ALAK SÛRESİAlak sûresi, on dokuz âyettir ve Mekke'de nazil olmuştur. Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ), Abdullah b. Şeddad, İbn-i İshak, Ubeyd b. Umeyr, Ebû Reca, Atâ b. Yesar ve Mücahid, Kur’an’ın ilk inen âyetlerinin, bu surenin ilk beş âyeti olduğunu zikretmişlerdir. Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ) diyor ki: "Resûlüllah’a gelen vahyin başlangıcı, uykuda gördüğü doğru çıkan sadık rüyalardır. Onun gördüğü her rüya, sabah aydınlığı gibi doğru çıkıyordu. Sonra ona, insanlardan ayrı durma sevdirildi. O, hira mağarasına giderdi. Orada sayılı gecelerde, ailesine dönmeden ibadet ederdi, oraya giderken yanına azık alırdı. Sonra da Hatice'ye döner tekrar gidip ibadet etmek için azık alırdı. Nihâyet o, hira mağarasında iken ona hak geldi melek geldi ve: -Oku dedi. Resûlüllah, -Ben okuma bilmem, dedi. Resûlüllah diyor ki: "Melek beni tuttu ve takatim kesiünceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve bana: -Oku. dedi. Ben yine: -Ben okuma bilmem, dedim Melek beni tekrar tuttu ve ikinci kez takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve: - Oku dedi. Ben de, -"Okuma bilmem" dedim. Melek beni yine tuttu ve üçüncü defa takatim kesilinceye kadar sıktı sonra bıraktı ve. Yaratan rabbinin ismiyle oku. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, rabbin kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren en buyuk kerem sahibidir, dedi. Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ) diyor ki: "Resûlüllah bu âyetleri alıp korkudan titreyerek geri döndü. Hatice'nin yanına vardı ve ona: "Beni örtün beni örtün" dedi. Onlar onu örttüler. Resûlüllah sakinleşip korkusu geçti ve Hatice'ye: "Ey Hatice bana ne oluyor? Kendimden korktum.” dedi. Ve olanları ona anlattı. Hatice: Korkma sevin. Vallahi Allah seni asla sahipsiz bırakmaz. Allah’a yemin olsun akrabaya iyi davranır, sözü doğru söyler, âcizlere yardım eder, yoksullara kazanç, sağlarsın. Misafire ikram eder, haktan gelen âfetlere karşı onlara yardım edersin dedi. Sonra Resûlüllahı alıp amcasının oğlu Varaka b. Nevfel'e götürdü. Varaka, cahiliye döneminde Hristiyan olmuş bir kimseydi. Arapça okur yazardı. İncilden Allah'ın dilediği kadar yazıyordu. Yaşlanmış ve gözlerini kaybetmişti. Hatice ona: "Amca, kardeşinin oğlunu dinle." dedi. Varaka Resûlüllah’a: "Yeğenim ne gördün?" dedi. Resûlüllah, Varakaya gördüğü şeyleri anlattı. Varaka: "O, (sana gelen) Mûsa'ya indirilen melektir. Keşke ben o zamanda güçlü kuvvetli bir genç olsaydım. Keşke ben sağ kalsaydım." dedi. Varaka bundan sonra bir şey daha söyledi. (Başka bir Rivâyete göre Varaka: "Keşke kavmin seni yurdundan çıkardığı zaman ben orada olsaydım." dedi.) Resûlüllah: "Onlar beni yurdumdan mı çıkaracaklar? dedi. Varaka: "Evet, senin getirdiğin davayı hiçbir kimse getirmemiştir ki ona eziyet edilmiş olmasın. Senin günlerine sağ olarak erişecek olursam sana çok iyi yardım edeceğim." dedi. Bundan sonra aradân çok zaman geçmeden Varaka vefat etti. Bu arada vahiy bir süre kesildi. Resûlüllah