'yi kendisine sadece haram kıldığını fakat buna dair yemin etmediğini söylemişlerdir. Bunlar, Allahü teâlânın, Resûlüllah’ın bir şeyi kendisine haram kılmasını yemin kabul ettiğini bu itibarla Resûlüllah’a, yemini bozması için yemin keffareti vermesini emrettiğini söylemişlerdir. Abdullah b. Abbas, Katade ve Hasan-ı Basri bu görüştedirler. Abdullah b. Abbas diyor ki: "Allah, Peygamberine ve mü’minlere emretti ki, onlar, helal kıldığı bir şeyi kendilerine haram kılacak olurlarsa on fakiri doyuracak, yahut giydirecek veya bir köle azad ederek yemin keffareti versinler. Ve kendilerine haram kıldıkları şeyin haramlığını ortadan kaldırmış olsunlar. Ancak kadını boşama meselesi bunun dışındadır. Abdullah b. Abbas diyor ki: "Bir gün Resûlüllah’ın zevcesi Hafsa babasının evine gitti. Orada babasıyla sohbet etti. O sırada Resûlüllah da cariyesini çağırttı ve onunla beraber Hafsa'nın evinde kaldı. Aslında o gün sıra Âişe'nindi. O ara Hafsa evine geldi ve Resûlüllah ile cariyesini evinde buldu. Ve Resûlüllah’a sitem etti. Resûlüllah da ona: "Ben sana bir sır vereceğim. Bunu kimseye söyleme." dedi. Hufsa: "Nedir o?" dedi. Resûlüllah ona: "Şahit ol, ben senin hatırın için bu cariyeyi kendime haram kıldım." dedi. Hafsa da Âişe'ye giderek Resûlüllah’ın bu sırrını ona söyledi. İşte bunun üzerine bu âyetler nazil oldu. Âyetlerin nüzul sebebi hakkında zikredilen ve daha sahih hadislerce de kuvvetlendirilen diğer bir görüş ise şudur: Resûlüllah, hanımlarından Zeyneb Bint-i Cahş'ın evinde, diğer bir Rivâyette Hafsa'nın evinde bal şerbeti içmiştir. Zeyneb'i kıskanan Âişe ve Hafsa, diğer bir Rivâyette Hafsa'yı kıskanan Âişe ve Şevde, Resûlüllah yanlarına geldiği zaman ona ağzının, meşe ağacından akan reçinenin kokması gibi koktuğunu söylemişler, Resûlüllah ise bal içtiğini söylemiş ve bir daha da içmeyeceğine dair yemin etmiştir. Bu durumu da diğer hanımlarına söylememesini tenbih etmiştir. Fakat hanımlarından biri, bu durumu açığa vurunca bu âyetler nazil olmuş ve Resûlüllah’ın, kendisine helal olan şeyleri haram kılmamasını ve yemini için de keffaret vermesini emretmiştir. Resûlüllah’ın, bal şerbetini, hanımlarından Zeyneb Bint-i Cahş'ın yanında içtiğini beyan eden bir hadiste Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ) diyor ki: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyneb Bint-i Cahş'ın yanında bal şerbeti içer ve onun yarında dururdu. Bir gün Hafsa ile ben şöyle anlaştık: Resûlüllah hangimize gelecek olursa "Sen reçine yemişsin. Sende reçine kokusu hissediyorum." diyelim. Resûlüllah bunlardan birinin yanına varınca o Resûlüllah’a bu sözü söylemiş, Resûlüllah da "Hayır, Zeyneb Bint-i Cahş'ın yanında bal şerbeti içtim. Onu bir daha içmeyeceğim. Buna dair yemin ettim. Sen bunu kimseye söyleme." demiştir. Buhari, K. Tefsir el-Kur'an, Sûre: 66, bab: 1 Abdullah b. Abbas diyor ki: "Ömer b. el-Hattab'a. bir âyetin izahını sormak için bir yıl bekledim. Onun heybetinden çekinerek soramıyordum. Nihâyet Hacca gitti. Ben de onunla beraber Hacca gittim. Hacdan dönerken yolda Ömer bir ihtiyacı için çalıların arasına gitti. Onu bekledim. İşini bitirince onunla beraber yürüdüm ve ona dedim ki: "Ey mü’minlerin emin, Resûlüllah’ın hanımlarından, ona karşı iş birliği yapmak isteyen iki hanımı kimdir?" Ömer: "Onlar Hafsa ve Âişe'dir." dedi. Buhari, K. Tefsir el-Kur'an, Sûre: 66, bab: 2 Resûlüllah’ın, bal şerbetini, Zeyneb Bint-i Cahş'ın yanında değil de Hafsa'nın yanında içtiğini