BELED SÛRESİBeled sûresi yirmi âyettir ve Mekke'de nazil olmuştur. Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle. 1Bak. Âyet 4. 2Bak. Âyet 4. 3Bak. Âyet 4. 4Senin de içinde bulunduğun şu şehirc, babaya ve ondan doğana yemin ederim ki biz insanı, güçlüklere katlanacak şekilde yarattık. Allahü teâlânın bu âyette, kendisine yemin ettiği bu şehirden maksat, Abdullah b. Abbas, Mücahid, Katade ve İbn-i Zeyd'den nakledildiğine göre Mekke'dir. Allahü teâlâ, Mekke'ye yemin ederek onun şanını yüceltmiştir. Mealde "Senin de içinde bulunduğun" diye tercüme edilen ifadesi, Abdullah b. Abbas, Mücahid, Mansur, Katade, İbn-i Zeyd ve Dehhak tarafından "Senin için helal kılınan" şeklinde izah edilmiş Taberi de bu cümleyi bu şekilde izah etmiştir. Buna göre âyetin manası "Ey Rasûlüm, savaş ve benzeri şeylerin yapılması, sadece senin için helal kılınan Mekke'ye yemin olsun ki." demektir. Bu hususta Peygamber efendimizin şu hadis-i şerifi Rivâyet edilmektedir: "Huzaa kabilesi cahiliye döneminde, kendilerinden bir kişinin öldürülmesine karşılık olarak, Mekke'nin fethedildiği yılda Leys oğullarından bir kişiyi öldürmüşler bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hutbe irad ederek şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki Allah, Mekke'yi Fil ordusuna karşı kormuştur. Allah, Mekkelilere, peygamberini ve mü’minleri musallat kılmıştır. Dikkat edin Mekke benen önce hiçbir kimseye helal kılınmamış benden sonra da kimseye helal kı-lınmayacaktır. Dikkat edin, Mekke bana ancak bir günün bir anı için helal kılınmıştır. Dikkat edin şimdi o bu saatte haram bölgedir. Dikeni sökülemez, ağacı kesilemez. Yitikleri, görevli dellallar dışında kimse tarafından alınamaz. Kimin bir akrabası öldürülecek olursa o kimse iki şeyden birini seçmekte serbesttir. Ölen için ya diyet verilir veya öldürene kısas tatbik edilir." Buhari, K.ed-Diyat, bub; 8, K.el-İlm, bab: 39 Abdullah b. Abbas diyor ki: "Bu âyet, Resûlüllah’ın fetih sırasında mekke'ye girdiği günü anlatmakta ve ona, dilediğini öldünnekte dilediğini sağ bırakmakta serbest olduğunu bildirmektedir. O gün Resûlüllah, Kabe'nin perdelerine sarılmış olan İbn-i Hatal'ı öldürmüştür. Bu durum, Resûlüllahtan sonra herhangi bir kimse için helal değildir. Âyette kendilerine yemin edilen baba ve ondan doğan evlattan neyin kasdedildiği hakkında da müfessirler çeşitli izahlarda bulunmuşlardır. Abdullah b. Abbas ve İkrime'ye göre babadan maksat, çocuğu olan, babadan meydana gelenden maksat ise çocuğu olmayan kısır kimsedir. Allahü teâlâ burada her çocuk nasibi olabilene ve kısıra yemin etmiştir. Mücahid, Katade, Dehhak, Süfyan es-Sevri ve Ebû Salih'e göre âyette ifade edilen babamdan maksat, Hazret-i Âdem ve "Ondan meydana gelen"den maksat ise Hz Âdem'in soyundan gelen insanlardır. Ebû İmran el-Cûnî'ye göre ise burada ifade edilen babadan maksat, Hazret-i İbrahim, "Ondan meydana gelen"den maksat ise Hazret-i İbrahim'in soyundan gelenlerdir. Taberi burada geçen babadan maksadın "her baba" ve "ondan meydana gelen"den maksadın da "her doğan" olduğunu söylemenin, âyetin genel ifadesine daha uygun olacağını, bir delil bulunmadan âyeti bir konuya tahsis etmenin doğru olmayacağını söylemiştir. "Biz insanı güçlüklere katlanacak şekilde yarattık" diye tercüme edilen âyet-i kerimesi yeminin cevabı olup müfessirler tarafından farklı şekillerde izah edilmiştir. Abdullah b. Abbas, Hasan-ı Basri, Said b. Cübeyr ve Mücahid bu âyeti şöyle izah etmişlerdir: "Şüphesiz ki biz insanı, zorluk ve sıkıntılar çeken bir varlık olarak yarattık. İnsan doğumunda, yaşamasında hatta dişlerinin bitmesinde bile sıkıntılara maruz kalan bir varlık olarak yaratılmıştır. Abdullah b. Abbas, İkrime, İbrahim en-Nehai, Ebû Salih, Dehhak ve Mücahid'den nakledilen başka bir görüşe göre bu âyetin manası şöyledir: "Şüphesiz ki biz insanı iki ayağı üzerinde durabilen, uzun boylu ve düzgün bir şekilde yarattık." İbn-i Zeyd'e göre ise âyetin manası şöyledir: "Şüphesiz ki biz Âdem'i gökte yarattık." Bu izaha göre insandan maksat, Hazret-i Âdem, "Kebed" kelimesinden maksat ise "Gök"tür. Âyet-i kerime, Hazret-i Âdem'in ilk yaratılışını beyan etmektedir. 