bundan dolayı çok üzüldü. Bu hususta Cabir b. Abdullah diyor ki: "Resûlüllah vahyin kesilmesini anlatırken şöyle dedi: "Ben bir gün yürürken gökten bir ses işittim. Gözlerimi kaldırıp yukarı baktım. Bir de ne göreyim, Hirada bana gelen melek, gökle yer arasında kurulmuş bir kürsü üzerinde oturuyor. Ondan korktum. Dönüp geri geldim ve dedim ki: "Beni örtün, beni örtün." Bunun üzerine beni sarıp sarmaladılar. Allahü teâlâ da: "Ey sarınıp bürünen peygamber, kalk (insanları) uyar. Rabbini yücelt, elbiselerini temizle. Azaba götürecek şeylerden sakın " âyetlerini indirdi. Sonra da artık vahiy peş peşe gelmeye devam etti. Buhari, K. Tefsir el-Kur'an, Sûre: 96, bab: 1 Taberi'nin rivâyetine göre hadisin sonunda Resûlüllah, Alak suresinin ilk âyetlerinin, Müddessir suresinin ilk âyetlerinin ve Duna suresinin nazil olduğunu söylemiştir. Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle. 1Yaratan rabbinin ismiyle oku. 2O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. 3Bak. Âyet 5. 4Bak. Âyet 5. 5Oku, rabbîn kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren en büyük kerem sahibidir. 6Bak. Âyet 7. 7Hayır, gerçekten insan, kendisinin muhtaç olmayacağını zannettiği için azar. 8Ey insan, dönüş mutlaka rabbinedir. Ey Rasûlüm, yaratan rabbini anarak oku ki, o, insanı kandan yarattı.. Ey Rasûlüm, oku. Senin rabbin insana kalemle yazmayı öğreten en büyük ikram sahibidir. O, insana, daha önce bilmediği yazı yazmayı öğretmiştir. Hayır, hayır, rabbi insanı en güzel şekilde yarattığı ve ona bilmediği şeyleri öğrettiği halde onun, rabbini inkâr etmesi ona yaraşmaz. Şüphesiz ki insan, kendisini ih-tiyaçsız hissedince haddi aşar, rabbine karşı gururlanır, onu İnkâra kalkışır. Ey Rasûlüm, şüphesiz ki insanın dönüşü rabbinedir. İnsan haddini aştığı zaman rabbinin can yakıcı azabını tadacaktır. Ve o azaptan kurtulamayacaktır. 9Bak. Âyet 10. 10Namaz kıldığı vakit bir kulu engelleyeni gördün mü? Bu âyetlerin ve bunlardan sonra gelen âyetlerin Ebû Cehil hakkında nazil oldukları Rivâyet edilmektedir. Bu husus Abdullah b. Abbas ve Ebû Hurey-re'den Rivâyet edilmektedir. Abdullah b. Abbas diyor ki: "Ebû Cehil dedi ki: "Yemin oisun ki eğer Muhammed'in Kabe'de namaz kıldığını görürsem ayağımı onun boynuna basacağım." Ebû Cehil'in bu sözü Resûlüllah’a ulaştı. Resûlüllah: "Şâyet o bunu yapacak olsaydı melekler onu yakalardı." buyurdu. Bkz. Müsned, C.l, S.248 Ebû Hureyre diyor ki: "Ebû Cehil şöyle demişti: "Muhammed yine aranızda yüzünü topraklara sürüyor mu (namaz kılıyor mu?)" "Evet" dendi. Ebû Cehil: "Lat ve Uzza'ya (putlara) yemin olsun ki ben onun böyle yaptığını görürsem mutlaka ayağımı onun boynuna basacağım. Veya onun yüzünü topraklara süreceğim." dedi. Resûlüllah’ın yanına vardı. O, namaz kılıyordu. Boynuna basmaya kalktı. Bir de baktılar ki Ebû Cehil geri geri çekiliyor ve elleriyle de bir şeyleri kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyor Ona: "Sana ne oldu?" diye soruldu. Ebû Cehil: "Benimle onun arasında ateşten bir çukur, bir uçurum ve bir