3Şahitlik edene ve edilene yemin olsun ki. Âyet-i kerime’de zikredilen ve "Şahitlik eden ve şahitlik edilen" diye tercüme edilen "Şahit ve Meşhud" kelimeleri, türetildikleri köklerine bakılarak çeşitli şekillerde izah edilmiştir. Bu kelimelerin her ikisi de ya "Hazır bulundu toplandı" manasına gelen "Şühud" kökünden türetilmişlerdir veya "Şahitlik etmek" mânâsına gelen "Şa-ehadet" kokundan türetilmişlerdir. Yahut da bunlardan biri bir kökten diğeri de diğer kökten türetilmişlerdir. İkisinin de "Şühud" kökünden türetildikten farzedildiği takdirde âyette zikredilen şahit meşhud kelimelerinden şunların kastedilebileceği rivâyet edilmiştir. a- Şahitten maksat, kıyamet gününde toplanıp bir araya gelecek olan melekler, insan ve cinler gibi varlıklardır. Meşhud'dan maksat ise toplanma zamanı ve yeri olan kıyamet günüdür. Nitekim şu âyet, kıyamet gününün bu sıfatını beyan etmektedir. "Şüphesiz ki bu kıssalarda, âhiretin azabından korkan için ibret vardır. O, insanlaın toplandıkları bir gündür. O gün herkesin göreceği bir gündür." Hud Sûresi, 11/103 b- Şahit kelimesinden maksat, melekler, meşhud kelimesinden maksat ise Cuma günüdür. Melekler o günde hazır bulunurlar. c- Şahit kelimesinden maksat, hacılar, meşhud kelimesinden maksat ise Arefe günüdür. Hacılar o günde Arafatta bir araya gelirler. Şu âyet-i kerime buna işaret etmektedir. "İnsanları hacca davet et ki, gerek yaya olarak ve gerekse uzak yollardan gelen her zayıf (yola elverişli) binekle sana varsınlar." Hac Sûresi, 22/27 d- Şahit kelimesinden maksat, Mina ve Müzdelife'de bir araya gelen hacılar, meşhud kelimesinden maksat ise kurban bayramı günüdür. e- Şahit kelimesinden maksat, her toplanıp bir araya gelenlerdir. Meşhud kelimesinden maksat ise kendisinde büyük toplantılar olan her gündür. Bu görüş yukarıda zikredilen bütün görüşleri içine almaktadır. Şahit ve Meşhud kelimelerinin her ikisinin de şehadet kökünden türetildikleri farz edildiği takdirde âyette zikredilen şahit ve meşhud kelimelerinden şunların kasdedilebileceği rivâyet edilmiştir. a- Şahit kelimesinden maksat, Allahü teâlâdır. Meşhud kelimesinden maksat ise tevhid inancıdır. Şu âyet-i kerime bu hususu beyan etmektedir. "Allah, kendisinden başka ilâh olmadığına, adaleti ayakta tutarak şahitlik etti. Melekler ve ilim sahipleri de şahitlik ettiler. Allah’tan başka ilâh yoktur. O, herşeye galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir." Âl -i İmran Sûresi, 3/18 b- Şahit'ten maksat, Peygamberler, Meşhud'dan yani kendisine şahitlik edilenden maksat ise Hazret-i Muhammed'dir. Bu husus da şu âyette beyan edilmektedir. "Kıyarnet gününde her ümmetten bir şahit getirirken... (yani peygamberler şahit olarak getirilirlerken) Nisa Sûresi, 4/41 c- Şahit'ten maksat, Hazret-i Muhammed, Meşhud'dan yani kendisine şahitlik edilenden maksat ise diğer peygamberlerdir. Bu husus da şu âyette beyan edilmiştir: "... Seni de bunların üzerine şahit getirdiğimizde halleri ne olacaktır?" Nisa Sûresi, 4/41 d- Şahit kelimesinden maksat, amel defterlerini yazan melekler, meşhud kelimesinden maksat ise dinin yüklediği vazifeleri yapmakla mükellef olan kullardır. Bu hususta da şöyle buyurulmaktadır: "Herkes (mahşer yerine) kendisini bir sevkeden bir de şahitle beraber gelecektir." Kaf Sûresi, 50/21 c- Şahit'ten maksat, insan azaları, meşhud'dan maksat ise insanın kendisidir. Allahü teâlâ bu hususta şöyle buyurmaktadır: "Kıyamet günü onların dilleri, elleri ve ayakları yaptıklarına şahitük edecektir." Nur Sûresi, 24/24 f- Şahit'ten maksat Hazret-i İsa, Meşhud'dan maksat ise onun ümmetidir. Bu hususta da şöyle buyurulmaktadır: "Ben onlara sadece bana emrettiklerini söyledim. Benim ve sizin rabbiniz olan Allah’a ibadet edin," dedim. Aralarında olduğum müddetçe onlara şahit idim. Sen beni vefat ettirdiğin zaman onları sen gözlüyordun. Sen herşeye şahitsin." Muade Sûresi, 5/117 g- Şahit'ten maksat Muhammed ümmeti, Meşhud'dan maksat ise diğer ümmetlerdir. Allahü teâlâ bu hususta da şöyle buyurmuştur: "Böylece biz, sizin insanlara karşı şahitler olmanız, peygamberin de size karşı şahit olması için sizi, orta yolu tutan bir ümmet kıldık. Önceden üzerinde bulunmuş olduğun kıbleyi, sadece peygambere uyan kimseyi gerisingeri dönenden ayırdetmek için çevirdik. Bu, Allah'ın hidâyet ettiklerinin dışındakilere elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı