MÜZZEMMİL SÛRESİYirmi âyettir. 10. 11 ve 20. âyetleri Medine'de diğerleri Mekke'de nazil olmuştur. Rahman ve Rahim olan Allah’ın ismiyle. 1Ey elbisesine bürünen Peygamber. Said b. Cübeyr ve Ma'mer, Katade'nin, bu âyeti şöyle izah ettiğini söylemişlerdir: "Ey namaz kılmak için elbisesine bürünen Peygamber." Davud ise İkrime'nin bu âyeti şöyle izah ettiğini söylemiştir: "Ey Peygamberlik elbisesine bürünen Peygamber." Taberi birinci izah şeklini tercih etmiş, bundan sonra gelen âyetin, namaz kılmayı emretmesi hasebiyle bu görüşte olduğunu söylemiştir. 2Gecenin birazı hariç olmak üzere kalk namaz kıl. 3Gecenin yarısını kalk. Yahut yarısından biraz eksilt. 4Veya yarısından biraz fazla kıl. Kur’an’ı ağır ağır tane tane oku. Allahü teâlâ, gece namaz kılmayı Resûlüllah’a farz kılınca onu, âyetlerde zikredilen seçeneklerden birini seçmekte serbest bırakmıştır. Buna göre Resûlüllah dilerse gecenin yarısını, dilerse yarısından biraz eksiğini dilerse yarısından biraz fazlasını namazla geçirecektir. Ayrıca Allahü teâlâ, Resûlüllah’a Kur’an’ı okurken tane tane ve ağır ağır okumasını emretmiştir. Gece namazı sadece Resûlüllah için farz idi. Resûlüllah gece namaz kılarken sahabileri de onunla birlikte namaz kılıyorlardı. Fakat bu namaz onlara zor geliyordu. Bu sebeple Allahü teâlâ Peygamberin dışındaki mü’minlere gece namazının farz olmadığını bildirerek bu konuda onların yükünü hafifletti. Bu hususta Abdullah b. Abbas diyor ki: "Müzzemmil suresinin baş tarafı nazil olunca müslümanlar bu surenin son âyeti ininceye kadar, Ramazan ayındaki teravih namazı kadar gece namazı kılıyorlardı. Bu durum bir sene devam etti." Yine Abdullah b. Abbas diyor ki: "Müzzemmil suresinin baş tarafındaki âyetleri, bu surenin son âyeti olan şu âyet neshetmiştir: "... Gece ve gündüzü ölçüp ayarlayan Allah’tır. Gece ve gündüzün bütün vakitlerini ayarlayamayacağınızı bildiği için Allah sizi affetti." Abdullah b. Abbas, Ebû Abdurrahman ve Hasan-ı Basri, müslümanların, gece namazını bir yıl bu kadar kıldıklarını söylerken Katade bir veya iki yıl kıldıklarını, Said b. Cübeyr ise Resûlüllah'ın ve onunla birlikte bir kısım müslümanların, gece namazını, bu Âyetlerde zikredilen şekliyle on yıl kıldıklarını, bundan sonra bu surenin son âyeti indirilerek mü’minlerin yüklerinin hafifletildiğini söylemişlerdir. Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ) müslümanların Resûlüllah ile birlikte gece namazını nasıl kılmaya başladıklarını beyan ederek buyuruyor ki: "Resûlüllah'ın bir hasırı vardı. Resûlüllah onu geceleri hücre haline getiriyor ve içinde namaz kılıyordu. Gündüz ise o hasırı serip üzerinde oturuyordu. Bunun üzerine insanlar Resûlüllah'ın etrafında toplandılar, onun kıldığı gibi namaz kılmaya başladılar. Ve sonunda iyice çoğaldılar. Bu hali gören Resûlüllah: "Ey insanlar, amellerden gücünüzün yettiğini yapın. Zira siz usanmadıkça Allah usanmaz. (Allah hiçbir zaman usanmaz siz usanırsınız.) Allah katında amellerin, en sevimlisi az da olsa devamlı olanıdır." Buhari, K.el-Libas, bab: 43 / Müslim, K.el-Müsafırin, bab: 215, Hadis no: 782 buyurdu. Taberi ise Hazret-i Âişe'nin bu hadisi Rivâyet ettikten sonra şunlan söylediğim zikretmiştir: "Resûlüllah’a bu surenin baş tarafındaki âyetler inince müslümanlar, gece