de kanatlar var." dedi. Bunun üzerine Resûlüllah: "Şâyet o bana yaklaşacak olsaydı melekler onun vücudunu parça parça koparıp götüreceklerdi." buyurdu. İşte bunun üzerine Allahü teâlâ: "Hayır, gerçekten insan, kendisinin muhtaç olmayacağını zannettiği için azar." "Ey insan, dönüş mutlaka rabbinedir." "Namaz kıldığı vakit bir kulu engelleyeni gördün mü?" "Söyle bakalım, ya o engelnenen kul doğru yoldaysa veya Allah’tan korkmayı emrediyorsa? Söyle bakalım o engelleyen kul da yalanlıyor ve yüz çeviriyorsa?" "Namaz kılanı engelleyen kimse, Allah'ın her şeyi gördüğünü bilmez mi?" "Hayır hayır eğer o, bu davranışından vazgeçmez ise yemin olsun ki biz onu perçeminden, yalancı ve günahkar perçeminden tutup cehenneme sürükleriz." "O zaman taraftarlarını yardımına çağırsın." "Biz de Zebanileri çağıracağız." "Ey Rasûlüm, sakın ona uyma." âyetlerini indirdi. Müslim, K.el-Mıinafikîn, bab: 38, Hadis no: 2797 / Ahmod b. Hanbel, Müsned, C.2, S.37O Abdullah b. Abbas diyor ki: "Resûlüllah bir gün namaz kılıyordu. O sırada Ebû Cehil geldi ve ona: "Ben sana bunu yasaklamadım mı? Ben sana bunu yasaklamadım mı?" dedi. Bunun üzerine Resûlüllah namazdan döndü ve Ebû Cehil'i azarladı. Ebû Cehil de ona: "Sen çok iyi biliyorsun ki bu vadide benden daha çok taraftan bulunan kimse yoktur." dedi. İşte bunun üzerine Allahü teâlâ: "O zaman taraftarlarını yardımına çağırsın. Biz de Zebanileri çağıracağız." âyetlerini indirdi. Abdullah b. Abbas diyor ki: "Allah’a yemin olsun ki şâyet Ebû Cehil taraftarlarını çağıracak olsaydı Allah'ın Zebanileri onu yakalardı." Tirmizi- K. Tefsir el-Kur'an, Sûre: 96, bnh: 2, Hadis no: 3349/Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.l. S.256, 329 Rivâyet edildiği gibi Allahü teâlâ bu âyet-i kerimelerde Ebû Cehil'i ve benzerlerini uyarmış ve imana gelmedikleri takdirde, akıbetlerinin perişan olacağını bildirmiş ve buyurmuştur ki: "Ey Rasûlüm, sen Kabede namaz kılarken, namaz kılmana engel olmak isteyen ebu Cehil'i gördün ya. Ne dersin? Sen namaz kılmanda haklı isen veya seni namaz kılmaktan alıkoyana, Allah'ın azabından korkmasını emrediyorsan, ne dersin? Eğer Ebû Cehil senin getirdiğin hakkı yalanlar ve ondan yüz çevirirse bilmez mi ki Allah onun bu yaptıklarını görür? Ebû Cehil, Allah'ın kendisini cezalandırmasından korkmaz mı? Hayır, hayır Ebû Cehil, ayağını Muhammed'in boynuna basamaz. Buna gücü de yetmez. Şâyet o, Muhammed'e karşı giriştiği düşmanca tutumundan vazgeçmeyecek olursa yemin olsun ki biz onu, yalancı ve günahkar perçeminden mutlaka yakalayacağız. İşte o zaman, o aşiretini, kavmini ve bütün taraftarlarını yardımına çağırsın. Biz de Zebanileri çağıracağız. İşte o zaman Ebû Cehil ve benzerleri neyin ne olduğunu anlamış olacaklardır. Hayır, hayır, durum Ebû Cehil'in iddia ettiği gibi değildir. Ey Rasûlüm, sen namazı yasaklamasında ve diğer işlerinde Ebû Cehil'e uyma. Rabbine secde et, ibadet ve itaatle ona yaklaş. Zira biz senin yanında oldukça Ebû Cehil sana hiçbir zarar veremeyecektir." 11Bak. Âyet 13. 12Bak. Âyet 13. 