5İnsanoğlu hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? Bu âyet-i kerime’nin, Cumalı oğullarından "Ebul Eşeddî" diye adlandırılan güçlü kuvvetli bir adam hakkında indiği rivâyet edilmektedir. İşte Allahü teâlâ bu adam için buyurmuştur ki: "O, hiç kimsenin kendisine galip gelemeyeceğini ve malını elinden alamayacağını mı sanıyor?" 6"Yığınla mal harcadım." diyor. Bu gücüne mağrur olan insan: "Ben, Muhammed'e düşmanlık yapma uğrunda yığın yığın mal harcadım." der. 7O, kendisini kimsenin göremediğini mi sanıyor? Bunu söyleyen kişi böyle davrandığını kimsenin görmediğini mi sanıyor? O, bu malı nereden kazandığından ve nereye harcadığından hesap verecektir. 8Bak. Âyet 9. 9Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? "Çok mal harcadım" diyen bu adam için biz, delillerimizi görecek iki göz, kalbinde bulunanları ifade edecek bir dil ve iki dudak yaratmadık mı? 10Biz ona (hayır ve şerri) her iki yolu da göstermedik mi? Âyette zikredilen bu iki yol'dan maksat, Abdullah b. Mes'ud, Rebi' b. Huseyn, Abdullah b. Abbas, İkrime, Mücahid, Dehhak, Katade ve İbn-i Zeyd'e göre, hayır ve şer yolu'dur. Allahü teâlâ insana hayır yolunu da göstermiş şer yolunu da göstermiş ve insanı bu yollardan birini tercih etmekte serbest bırakmıştır. Bu hususta başka bir âyette de şöyle buyurulmaktadır: "Doğrusu biz ona hidâyet yolunu gösterdik. Ya şükreder veya nankörlük eder." İnsan Sûresi, 76/3 Bu iki yoldan maksadın, hayır ve şer yollan olduğuna dair Hasan-ı Basri ve Katade'den mürsel bir hadis Rivâyet edilmiştir. Abdullah b. Abbas'tan nakledilen başka bir görüşe göre bu iki yoldan maksat, doğan bebeğin besin kaynağı olan annesinin memesidir. Taberi birinci görüşü tercih etmiştir. 11O ise engeli aşmaya girişemedi. Âyette zikredilen "Engel"den maksat, Hasan-ı Basri ve Abdullah b. Ömer'e göre, cehennemde bulunan bir dağ veya cehennemin kendisidir. Katade'ye göre bu engel cehennemde sırat köprüsünden başka bir engeldir. Kâ'b b. Malik "Akabe" denen bu engelin cehennemde yetmiş basamaktan ibaret olduğunu söylemiştir. İbn-i Zeyd ise bu âyeti şöyle izah etmiştir: "İnsan kendisini kurtuluşa ve hayıra götüren yolu takibetmemeli miydi? Yani, insan hayınn önündeki engeli aşmalıdır. Bu izaha göre cümlede gizli bir soru edatı vardır. 12Sen o engelin ne olduğunu nereden bileceksin? Ey Rasûlüm, o inanın aşamadığı engelin ne olduğunu sen nereden bileceksin? O engeli aşmak ancak şu üç şeyden biriyle olur. 13O engeli aşmak, bir kimseyi azad etmek. O engeli aşmak, bir köle azad etmektir. Amr b. Abse, köle azad etmenin fazileti hakkında Peygamber efendimizin şöyle buyurduğunu Rivâyet etmiştir: "Kim, müslüman bir köle azad edecek olursa bu onun, cehennemden, o kişinin her bir organına karşılık kendi organını kurtarması olur. Kim Allah yolunda saçını ağartacak olursa kıyamet gününde onun için bir nur olur. Kim de bir ok atacak olursa hedefe isabet ettirsin veya ettirmesin o kimse, Hazret-i İsmail'in soyundan gelen bir köleyi azad etmiş gibi olur." Ahmed b. Hanbel. Müsned, C.4, S.113 Kâ'b b. Mürre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)in şöyle buyurduğunu Rivâyet ediyor: "Kim müslüman bir kişiyi azad edecek olursa, onun cehennem ateşinden kurtarılması olur. Azad edilenin her bir organına karşılık azad edenin her bir organı ateşten kurtulma ile mükafaatlandırılır. Müslüman bir erkek, müslüman iki kadını azad edecek olursa bu da onun cehennem ateşinden kurtuluşu olur. Onlardan her ikisinin her iki organıyla, azad edenin bir organı ateşten kurtulma ile mükafaatlandırılır. Herhangi bir müslüman kadın diğer bir müslüman kadını azad edecek olursa bu da onun cehennem azabından kurtulmasına vesile olur. Azad edilenin her bir organına karşılık azad edenin her bir organı ateşten kurtulma ile mükafaatlandırılır." Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.4, S.235 / İbn-i Mace, K.el-Itk, bab: 4, Hadis no: 2522 Ebû Zer el-Ğifari diyor ki: "Dedim ki: Ey Allah'ın Resulü, hangi azad etme daha efdaldir? Resûlüllah: "Sahipleri nezdînde daha değerli olanı ve bedeli daha fazla olanı azad etmektir." buyurdu. İbn-i Mace, K.el-llk, bab: 4, Hadis no: 2523 Ukbe b. Âmir el-Cüheni, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)ın şöyle buyurduğunu Rivâyet ediyor: "Kim mü’min bir köleyi azad edecek olursa o, o kimse için cehennem azabından kurtuluş olur." Ahmed b. Itanbel Müsnad, C.4 S. 147 14Bak. Âyet 16. 15Bak. Âyet 16. 16Veya açlık gününde yakını olan bir yetimi yahut hiçbir şeyi olmayan bir yoksulu yedirmektir. Âyette geçen ve "Hiçbir şeyi olmayan" şeklinde tercüme edilen "Za metrebe" ifadesi Abdullah b. Abbas, Mücahid ve İkrime tarafından "Malı mülkü olmadığı için toz toprak içinde yatan" şeklinde izah edilmiştir. Buna göre âyetin manası "Toz toprak içinde yatan yoksul" demektir. Yine Abdullah b. Abbas, İkrime ve İbn-i Zeyd'den nakledilen başka bir görüşe göre "Muhtaç olan yoksul" demektir. Meal bu görüşe göre hazırlanmıştır. Abdullah b. Abbas, Said b. Cübeyr, Katade ve Dehhak'tan nakledilen başka bir görüşe göre bu ifadeden maksat "Çok çocuğu olan fakir"dir. Çocuklarının çokluğundan dolayı imkan bulamayan ve onları toprağın üzerine atan yoksuldur. Taberi birinci görüşü tercilı etmiş, bu ifadenin zahirinden bu mananın anlaşılacağını söylemiştir. On üç ve on dördüncü âyetlerin başka bir kıraat şekli ve bu kıraata göre başka bir izah tarzı daha vardır. Buna göre âyetlerin izahı şöyledir: "O ise engeli aşmaya girişmedi. Sen o engelin ne olduğunu nereden bileceksin? O köleyi azad etmedi. Veya açlık gününde akrabası olan yetimi yahut ihtiyaç sahibi yoksulu doyurmadı. Fakat sonradan iman edenlerden ve sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden oldu. Böylece de amel defteri sağından verilenlerden oldu." 17Bir de iman edip birbirlerine sabrı tavsiye eden ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır. Allahü teâlâ bu âyet-i kerime’de, birbirlerine sabretmeyi ve merhametli davranmayı tavsiye edenlerin, cennetin yolundaki engeli aşacak kimseler olduklarını beyan etmektedir. Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) merhametli davrananlan öven bir hadis-i şerifimle şöyle buyurmuştur: "Merhamet eden kimselere rahman olan Allah merhamet eder. Siz yeryüzünde olanlara merhamet edin ki göklerde olanlar da size merhamet etsinler." Ebû Davud, K. el-Edeb, bab: 66, Hadis no: 4941 /Tirmizi, K.el-Birr. bab: 16. Hadis no: 1924 Peygamber efendimiz diğer bir hadis-i şerifinde: "Bizim küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimizin hakkını tanımayan bizden değildir." Ebû Davud, K. el-Edeb, bab: 66, Hadis no: 4943 buyurmaktadır. 18İşte bunlar, amel defterleri sağlarından verilenlerdir. 19Âyetlerimizi inkâr edenler ise amel defterleri solundan verilenlerdir. 20İşte onlar, kapıları üzerlerine kapatılmış bir ateş içinde olacaklardır. Köleyi azad edenler, yetimi ve fakiri kıtlık günlerinde doyuranlar, iman edenlerden olup, merhameti ve sabrı tavsiye edenler, işte bunlar amel defterleri sağ taraflarından verilen ve sağ taraftan cennete götürülenlerdir. Bizim delillerimiz olan kitapları, peygamberleri ve diğer varlıkları inkâr edenler ise amel defterleri sol taraflarından verilenler ve sol taraftan cehenneme sevk edilecek olanlardır. Bunlar, üzerlerine kapatılmış olan cehennem ateşine konulacaklardır. |
﴾ 0 ﴿