namazının kendileri için farz olduğunu kabul ettiler. Öyle ki bazıları namaz kılarken ayakta durmak için kendilerini iplerle bağlıyorlardı. Allahü teâlâ bunların, kendi rızasını kazanmak için sıkıntıya girdiklerini görünce bunu onlardan kaldırdı. Bu surenin son âyetini indirerek onların sadece farz olan ibadetleri yapmalarını emretti. Gece ibadetini ise nafile kıldı. Âyet-i kerime’de Resûlüllah'ın, Kur’an’ı tane tane ve ağır ağır okuması emredil mektedir. Hasan-ı Basri, Katade ve İbn-i Abbas bu ifadeden maksadın, Kur’an’ı açık seçik okumak olduğunu Mücahid ise Kur’an’ı ara vermeden peşpeşe okumak olduğunu söylemişlerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Kur’an’ı iyi anlamak için tane tane ve yavaş yavaş okurdu. Hazret-i Hafsa diyor ki: "Resûlüllah bir sureyi tane tane okuyordu, öyle ki o Sûre kendisinden uzun olan bir sureden daha uzun hale geliyordu." Müslim , K.el-Müsıfirin, bab: 118, Hadis no: 733/ Tirmizi, K. el-Mevakıt, bab 158 Hadis no; 373 Enes b. Malik'ten, Resûlüllah'ın Kur’an’ı nasıl okuduğu soruldu. Enes: "Resûlüllah Kur’an’ı uzatarak okurdu.." dedi. Sonra Enes "Bismillahirrahmanirrahîm" dedi ve "Bismillah!" "er-Rahmam" "er-Rahimi" uzatarak okudu. Ümmü Selem diyor ki: "Resûlüllah Kur'an okurken her âyette durarak okurdu. okur sonra dururdu. Sonra okur tekrar dururdu. de şeklinde okurdu." Tirmizi ,K.Kıraat el-Kur'an, bab: Hadis no 2927 / Ebû Davud ,K.el Huruf, bab: 1 Hadis no: 4001 Kur’an’ı okurken süslü okumak, Kur’an’ı sesiyle güzelleştirmek İslami âdaptandır. Peygamber efendimiz birhadis-i şerifinde: "Kuranı güzel okuyan kimse, şerefli ve itaatkâr kimselerle (meleklerle) beraberdir. Kur’an’ı sesinizle güzelleştirin." Buhari, K.et-Tevhid, bab: 52 buyurmuştur. Peygamber efendimiz diğer birhadis-i şerifinde de: "Kur’an’ı güzel sesiyle okumayan bizden değildir," Buhari, K.et-Tevhid, bab: 44 buyurmuştur. 5Doğrusu biz sana (mes'uliyeti) ağır bir kelam vahyedeceğiz. Hasan-ı Basri ve Katade, burada ifade edilen ağırlıktan maksadın, Kur'an-ı Kerim'in hükümleriyle amel etmenin ağırlığı olduğunu söylemişlerdir. Katade diyor ki: "Vallahi Kur’an’ın farzları ve koyduğu cezalar ağırdır." Diğer bir kısım âlimler ise bu âyetin, Kur'an indiği sırada ağır ağır geldiğini beyan ettiğini söylemişlerdir. Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ) diyor ki: "Resûlüllah devesinin üzerinde iken ona vahiy gelince deve çöker boynunu yere uzatırdı." Ahmed b. Hanbel, Müsned, e.6, S.l I8 Zeyd b. Sabit diyor ki: "Resûlüllah’ın dizi benim dizimin üzerinde iken Allah ona vahiy indirdi. Onun dizi o kadar ağırlaştı ki ben dizimin kırılacağını zannettim." Buhari, K.es-Salah, bab: 12 6Şüphesiz gece ibadete kalkmak daha tesirli ve okumak daha elverişlidir. "Geceleyin ibadete kalkmak." diye tercüme edilen ifadesinden maksat, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Zübeyr, Ebi Nüceyh, îkri-me, Mücahid, İbn-i Zeyd ve Dehhak'a göre, mealde zikredildiği gibi "Geceleyin ibadete kalkmak"tır. "Kalkmak" demektir. Ebû Miclez, Ebû Reca ve Katade'ye göre ise bu ifadeden maksat, yatsıdan sonra ibadet için kalkmaktır. Bu izaha göre yatsıdan sonra ibadet etmek daha tesirli ve o sırada okumak daha verimlidir. "Daha tesirli" diye tercüme edilen "Eşeddü Vat'en" ifadesi