5

“Ey Peygamberin hanımları, eğer Peygamber sizi boşarsa, yerine rabbi ona sizden daha hayırlı, Allah'ın emirlerine boyun eğen, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir.”

Enes (radıyallahü anh) diyor ki: "Ömer (radıyallahü anh) şöyle dedi:

"Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)in hanımlarının hepsi onu kıskanmada sanki ittifak içindeydiler. Bir gün onlara dedim ki: "Eğer o sizi boşarşa yerinize rabbi ona sizden daha hayırlılarım verir." Bunun üzerine bu âyet nazil oldu. Buhari, K. Tefsir el-Kur an, Sûre: 66, bab: 3

Hazret-i Ömer diyor ki:

"Biz, cahiliye döneminde kadınlara değer vermezdik. Nihâyet Allahü teâlâ, onların haklarında indirmiş olduğu âyetleri indirdi. Onların haklarını belimi. Ben, bir mesele hakkında düşünüyordum. Bir de baktım ki kanm "Şöyle şöyle yapsan." diyor. Dedim ki: "Bu meseleden sana ne? Benim yapmak istediğim bir iş seni ne ilgilendirir?" O bana dedi ki: "Ey Hattab'ın oğlu, şaşarım sana, sana karışmamı istemiyorsun. Halbuki senin kızın, Resûlüllah’ın işine karışıyor. Öyle ki Resûlüllah’ın gün boyu ona kızgın gezdiği oluyor." Ravi diyor ki: "Ömer cübbesini sırtına aldı ve doğruca Hafsa'nın yanına gitti ve ona: "Kızım sen Resûlüllah’ın işine karışıyormuşsun. Öyle ki işine karıştığın gün devamlı kızgın oluyormuş?" Hafsa: "Vallahi biz onun işine karışıyoruz." dedi. Bende dedim ki: "Bak, ben seni Allah'ın cezalandırmasından, Allah'ın Resulünün gazabından sakındırıyorum. Kızım, Resûlüllah’ın, güzelliğini takdir ettiği şu kadını (Âişe'yi) sevmesi seni aldatmasın." Ömer diyor ki: "Sonra oradan çıktım. Akrabam olması dolayısıyla Ümmü Seleme'ye gittim. Ona da konuştum. Ümmü Seleme: "Şaşıyorum sana ey Hattab'ın oğlu, herşeye karışıyorsun. Resûlüllah ile hanımlarının arasına da girmek istiyorsun." dedi. Vallahi Ümmü Seleme'nin bu sözleri bana öyle tesir etti ki cesaretimi kırdı. Onun yanından da çıktım benim En-sar'dan arkadaşlarım vardı. Ben Resûlüllah’ın yanında ulunamadığım zamanlarda Ensar'dan olan arkadaşlarından biri bana haberleri getiriyordu. O gelmediği zaman da ben ona haberleri götürüyordum. Biz o zaman, Gassan krallarının birinin saldırısından korkuyorduk. Zira onun, üzerimize geleceği bize bildirilmişti. Zihnimizi tamamen o meşgul ediyordu. Bir gün baktım ki Ensardan olan arkadaşını kapıyı vurdu. O bana: "Aç aç" dedi. Ben de "Gassanlı mı geldi?" dedim. Arkadaşım "Ondan daha kötüsü oldu. Resûlüllah hanımlarından uzaklaştı." dedi. Ben de dedim ki: "Hafsa ile Âişe'nin burnu yere sürüldü." Elbisemi giydim, dışarı çıktım. Resûlüllah’ın yanına vardım. Onun, merdivenle çıkılan damın üstündeki odada kaldığını gördüm. Resûlüllah’ın siyah kölesi de merdivenin başında duruyordu. Ona dedim ki: "Resûlüllah’a de ki: "Ömer b. el-Hattab geldi." Resûlüllah bana izin verdi. Ben daha önce olanları ona anlattım. Ümmü Seleme'nin sözlerine gelince Resûlüllah gülümsedi. O anda kuru bir hasır üzerinde oturuyordu. Hasırın üzerinde hiçbir sergi yoktu. Başının altında içi hurma lifleriyle dolu deriden bir yastık bulunuyordu. Ayak ucunda Selem ağacının yaprakları sağa sola dağılmıştı. Başucunda asılı bir posteki bulunuyordu. Ben, Resûlüllah’ın yanlarında hasırın izlerini gördüm ve bunun üzerine ağladım. Resûlüllah: "Niçin ağlıyorsun?" dedi. Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü, Kisra ve Kayzer, içinde bulundukları o durumda yaşıyorlar da sen Allah'ın peygamberi olduğun halde bu durumdasın." Resûlüllah buyurdu ki: "Sen, dünyanın onların, âhiretin de bizim olmasını istemez misin?" Buhari, K. Tefsir el-Kur'an, Sûre: 66, bab: 2

Abdullah b. Abbas, Katade ve Dehhak, âyet-i kerime’nin: "Oruç tutan." diye tercüme edilen "Saihat" kelimesini bu şekilde izah etmişlerdir. Zeyd b. Eşlem ise bundan maksadın, "Hicret eden kadınlar." demek olduğunu söylemiştir.

5 ﴿