ZİLZAL SÛRESİ

Zilzal sûresi sekiz âyettir ve Medine'de nazil olmuştur. Abdullah b. Amr diyor kf:

"Bir adam Resûlüllah’a geldi ve "Ey Allah'ın Resulü bana Kur'an okut." dedi. Resûlüllah da ona: ""Elif Lam, Ra" surelerinden üçünü oku." dedi. Adam: "Yaşım ilerledi, kalbim katılaştı, dilim ağırlaştı." dedi. Resûlüllah: " "Ha, Mîm" surelerinden üçünü oku." dedi. Adam yine aynı sözleri söyledi. Resûlüllah ona: "Sebbih" surelerinden üçünü oku." dedi. Adam yine aynı şeyleri söyledi ve dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü, sen bana manası kapsamlı bir Sûre okut." Resûlüllah da ona Zilzal suresini okuttu. Onu bitirince Adam dedi ki: "Seni hak peygamber olarak gönderene yemin olsun ki ben bu surenin üzerine bir şey ilave etmeyeceğim." Sonra dönüp gitti. Bunun üzerine Resûlüllah iki defa: "Adamcağız kurtuluşa erdi." dedi. Ebû Davud, K. es-Salah, bab: 326, Hadis no: 1399 / Ahmed b. Hanhel, Müşned, C.2, S.169

Enes b. Malik diyor ki:

"Resûlüllah, sahabilerinden bir adama: "Ey filan evlendim mi?" dedi. Adam: "Hayır vallahi Ya Resûlallah. Benim evlenecek bir şeyim yok." dedi. Resûlüllah: "Sende yok mu?" dedi. Adam: "Evet var" dedi. Resûlüllah: "O, Kur’an’ın üçte biridir." dedi ve buyurdu ki: "Sende yok mu?" Adam: "Evet var" dedi. Resûlüllah: "O, Kur’an’ın dörtte biridir." dedi ve buyurdu ki: "Sende yok mu? Adam: Evet var" dedi. Resûlüllah: "O, Kur’an’ın dörtte biridir." dedi ve buyurdu ki: "Sende yok mu?" Adam "Evet var" dedi. Resûlüllah: "O, Kur’an’ın dörtte biridir." dedi ve adama: "Evlen, evlen." buyurdu. Timizi, K. Fadail el-Kur'an, bab: 10, Hadis no: 2895

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

1

Yeryüzü şiddetli sârslip zelzeleye uğratıldığı,

2

Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarıya attığı,

3

İnsan: "Ne oluyor bu yere?" dediği zaman.

Kıyametin kopmasından dolayı yeryüzü şiddetli depremiyle sarsıldığı zaman, yeryüzü, içinde bulunan ölüleri, diri olarak dışarı attığı zaman, insanların dehşete kapılarak: "Ne oluyor bu yeryüzüne?" dedikleri zaman,

4

Bak. Âyet 5.

5

O gün yer, rabbinin ona vahyetmesiyle haberini anlatacaktır.

İşte o gün yeryüzü, haberlerini anlatacaktır. Yeryüzünün böyle konuşması. Allah'ın, kendisine emretmesiyle olacaktır.

"Resûlüllah "O gün o, haberini anlatacaktır." âyetini okudu ve buyurdu ki: "Biliyor musunuz yeryüzünün anlatacağı haberler, her erkek ve kadının, üzerinde işledikleri amellere şahitlik etmesidir. Yeryüzü: "Filan gün şu ve şu ameli işledi." diyecektir. İşte onun haberi budur." buyurdu. Tirmizi. K. Tefsir el-Kur'an, Sûre: 99 bab: 1, Hadis no: 3353

Bir kısım âlimler bu âyetleri şöyle izah etmişlerdir: "İşte o gün yeryüzü sarsılacak ve içinde bulunan ölüleri dışarı atarak haberlerini bildirecek ve bunları Allah kendisine emrettiği ve izin verdiği için yapacaktır." Yani yeryüzünün haberlerini anlatması demek, içinde bulunanları dışarı atması demektir. Abdullah b. Mes'ud Mücahid ve Said b. Cübeyrbu âyetleri bu şekilde izah etmişlerdir.