13Söyle bakalım, ya o engellenen kul doğru yoldaysa veya Allah’tan korkmayı emrediyorsa? Söyle bakalım, o engelleyen kul da yalanlıyor ve ya yüzçeviriyorsa? Söyle bakalım, şâyet, namaz kılması engellenen Muhammed, rabbine namaz kılarken doğru yol üzere ise veya kendisini namazdan engelleyene, Allah’tan korkmasını ve azabından çekinmesini emrediyor ise, Muhammedin namaz kılmasına engel olmaya çalışan Ebû cehil de Muhammede gönderilen gerçeği yalanlıyor ve ona sırt çevirip onu tasdik etmiyorsa durum ne olacaktır? 14Namaz kılanı engelleyen kimse, Allah'ın, herseyi gördüğünü bilmez mı? Muhammedi, namaz kılarak rabbie ibadet etmekten engelleyen Ebû cehil. Allah'ın kendisini gördüğünü bilmiyor mu? Onun kıskıvrak yakalamasından ve cezalandırmasından korkmaz mı? 15Bak. Âyet 16. 16Hayır, hayır, eğer o bu davranışından vazgeçmez ise , yemin olsun ki biz onun perçeminden yalancı ve günühkâr perçeminden tutup cehenneme sürükleriz. Hayır, Ebû cehil, iddia ettiği gibi Muhammedi yakalayıp boynuna basamayacak ve buna gücü yetmeyecektir. Yemir olsun ki, eğer Ebû cehil, Muhammede karşı yaptığı bu tür davranışlarından vazgeçmezse biz, mutlaka onu perçeminden yakalayacağız, zelil edeceğiz. Yüzünü karartacağız ve cehenneme sürükleyeceğiz. Böylece biz, yalancı bir insanın perçeminden ve günahkâr bir insanın perçeminden yakalamış olacağız ve ona haksızlık etmemiş olacağız. 17Ozaman, taraftarlarını yardımına çağırırsın. Biz, Ebû cehili perçeminden yakaladığımız zaman, o da kendi adamlarını aşiret ve kavminden yardımcılarını yardımına çağırsın da kendisini kurtarmaya çalışsın. Abdullah b. Abbas diyor ki: Resûlüllah makam-ı İbrahimin yanıda namaz kılarken yanından Ebû cehil geçmiş ve ona: Ey Rasûlüm,, ben bunu sana yasaklamadım mı? demiş ve onu tehdit etmiştir. Resûlüllah da ona sert bir mukabelede bulunmuş ve onu azarlamıştir. Ebû cehil de demiştir ki: "Ey Muhammed, beni ne ile tehdit ediyorsun? Dikkat et ben bu Mekke vadisinin taraftarı en çok olan biriyim." Bunun üzerine Allahü teâlâ " Ozaman taraftarlarını yardıma çağırsın." âyetini indirdi. Tirmizi K. Tefsir el- Kur'an, Sûre 96 bab: 3349 18Biz de zebanileri çağıracağız. Biz de, cehennemde vazifelendirilen ve "Zebani" denen melekleri çağıracağız. O zaman Ebû cehil, neyin ne olduğunu görecektir. Abdullah b. Ebil Hüzeyl diyor ki: Zebaniler ayaklan yerde iken başlan göğe değecek kadar büyük olan meleklerdir. Peygamber efendimiz buyuruyor ki: "Şâyet Ebû cehil, ayağı ile boynuma basmaya girişecek olsaydı Zebaniler onu açıkça yakalaycaklardı." Bkz. Buhari, k. Tefsir el- Kur'an Sûre 96 bab: 4 19Hayır, Ey Rasûlüm, sakın ona uyma. Secde et ve Allah’a yaklaş. Durum namaz kılarak rabbine ibadet eden Muhammedi ibadetten engellemeye çalışan Ebû cehilin iddia ettiği gibi değildir. Ey Rasûlüm, sakın sen, namazı bırakmanı sana emreden Ebû cehile itaat etme.. Rabbine secde et ve ona itaat ederek ona yaklaşmaya ve onun tarafından sevilmeye çalış. Çünkü Ebû ce* hil sana herhangi bir zarar veremez. Biz onun bir şey yapmasına engel oluruz. |
﴾ 0 ﴿