Abdullah b. Abbas, Katade ve İbn-i Zeyd'e göre, geceleyin ibadet etmek, gündüz ibadet etmekten daha sağlam ve kalb için daha iyi muhafaza edicidir." demektir. Yani geceleyin ibadet eden, dünyevi meşguliyetlerden uzak kalarak kendisini tamamen ibadete verme imkanını bulur. Mücahid ve Ebi Nüceyh ise ifadesini şeklindeki kıraatıyla okumayı esas almışlar ve bu ifadeyi şöyle izah etmişlerdir: "Geceleyin ibadet etmek, kalbin, kulağın ve gözün birlik içinde olmalarını daha iyi sağlar." "Geceleyin okumak daha elverişlidir." ifadesi, Enes b. Malik tarafından "Geceleyin Kur'an okumak daha doğru olur." şeklinde izah edilmiş Katade ve İbn-i Zeyd ise, dünya meşgalesinden uzak kalındığı için geceleyin Kur'an okumak daha sağlam ve daha muhafazalı olur." şeklinde izah etmişlerdir. Abdullah b. Abbas ise "Kur’an’ı anlamaya daha yakın olur." şeklinde izah etmiştir. 7Çünkü gündüz, senin uzun bir mes'uliyetin var. Abdullah b. Abbas ve Katade bu âyeti şu şekilde izah etmişlerdir. "Şüphesiz ki senin için gündüzün uzun bir boş zaman vardır. Geceleyin ibadet et. Gündüzün bu boş zamanında da uyursun." İbn-i Zeyd ise şöyle izah etmiştir: "Şüphesiz ki senin, gündüzün ihtiyaçlarını karşılaman için uzun bir zamanın vardır. O halde geceni dinine ayır." İbn-i Zeyd diyor ki: "Bu emir, gece namazının farz olduğu zamanda idi. Sonra Allah kullarına lütfederek bu namazı hafifletti. Daha sonra ise mecburi olmaktan çıkardı. Allahü teâlâ bu hususta şöyle buyurmuştur; "Ey elbisesine bürünen Peygamber, gecenin birazı hariç olmaküzere kalk namaz kıl. Gecenin yarısını kalk yahut yarısından biraz eksilt veya yarısından biraz fazla kıl. Kur’an’ı ağır ağır tane tane oku." Daha sonra ise şöyle buyurmuştur: "Ey Rasûlüm, şüphesiz rabbin, senin ve beraberindeki bir gurup ashabının, gecenin üçte ikisine yakın, yarısı ve üçte biri kadar bir müddet kalkıp namaz kıldığını bilir. Gece ve gündüzü ölçüp ayarlayan Allah’tır. Gece ve gündüzün bütün vakitlerini hesaplayamayacağınızı bildiği için Allah sizi affetti. O halde Kur'andan kolayınıza geleni okuyun." İbn-i Zeyd sözlerine devamla diyor ki: "Daha sonra daha geniş bir emir geldi. Hem mü’minlerden hem de Resûlüllahtan gece namazının farziyetini kaldırdı. Ve buyurdu ki: "Ey Rasûlüm, gecenin bir bölümünde, sadece sana mahsus nafile namaz kıl. Muhakkak rabbin seni övülmüş bir makama erdirecektir." İsra Sûresi, 17/79 Said b. Hişam diyor ki: "Âişe (radıyallahü anhâ)a ya dedim ki: "Ey mü’minlerin annesi, Resûlüllah'ın gece namazını bana bildirir misin?" Âişe: "Sen, müzzemmil suresini okumuyor musun?" dedi. "Evet." dedim. Âişe: "Allah bu surenin baş tarafını indirdi. (Gece namazını farz kılmıştı) Resûlüllah’ın sunabilen bu namazı kıldılar. Öyle ki ayaklan şişiyordu. Allah bu surenin son kısmını on iki ay göndermedi. Sonra bu surenin sonunu göndererek gece namazını hafifletti. Gece namazı kılmak farz iken nafile oldu." Ebû Davınl, K. es-Saluh, Kıb: 3Ki, Hadis no: 1342/ Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.6 S.54 8Rabbinin adını an ve sadece ona yönel. Ey Rasûlüm, rabbinin ismini çokça an. Dünya işlerini bitirdikten sonra ibadetinde ve duanda kendini Allah’a ver. İbadetini ve duanı sadece ona yap. 9O, doğunun da batının da rabbidir. Ondan başka ilâh yoktur. O halde sen sadece onu vekil edin. 10Kâfirlerin sözlerine sabret ve onlardan güzellikle uzaklaş. Ey Rasûlüm, rabbin, doğunun, batının ve onların aralarında bulunanların rabbidir. Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. O halde sana emrettiği hususlarda sadece ona tevekkül et. Kavminin müşriklerinin, eziyet etmek için sana söyledikleri sözlere karşılık sabret. Onlara, Allah rızası için aldırış etme. Katade bu son âyetin, Tevbe suresinin inmesinden sonra neshedildiğini söylemiştir. Zira Allahü teâlâ, kâfirlerin "Lailahe İllallah Muhammedün Resûlüllah" demelerine kadar onlarla savaşılmasını emretmiştir. Böylece kâfir oldukları halde kendilerine aldırış edilmemesi emri kaldırılmıştır. 11Sen, benimle o varlık sahibi olan yalanlayanları başbaşa bırak ve onlara biraz mühlet ver. 12Bak. Âyet 13. 13Şüphesiz onlar için nezdimizde ağır zincirler, yakıcı bir ateş, yutulması zor bir yiyecek ve can yakıcı bir azap vardır. Ey Rasûlüm, benimle kendisine nimet verdiğim, buna rağmen âyetlerimi yalanlayan o kâfirleri, zamanlan gelinceye katlar başbaşa bırak. Sen onlara çok az bir mühlet ver. Şüphesiz ki âyetlerimizi yalanlayan bu kâfirler için katımızda, kelepçeler, alev alev yanan cehennem ateşi ve boğazlarına tıkanıp kalan zakkum ağacı gibi yemekler vardır. Ayrıca onlara, can yakıcı bir azap da vardır. Abdullah b. Zübeyr diyor ki: "Hazret-i Âişe dedi ki: "Bu âyetler indikten sonra çok geçmeden Bedir savaşı oldu. Yani kâfirler daha dünyadayken yaptıklarının cezasını buldular. 14O gün yer ve dağlar şiddetle sarsılır. Dağlar, savurulan kum yığınlarına döner. Allahü teâlâ bu âyet-i kerime’de, kıyamet gününde dünyanın nasıl alt üst olacağını, sağır taşlardan oluşan dağların bile esip savunularak kumlar haline geleceğini beyan ederek o günün dehşetini bizlere bildirmektedir. 15Ey insanlar, şüphesiz biz, Firavuna bir Peygamber gönderdiğimiz gibi size de kıyamet günü şahitlik edecek bir peygamber gönderdik. 16Firavun, gönderdiğimiz peygambere isyan etti. Bunun üzerine biz de onu şiddetli bir azapla yakaladık. Ey insanlar, sizden önce Mısır Firavununa, hakka davet eden Mûsa'yı Peygamber olarak gönderdiğimiz gibi size de Muhammed'i Peygamber olarak gönderdik. O, sizin için, davetimi kabul edip etmediğinize dair kıyamet gününde huzurumda şahitlik edecektir. Firavun kendisine gönderdiğimiz peygambere isyan etmişti. Biz de onu, azabımızla şiddetti bir şekilde yakal ayı vermiştik. Siz de onun durumuna düşmeyin. Yoksa siz de aynı cezaya çarptırılırsınız. 17Eğer siz de inkâr ederseniz, çocukları ihtiyarlatan o günün azabından nasıl kurtulacaksınız? 18O günün şiddetinden gök parçalanır ve Allah'ın vaadi mutlaka yerine gelir. Ey kâfirler, eğer sizler Allah’ı inkâr eder ve onu tasdik etmeyecek olursanız o takdirde, çocukları ihtiyarlatan kıyamet gününün o dehşetinden nasıl korunmuş olabilirsiniz? Halbuki o günde gök çatlayacak ve parçalanacaktır. Allah'ın vaadi mutlaka yerine gelir. O halde siz bu günden korkun. Kıyamet gününün dehşetinden dolayı çocukların ihtiyarlayacakları ve göklerin parçalanacağı zikredilmektedir. Ebû Said el-Hudri diyor ki: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: rabbimiz, "Kıyamet gününde Allahü teâlâ: "Ey Âdem." buyuracak. Âdem de: "Buyur emrine amadeyim ve