ÂDİYAT SÛRESİÂdiyat sûresi on bir âyettir ve Mekke'de nazil olmuştur. Rahman ve Rahim olan Allah ın ismiyle. 1Gürültü ile koşanlara. Allahü teâlâ, bu surenin başındaki âyetlerde, sadece sıfatlarını zikrettiği bir kısım yaratıklara yemin etmiştir. Müfessirler bu sıfatları, kendi zamanlarında bulunan varlıklara göre yorumlamışlardır. Bazılan bu âyetlerde sıfatların zikredilen varlıkların, savaş halindeki atlara ait olduğunu zikretmişler diğer bazıları ise Hac sırasında üzerlerine binilen develere ait olduğunu zikretmişlerdir. Zeyd b. Eşlem ise, bunların, Allahü teâlânın yaptığı bazı yeminler olduğunu söylemiş, bazları belli varlıklara tahsis etmekten kaçınmiştr. Taberi de, bazı sıfatların atlara ait olduğunu söylemiş ise de diğerlerini genel manada anlamanın daha uygun olduğunu zikretmiştir. Âyette zikredilen "Gürültü ile koşanlar"dan neyin kasdedildiği hakkında farklı görüşler zikredilmiştir. Bazı müfessirlere göre bunlar savaşta düşmanın üzerine koşarken şiddetle soluyarak ses çıkaran atlardır. Abdullah b. Abbas, Mücahid, Katade, Ata, İkrime, Dehhak ve Salim bu görüştedirler. Taberi de koşarken solumasından dolayı gürültü çıkaranlar, atlar olduğu için bu görüşü tercih etmiştir. Diğer bir kısım müfessirlere göre ise, gürültü ile koşanlardan maksat, Hacıları, Arafat'tan Müzdelife'ye, oradan Mina'ya ve diğer yerlere taşıyan develerdir. Abdullah b. Mes'ud, Hazret-i Ali, Ubeyd b. Umeyrbu görüştedirler. Bu görüş, Abdullah b. mes'ud'dan da nakledilmektedir. 2Ateş çıkaranlara. Müfessirler, "Ateş çıkaranlardan neyin kasdediidiği hakkında farklı görüşler zikretmişlerdir. Bazılarına göre bunlar, koşarken tırnaklarıyla ateş çıkaran atlardır. İkrime, Katade, Kelbi, Ata ve Dehhak bu görüştedirler. Diğer bir kısım âlimlere göre bunlar, sahiplerini ve binicilerini savaş heyecanına kaptıran atlardır. Bu atlar davranışlarıyla savaşı körükler ve tutuşturmuş olurlar. Katade bu görüştedir. Abdullah b. Abbas ise burada ateş tutuşturanlardan maksadın, savaştan sonra dönüp ihtiyaçlarını karşılamak için ateş yakanlar olduğunu söylemiştir. Mücahid ve Abdullah b. Abbas'tan nakledilen başka bir görüşe göre burada zikredilen "Ateş tutuşturanlar"dan maksat, hile ve tuzak kuran kişilerdir. Zira bunlar bu hileleriyle insanlar arasınd aadeta ateş tutuşturmuş olurlar. İkrime ise burada ateş tutuşturanlardan maksadın, insanların dilleri olduğunu söylemiştir. Abdullah b. Mes'ud ise burada zikredilen ateş tutuşturanlardan maksadın, ayaklarıyla çakılları hareket ettiren ve ateş çıkaran develer olduğunu söylemiştir. Taberi, Allahü teâlânın bu âyette mutlak şekilde ateş çıkaranlara yemin ettiğini bu itibarla belli bir şeye tahsis etmenin doğru olmayacağını söylemiş ve bu ateş çıkaran veya tutuşturanların, atlar, insanlar, insanların dilleri, çeşitli hile ve tuzaklar vb. şeyler olabileceğini beyan etmiştir. 3Bak. Âyet 6. 4Bak. Âyet 6. 5Bak. Âyet 6. 6Sabahleyin saldırıp tozu dumana katarak topluluğun içine dalanlara yemin olsun ki, şüphesiz insan, rabbinin nimetlerine karşı pek nankördür. Âyette geçen "Sabahleyin saldıranlar." ifadesi de, Abdullah b. Abbas, İkrime, Mücahid ve Katade tarafından "Sabahleyin erkenden düşmanın üzerine saldıran atlar," diye izah edilmiştir. Abdullah b. Mes'ud tarafından ise, Müzdelife'den sonra Hacıları Mina'ya taşıyan develer olarak izah edilmiştir Taberi âyetin genel manada alınmasının daha doğru olduğunu söylemiştir. Yine âyette ifade edilen "Topluluğun içine dalan ve toz çıkaran" yaratıklardan maksat, bazı müfessirlere göre atlar, topluluktan maksat ise, düşman topluluğudur. Mücahid, İkrime, Katade, Atâ ve Dehhak bu görüştedir. Abdullah b. Mes'ud ve Hazret-i Ali'den nakledilen diğer bir görüşe göre "Topluluğun içine dalan ve tozu dumana katanlardan maksat. Hacıları taşıyan develer, topluluk da, iki namazın birleştirilerek kılındığı Müzdelife veya orada bulunan Hacılardır. Hasan-ı Basri diyor ki: "Burada ifade edilen "Nankör insan"den maksat, başına gelen felaketleri sayıp duran, rabbinin verdiği nimetleri ise unutan insan demektir. 7İnsan, bu nankörlüğüne kendisi de şahittir. Katade ve Süfyan es-Sevri, bu âyet-î kerimedeki zamirin, Allahü teâlâya raci olduğu kanaatıyla âyeti şöyle izah etmişlerdir: "Şüphesiz ki Allah, insanın bu nankörlüğüne şahittir." 8Gerçekten insan, mal ve servete pek düşkündür. Bu âyet-i kerime iki şekilde izah edilmiştir. Birisi mealde verildiği şekildedir. Diğeri ise "Şüphesiz ki insan, hayır işlemeye karşı pek cimridir." şeklindedir. 9Bak. Âyet 11. 10Bak. Âyet 11. 11İnsanlar, kabirdekilerin çıkarılacağı ve kalblerdeki gizliliklerin ortaya döküleceği zaman rablerinin, İşte o gün kendilerinin her şeyinden haberdar olduğunu bilmezler mi? Mala karşı çok düşkün olan insan hiç bilmez mi ki, kabirler yarılıp içlerinde bulunan ölüler dışarıya çıkarıldığı, göğüslerde bulunan hayır ve şer birbirinden ayırdedildiği zaman, evet işte o gün, rableri onların amellerini çok iyi bilmektedir. Ve onları amellerine göre cezalandıracak veya mükafaatlandıracaktır. |
﴾ 0 ﴿