6

O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilmek için kabirlerinden bölük bölük çıkacaklardır.

Kıyamet gününde hesaba çekilme alanında insanlar bölük bölük ayrılacaklar, bir kısmı sağ tarafa geçip cennete doğru yol alacaklar diğerleri ise sol tarafı tutup cehenneme doğru yol alacaklardır Kıyamet gününde insanların bölük bölük ayrılmaları, dünyada iken yaptıkları amellerini görmeleri içindir. İyi amel işleyenler, dünyada iken yaptıkları amelleri ve o ameller karşılığında verilen âhiret nimetlerini görecekler, kötü amel işleyenlerde dünyada işledikleri günahlarım ve onlar için âhirette verilen cezaları göreceklerdir.

7

Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onun sevabını görür.

8

Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onun cezasını görür.

Abdullah b. Abbas bu âyetleri şu şekilde izah emiştir: "mü’min olsun kâfir olsun kim dünyada iken zerre kadar bir hayır işleyecek olursa âhirette onun sevabını görecektir. Kim de dünyada iken zerre kada kötülük işleyecek olursa o da âhirette onun cezasını görecektir. Mü’min, iyiliklerini de kötülüklerini de görecek, Allah onun kötülüklerini bağışlayacaktır. Kâfir de yaptığı iyilikleri ve kötülükleri görecek, Allah onun kötülüklerini bağışlayacaktır. Kâfir de yaptığı iyilikleri ve kötülükleri görecek fakat iyilikleri reddedilip kötülükleri karşılığında azap görecektir.

Muhammed b. Ka'b el-Kurezi ise bu âyetleri şöyle izah etmiştir: Dünyada iken herhangi bir kâfir, zerre miktarı bir iyilik yapacak olursa onun karşılığını dünyada iken bizzat kendi nefsinde veya malında yahut ailesinde bulmuş olur. Böylece dünyadan hiçbir hayırı olmayarak ayrılıp gider. Herhangi bir mü’min de dünyada iken bir kötülük işleyecek olursa, dünyada iken bizzat kendisinde veya ailesinde, yahut malında o kötülüğün cezasını görür. Böylece dünyadan, kötülüğü bulunmadığı halde ayrılıp gider.

Taberi bu âyetleri tefsir ettikten sonra bir kısım nasslan zikretmekte ve sonunda şunları söylemektedir: Resûlüllahtan nakledilen bu haberler bizlere bildiriyor ki mü’min, yaptığı günahların karşılığını dünyada görür, sevaplarının karşılığını ise âhirette görecektir. Kâfir ise yaptığı iyiliklerin karşılığını dünyada görür, kötülüklerinin cezasını ise âhirete çekecektir. Onun İnkârı'ile birlikte dünyada işlediği iyilikler âhirette ona hiçbir fayda sağlamayacaktır."

Taberi konuyla ilgili olarak şu nasslan zikretmiştir: Enes diyor ki: "Ebubekir (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yemek yiyordu. O sırada: "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onun sevabını görür. Kim de zerre miktan kötülük yapmışsa onun cezasını görür." âyetleri nazil oldu. Bunun üzerine Ebubekir elini yemekten çekti ve dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü, ben yaptığım zerre miktan bir kötülükten dolayı cezalandırılacağım ha?" Resûlüllah buyurdu ki: "Ey Ebubekir, senin dünyada iken gördüğün kötülükler, zerre miktarı olan serlerdir. Zerre miktarı olan hayırları ise Allah senin için biriktirmektedir. Sen onları kıyamet gününde bulacaksın."

