TEKASUR SÛRESİ

Tekasür sûresi sekiz âyettir ve Mekke'de nazil olmuştur.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

1

Bak. Âyet 2.

2

Çoklukla övünmek, sizi, kabirlere varıncaya kadar meşgul etti.

Mal ve evladınızın çokluğuyla övünmeniz, ölüp kabire gitmenize kadar sizi meşgul etti.

Katade diyor ki: "İnsanlara "Biz, filan oğullarından daha fazlayız. Onlar da falanlardan daha fazla." diyerek birbirlerine karşı övünürler ve tatmin olmaya çalışırlar bu da onları meşgul eder. Öyle ki ölüp kabirlerine sapıklar olarak giderler.

Abdullah b. Şıhhîr diyor ki:

"Ben Resûlüllah’a gittim. O, okuyordu. Şöyle buyurdu: "Âdemoğlu malım, malım der durur. Ey Âdemoğlu, sana malından yeyip bitirdiğin veya giyip eskittiğin yahut sadaka verip ileriye gönderdiğinden başka ne vardır?" Müslim, K.ez-Zühd, bab: 3, Hadis no: 2958 / Tirmizi, K.ez-Zühd, bab: 31, Hadis no: 2343

Enes, Übey b. Ka'b'ın şöyle dediğini rivâyet ediyor:

"Biz Âdemoğlunun iki vadi dolusu malı olacak olsa, bir üçüncünü ister. Âdemoğlunun karnım (gözünü) ancak toprak doyurur. Allah, tevbe edenin tevbsini kabul eder." hadisini sûresi ininceye kadar Kur'andan olduğunu zannederdik. Buhari, K.er-Rikak, bab: 10 / Müslim, K.ez-Zek5t, bab: 116, Hadis no: 1048

Âyette geçen ve "Kabirlere varma" diye tercüme edilen ifadesinden maksat, ölüp kabirlere defnedilmektedir.

3

Hayır yakında bileceksiniz.

Hayır, çoğalmanız sizi meşgul etmemelidir. Kabirlere vardığınızda dünyada iken mallarınızın çokluğuyla meşgul olup Allah’a itaat etmemenizin akıbetini göreceksiniz.

Taberi bu âyet-i kerime’nin kabir azabının var olduğunu söyleyen görüşün doğru olduğunu ortaya koyduğunu söylemekte ve bu hususta Zir b. Hubeyş'in Hazret-i Ali'den şunu naklettiğini rivâyet etmektedir. Zir b. Hubeyş diyor ki:

"Ali (radıyallahü anh) dedi ki: "Çoklukla övünmek sizi kabirlere varıncaya kadar meşgul etti." âyetleri ininceye kadar kabir azabının varlığından şüphe etmeye devam ediyorduk." Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'an, Sûre;: 100, bab: 2, Hadis no: 3355

4

Yine hayır ilerde bileceksiniz.

Bu âyetin, bir önceki âyetin tekrarı olarak zikredilmesi, tehdidin şiddetini göstermek içindir. Araplar, bir korkulma ve tehdidin dehşetini göstermek istediklerinde onu tekrar ederler.

Dehhak bundan önceki âyetin, kâfirleri bu âyetin ise mü’minleri uyardığını söylemiştir. Buna göre bundan önceki âyet "Hayır, yakında bileceksiniz ey kâfirler." Bu âyet ise "Hayır ilerde bileceksiniz ey mü’minler." manasmdadir.

5

Bak. Âyet 6.

6

Hayır, eğer kesinlikle bilmiş olsaydınız (böyle olmazdınız) cehennemi mutlaka göreceksiniz.

7

Sonra cehennemi güzünüzle bizzat göreceksiniz.

Hayır, hayır ey insanlar, mal ve evlatlarınızın çokluğu sizi meşgul etmemeli. Sizler, kıyamet gününde tekrar dirileceğinizi kesin bir bilgi ile bilmiş olsanız mal ve evlatlarınızın çoğalması, sizi Allah’a itaatten alıkoymaz. Bilakis ona ibadete koşar, emirlerine boyun eğerseniz, kendinize acıyarak dünyaya meyletmezsiniz.

Ey müşrikler, kıyamette mutlaka cehennemi göreceksiniz. Onu bizzat gözünüzle göreceksiniz.

8

Sonra o gün, verilen her nimetten sorguya çekileceksiniz.

Sonra kıyamet gününde, dünyada iken size verilen nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz. Onları nereden kazandığınızdan, onlardan nasıl istifade ettiğinzden ve onları nereye harcadığınızdan sorguya çekileceksiniz.

Müfessirler bu âyette kendisinden âhirette hesap verileceği beyan edilen nimetlerin hangi nimetler olduğu hakkında çeşitli görüşler zikretmişlerdir.

Abdullah b. Mes'ud, Şa'bi, Mücahid ve Süfyan es-Sevri'ye göre burada hesap verileceği beyan edilen nimetten maksat, emniyet ve sağlık nimetleridir.