emrinle mutluyum. Hayır senin elindedir." diyecektir. Bunun üzerine şöyle seslenilecektir: "Allah sana, soyundan cehenemlikler gurubunu ayıımam emrediyor." Âdem: "Ey rabbim cehennemlikler gurubu nedir?" diyecek. Allah: "Her bin'den dokuz şüz doksan dokuzudur." buyuracaktır. İşte o zaman küçük çocuklar ihtiyarlayacak hamile olan, çocuğunu düşürecek, sen insanların sarhoş olduklarını göreceksin. Halbuki onlar sarhoş değillerdir. Fakat Allah'ın azabı pek şiddetlidir." Buhari, K.e I-Enbiya, bab: 7, K. Tefsir el-Kur'an, Sûre: 22, bab: I 19Doğrusu bu âyetler birer öğüttür. Dileyen, rabbine giden bir yol tutar. Şüphesiz ki kıyamet gününü, onun dehşetini ve Allah'ın orada kâfirlere nasıl azabedeceğini beyan eden bu âyetler birer öğüt ve ibrettir. Yaratıklardan kim dilerse rabbine giden yolu tutmuş olur. Ona iman eder ve salih ameller işler. 20Ey Rasûlüm, şüphesiz rabbin, senin ve beraberindeki bir gurup ashabin, gecenin üçte ikisine yakın, yarısı ve üçte biri kadar bir müddet kalkıp namaz kıldığını bilir. Gece ve gündüzü ölçüp ayarlayan Allah’tır. (Gece ve gündüzün ibadet vakitlerini) hesaprayamayacağınızı bildiği için Allah sizi affeti. O halde Kur'andan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizden hasta olanları, yeryüzünde Allah'ın lütfundan rızık arayanları ve Allah yolunda savaşanları bilmektedir. O halde Kur'andan kolayınıza geleni okuyun. Namazınızı kılın. Zekatınızı verin. Allah için güzel bir ödünç verin. Yaptığınız iyiliklerin mükafaatını Allah nezdinde, hem yaptıklarınızdan daha hayırlı, hem de sevapça daha büyük olarak bulacaksınız. Allah’tan mağfiret dileyin. Çünkü Allah, çok affedendir, çok merhamet edendir. Ey Rasûlüm, şüphesiz ki rabbin, sahabilerinden bir gurupla birlikte, gecenin üçte ikisine yakın bir vakti, bazan yarısını bazan da üçte birini ibadetle geçirdiğini bilmektedir. Gece ve gündüzün vakitlerini planlayan Allah’tır. O sizin bu vakitlerde farz kıldığı ibadetleri yapmaya güç yetiremeyeceğinizi, gece ibadetlerinden âciz kalacağınızı bildi ve bunu sizden kaldırarak sizi bağışladı. Artık bundan sonra geceleyin Kur'andan gücünüzün yettiği kadannı okuyun. Yine Allah içinizden, hasta olacak olanları, Allah'ın lütfundan rızık arayarak yeryüzünde ticaret yapacakları ve içinizden, Allah yolunda cihad edecek olanları bildi. Daha önce size farz kıldığı gece ibadetini kaldırdı. Artık siz bundan sonra, Kur'andan, gücünüzün yettiğini okuyun. Size farz kılınan beş vakit nama-zı kılın. Malınızda farz kılınan zekatı verin. Bunları bırakmanız için size izin yoktur. Bir de mallarınızı Allah yolunda harcayarak ona karz-ı hasende bulunun. Zekatın dışındaki infaklan yapın. Ey mü’minler, siz dünyada iken kendiniz için sunduğunuz hayırları Allah katında daha hayırlı ve mükafaatı daha büyük olarak bulacaksınız. O halde âhiretiniz için hayır işleyin, amel yapın. Allah’tan çokça bağışlanmanızı dileyin. Bütün günahlarınızın affedilmesini isteyin ki Allah da sizi affetsin. Zira Allah çok affeden ve çok merhamet edendir. Âyet-i kerime’de "Kur'andan kolayınıza geleni okuyun." buyunılmaktadır. Süddi bundan maksadın yüz âyet okumak olduğunu söylemiş, Hasan-ı Bas-ri ise "Kim bir gecede yüz âyet okuyacak olursa Kur'an onun aleyhine delil olmayacaktır." demiştir. |
﴾ 0 ﴿