Mesruk diyor ki: "Hazret-i Âişe dedi ki:

. "Ey Allah'ın Resulü, şüphesiz ki Abdullah b. Cüd'an, cahiliye döneminde akrabasına iyi davranır ve yoksulları doyururdu. Bunlar ona bir fayda verecek mi?" Resûlüllah buyurdu ki: "Hayır bir fayda vermeyecek. Zira o hiçbir gün: "Rabbim, sen ceza gününde benim hatalarımı affet." dememişti. Müslim, K.el-İman, bab: 365. Hadis no: 214 / Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.6, S.93

Adiy b. Hatim diyor ki:

"Dedim ki: Ey Allah'ın Resulü, babam akrabaya iyi davranır, misafire ikram eder ve şunları yapardı." Resûlüllah buyurdu ki: "Senin baban bir şeyler istiyordu ve istediğine ulaştı. (Yani dünyada iken övülmesini ve anılmasını istiyordu. Onu da elde etti. Bu itibarla iyiliklerin âhirette ona bir faydası yoktur.) Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.3, S.377, 379

Alkame diyor ki:

"Seleme b. Yezid el-Cafi dedi ki: "Ben ve kardeşim, Resûlüllah’a gittik. Ona: "Ey Allah'ın Resulü, annemiz Melike akrabaya iyi davranıyor, misafire ikramda bulunuyor ve şunu şunu yapıyordu. O, cahiliye döneminde öldü. Bu yaptıkları, ona bir fayda sağlayacak mı?" Resûlüllah: "Hayır." dedi. Ahmed b. llanbel, Müsned. c. 4 S. 478

Enes b. Malik, Resûlüllah’ın şöyle buyurduğunu Rivâyet ediyor:

"Allah, yaptığı iyilikte hiçbir mü’mine haksızlık yapmaz. Mü’mine dünyada iken o iyiliğinin karşılığı verilir. Âhirette de onun karşılığında mükafaatlandırılır. Kafire ise Allah için yaptığı iyiliklerinin karşılığı dünyada verilir. Böylece âhirete göçtüğünde de mükafaatlandırılacak hiçbir iyiliği kalmaz. Müslim. K. el- Munfekîn. bab: 56, Hadis No: 2808 / Ahmed b. Hanbel Müsned, C. 3 S. 123

Âyette zikredilen "Zerre" kelimesi, "Ağırlığı ölçülemeyecek kadar küçük" olan bir kurt veya küçük kırmızı karınca olarak izah edilmiştir.

Peygamber efendimiz buyuruyor ki:

"At beslemek üç şeye sebep olur. Bir adam için mökafaata, diğeri için ihtiyaç gidenneye, başka biri için de günaha. Atı kendisi için mükafaata sebep olan kimse atını Allah yoluna tahsis eden kimsedir. Bu kişi atını bir çayıra veya bir bahçeye bağlandığında atı ipine bağlı iken çayır ve bahçede yaptığı şeyler onun için iyilikler olarak yazılır. Şâyet at ipini koparıp bir veya iki adım şahlanarak yürüyecek olursa atın izleri ve dışkıları onun için iyilikler olarak yazılır. Şâyet bu at bir nehirden geçer de sahibi istemediği halde oradan su içecek olursa bu da sahibi için iyilikler olarak yazılır. Evet işte böyle bir at sahibi için mükafaat vesilesidir. Bir kişi de atını kimseye muhtaç olmamak için ve şahsiyetini korumak için besleyecek olur da Allah'ın, o atın boynunda ve sırtındaki haklarını unutmayacak olursa bu da onun için ihtiyaçlarını karşılama aracıdır. Bir kişi de atını sadece böbürlenmek gösteriş yapmak ve başkalarına düşmanlık etmek için besleyecek olura bu da onun için bir günah vasıtasıdır." Bundan sonra Resûlüllahtan, eşekler hakkında soruldu. Resûlüllah buyurdu ki: "Allah bana, eşekler hakkında şu emsalsiz ve genel ifadeli âyetler dışında bir şey indirmedi.. O âyetler şunlardır: "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onun sevabını görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onun cezasını görür." Buhari, K. Tefsir el-Kur'an, Sûre: 99

0 ﴿