zayi edecek değildir. Şüphesiz ki Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir." Bakara Sûresi, 2/143 h- Şahit'ten maksat, bütün varlıklar, Meşhud'dan maksat ise Allahü teâlâdır. Bu varlıklar, Allahü teâlânın varlığını gösteren şahitler ve delillerdir. ı- Şahit'ten maksat, günler ve geceler, Meşhud'dan maksat ise insanoğlunun amelidir. Günler ve geceler, insanoğlunun yaptığı amellere şahitlik edecektir. Şahit ve Meşhud kelimelerinin farklı köklerden türetilmiş olabilecekleri gözönünde bulundurularak çeşitli şekillerde izah edilmişlerdir. Taberi'nin izahı, bu kelimelerin, çeşitli köklerden geldiği kanaatinde olanlara göredir. a- Şahit kelimesinden maksat Cuma günü, Meşhud kelimesinden maksat ise Arefe günüdür. Bu görüş Ebû Hureyre, Abdullah b. Abbas, Ebû Malik el-Eş'ari, Katade, Hasan-ı Basri, İbn-i Zeyd ve Ali b. Ebi Talha'dan nakledilmektedir. Ebû Hureyre, Ebû Malik ef-Eş'arî ve Said b. el-Müseyyeb, Resûlüllah’ın, şahit kelimesini Cuma günü, Meşhud kelimesini de Arefe günü şeklinde beyan ettiğini rivâyet etmişlerdir. Ebû Hureyre (radıyallahü anh) diyor ki: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Vaadolunan gün kıyamet günüdür. Meşhud olan gün Arefe günüdür. Şahit olan gün ise Cuma günüdür. Güneş cuma gününden daha faziletli bir günün üzerine doğup batmamıştır. Cuma gününde öyle bir saat vardır ki mü’min bir kul o zamana isabet ettirerek Allah’tan bir şey isteyecek olursa Allah onun istediğini mutlaka kabul eder. Yine o saate denk getirerek bir kötülükten Allah’a sığınacak olursa Allah onu o kötülükten mutlaka korur." Tirmizî, K. Tefsir el-Kur'an, Sûre: 85, bab: 1, Hadis no: 3339 b- Şahit kelimesinden maksat Hazret-i Muhammed, meşhud kelimesinden maksat ise kıyamet günüdür. Bu görüş de Abdullah b. Abbas, Hasan b. Ali ve Said b. el-Müseyyeb'den nakledilmiştir. Abdullah b. Abbas bu görüşü zikrettikten sonra şu âyeti okumuştur: "Şüphesiz ki bu kıssalarda, âhiretin azabından korkan için ibret vardır. O insanların toplandıkları bir gündür. O gün, herkesin göreceği bir gündür." Hud Sûresi, 11/103 Hasan b. Ali ise şahitten maksadın Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) olduğunu söyledikten sonra şu âyeti okumuştur: "Kıyamet gününde her Ümmetten bir şahit getirirken seni de bunların üzerine şahit getirdiğimiz de halleri ne olacaktır? Nisa Sûresi, 4/41 Meşhud'dan maksadın da kıyamet günü olduğunu söyledikten sonra şu âyeti okumuştur: "Şüphesiz ki bu kıssalarda, âhiretin azabından korkan için ibret vardır. O, insanların toplandıkları bir gündür. O gün, herkesin göreceği bir gündür." Hûd Sûresi, 11/103 c- Şahit'ten maksat, insanlar, meşhud'dan maksat ise kıyamet günüdür. Bu görüş, Mücahid, İkrime ve Dehhak'tan nakledilmiştir. Dehhak da, Meşhud'dan maksadın kıyamet günü olduğunu söyledikten sonra Abdullah b. Abbas ve Hasan b. Ali'nin okudukları âyeti okumuştur. d- Şahit'ten maksat, Hazret-i Muhammed, Meşhud'dan maksat ise Cuma günüdür. Bu görüş, İkrime'den nakledilmiştir. İkrime şahit kelimesinden maksadın Hazret-i Muhammed olduğunu söyledikten sonra yukarıda zikredilen Hud suresinin yüz üçüncü âyetini okumuştur. e- Şahit'ten maksat, Allahü teâlâdır, Meşhud'dan maksat ise kıyamet günüdür. Bu görüşü Ali b. Ebi Talha, ve Abdullah b. Abbas'dan nakletmiştir. f- Şahit'ten maksat, kurban bayramı günü, Meşhud'dan maksat ise Cuma günüdür. Bu görüş, Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Zübeyr'den nakledilmiş, Ebudderda da meşhud'dan maksadın Cuma günü olduğuna dair Resûlüllahtan bir hadis Rivâyet etmiştir. g- Şahit'ten maksat, Arefe günü, meşhud'dan maksat ise kıyamet günüdür. Bu görüşü Mücahid, Abdullah b. Abbas'tan nakletmiştir. Taberi, Allahü teâlânın, şahit ve meşhuda yemin ettiğini, bunlardan neyin kasdedildiğini ise bize bildirmediğini bu itibarla şahit ve meşhud kelimelerinden, âlimlerin rivâyet ettikleri bütün bu görüşlerin anlaşılabileceğini söylemiştir. Yukarıda geçen üç âyetteki yeminin cevabı, bir kısım âlimlere göre bu âyetlerden sonra gelen "Lanet olsun" cümlesidir. Diğer bir kısım âlimlere göre, daha sonra gelen "Şüphesiz ki rabbinin yakalaması çok şiddetlidir." âyetidir. Diğer bir kısım âlimlere göre ise yeminin cevabı zikredilmemiştir. Aslında bu yeminin cevabı ya "Amellere mutlaka karşılık verilecektir." şeklinde veya "Ku-reyş kâfirleri lanete uğratılmışlardır." şeklindedir. |
﴾ 3 ﴿