beyan eden bir Rivâyette de Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ) diyor ki: "Resûlüllah balı ve tatlıyı severdi. İkindi namazından geldikten sonra hanımlarının yanına gider ve onlarla ilgilenirdi. Bir gün Ömer'in kızı Hafsa'nın yanına girdi. Orada her zamankinden daha çok kaldı. Ben ise bunu kıskandım ve sebebini sordum. Bana denildi ki: "Hafsa'nın akrabalarından bir kadın ona bir küçük tulum bal hediye etmiş o da bu baldan Resûlüllah’a şerbet sunmuş. Dedim ki: "Vallahi biz bunun için bir tuzak kuracağız. Sevde'ye dedim ki: "Resûlüllah senin yanına geldiğinde sana yaklaşınca de ki: "Sen reçine yemişsin." O sana diyecektir ki: "Hayır." Sen ona de ki: "Peki senden gelen bu koku nedir?" O, sana "Hafsa bana bal şerbeti içirdi." diyecektir. Sen de ona de ki: "Onun balını yapan anlar Urfut ağacından çiçek almışlar." Ben de böyle söyleyeceğim." Safiye'ye de dedim ki: "Ey Safiye sen de böyle söyle. Âişe diyor ki: "Şevde dedi ki: "Allah’a yemin olsun ki aradan çok vakit geçmeden Resûlüllah, kapıya geldi. Senden korktuğum için Resûlüllahı, bana dediğin gibi karşılamak istedim." Resûlüllah Sevde'ye yaklaşınca o Resûlüllah’a: "Ey Allah'ın Resulü, sen reçine yemişsin." dedi. Resûlüllah: "Hayır." dedi. Şevde ise: "O halde senden gelen bu koku ne?" dedi. Resûlüllah: "Hafsa bana bal şerbeti içirdi." dedi. Şevde "O balın anları urfut ağacından çiçek almış." dedi. Âişe diyor ki: "Resûlüllah bana gelince ben de ona aynı şeyi söyledim. Safıye'ye gidince o da aynı şeyi söyledi. Re-sufullah tekrar Hafsa'ya gidince, Hafsa: "Ey Allah'ın Resulü, ben sana bunu içirmeyeyimmi?" dedi. Resûlüllah: "Hayır. Benim ona ihtiyacım yoktur." dedi. Âişe diyor ki: "Şevde şöyle diyordu. "Allah’a yemin olsun ki biz Resûlüllahı o baldan mahrum ettik." Ben de ona dedim ki: "Sus konuşma." Buhari, K. et-Talâk, bab: 8 Olay hakkında Rivâyet edilen bu iki hadis gözönüne alındığında olayın tekrar ettiğini söylemek daha isabetli olur. Ancak, âyetlerin nüzul sebebi olarak birinci Rivâyeti almak daha uygundur. Taberi ise özetle şöyle demiştir: "Âyet-i kerime Resûlüllah’ın, kendisine helal olan birşeyi haram kıldığını ve bundan vazgeçmesi gerektiğini beyan etmiş haram kıldığı şeyin ne olduğu hakkında herhangi bir izahta bulunmamıştır. Bu itibarla Resûlüllah'ın, kendisine haram kıldığı şey, cariyesi de olabilir, herhangi bir içecek de olabilir, bunlardan başka bir şey de olabilir. Resûlüllah kendisine o şeyi haram kılarken bir de yemin etmiştir. Bu sebeple Allahü teâlâ ona "Helal olan bir şeyi kendisine haram kıldığından dolayı sitem etmiş ve yemini için de keffaret vererek onu bozabileceğini beyan etmiştir. Görüldüğü gibi bir kısım âlimler bu âyet-i kerimeleri izah ederlerken Resûlüllah’ın, birşeyi kendisine haram kıldığını ve bu haram kılmasının da yemin sayıldığını, bu itibarla keffaretle yeminini bozmak için kendisine izin verildiğini söylemişlerdir. Diğer bir kısım âlimler ise Resûlüllah’ın helal olan herhangi bir şeyi kendisine haram kılmadığını sadece kendisine helal olan bir şeyden elini çekeceğine dair yemin ettiğini söylemişlerdir. Bunlara göre Allahü teâlâ Resûlüllah'ın bu yeminini, helal olan bir şeyi kendisine haram kılıyormuş gibi saymış ve bundan dolayı ona sitem etmiştir. Ayrıca keffaretle yeminini bozabileceğini de bildirmiştir. Taberi ise, Resûlüllah'ın, hem helal olan bir şeyi kendisine haram kıldığını hem de ona dair yemin ettiğini söylemiş ve yukarıda zikredilen izahı yapmıştır. |
﴾ 1 ﴿