Abdullah b. Abbas ve Hasan-ı Basri'ye göre hesap verileceği beyan edilen nimetten maksat, göz kulak ve vücut sağlığı nimetleridir. Allah kula, kendisi daha iyi bildiği halde onları nerede kullandığını soracaktır.

Mücahid ve Katade'den nakledilen başka bir görüşe göre âhirette kendisinden hesap sorulacak olan nimet, insanın dünyada iken zevk aldığı bütün nimetlerdir.

Diğer bir kısım âlimler, âhirette kendisinden hesap verilecek olan nimetlerin bir kısım yiyecek ve içecekler olduğunu söylemişler ve bunların da neler olduklarını farklı şekillerde izah etmişlerdir.

Bükeyr b. Atik diyor ki: "Ben Said b. Cübeyr'e bal şerbeti getirildiğini gördüm. O, onu içti ve "Kendisinden sorulacağınız nimet işte budur." dedi.

Cabir b. Abdullah diyor ki:

"Ben Resûlüllah’a ve Ebubekir'e yaş hurnıa ve su getirdim. Onlar hurmay ıyeyip suyu içtikten sonra Resûlüllah şöyle buyurdu: "Bu da sizin hesap vereceğiniz nimetlerdendir." Nesaî, K. el-Vasâya, bab: 4, Hadis no: 3672

Ebû Hureyre diyor ki:

"Resûlüllah bir gün veya bir gece evinden dışarı çıktı. Bir de ne görsün Ebubekirle Ömer, onlara: "Bu saatte sizi evinizden çıkaran sebep nedir?" dedi. Onlar da: "Ey Allah'ın Resulü, açlıktır." dediler. Resûlüllah: "Hayatım kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki beni de dışarı çıkaran şey sizi dışarı çıkaran şeydir. Kalkın." buyurdu. Hep birlikte kalktılar. Ensardan birine vardılar. Adam evinde yoktu. Kadın onları görünce "Merhaba hoş geldiniz." dedi. Resûlüllah kadına: "Filan adam nerde?" diye sordu. Kadın: "Bize iyi su getirmeye gitti." dedi. O sırada Ensardan olan adam çıkıp geldi. Resûlüllah ve iki arkadaşını gördü. Sonra "Allah’a hamdolsun, bugün benden daha üstün misafirlere sahip olan hiçbir kimse yoktur." dedi. Hemen gidip üzerinde, henüz olgunlaşmamış, tam olgunlaşmamış ve yarı olgunlaşmış hurmalar bulunan bir dal getirdi. "Yeyin bundan." dedi. Bıçağı eline aldı. Resûlüllah ona "Sağmal hayvanlara dokunma." dedi. Adam, onlara bir koyun kesti. Onlar koyundan ve o dalın hurmalarından yediler. Su içtiler. Tam doyup suya da kanınca Resûlüllah, Ebubekir ve Ömer'e şöyle buyurdu: "Hayatım kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki siz, kıyamet gününde bu nimelerden hesaba çekileceksiniz. Sizi, açlık evinizden dı-şan çıkardı. Evinize dönmeden önce sizlere bu nimetler geldi. Müslim, K.el-Eşribe, bab: 140, Hadis no: 2038

Taberi'nin zikrettiği ve Tirmizî'de de bulunan diğer bir Rivâyette Ensarlı bu zatın adının "Ebul Heysem b. et-Teyyihan" olduğu ve Resûlüllah’ın, nimetlerden sorumlu olacaklarını bildirdikten sonra şunları da söylediği rivâyet edilmektedir:

"Bu nimetler de serin gölge, güzel yaş hurma ve soğuk su"dur. Tirmizi, K.ez-Zühd, bab: 39, Hadis no: 2369 Resûlüllah’ın azadlı kölesi Ebû Âzib diyor ki: "Resûlüllah bir gece dışarı çıktı ve bana uğradı. Beni dışarı çağırdı ben de çıktım. Sonra Ebubekir'e uğradı onu da dışarı çağırdı. O da çıktı. Daha sonra Ömer'e uğradı onu da dışar çağırdı. O da çıktı. Resûlüllah devam edip Ensardan bir kimsenin bahçesine girdi. Bahçe sahibine "Bizi doyur." dedi. Bahçe sahibi bir hurma dalı getirdi. Onu yere koydu. Resûlüllah ve arkadaşları ondan yediler. Sonra soğuk su istedi ve onu içti ve buyurdu ki: "Kıyamet gününde bunlardan mutlaka hesaba çekileceksiniz." Bunun üzerine Ömer hurma dalını kaldırıp yere vurdu. Hurmalar sağa sola dağıldı. Ömer sonra şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü, biz kıyamet gününde bunlardan sorumlu muyuz?" Resûlüllah "Evet, ancak şu üç şey hariçtir Kişinin avret mahallini kapadığı bir parça bez, açlığını giderdiği bir ekmek kırıntısı, soğuk ve sıcakta içine girdiği bir taş kovuğu." buyurdu. Bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.5, S.81 Ebû Hureyre diyor ki:

"Sonra o gün verilen her nimetten sorguya çekileceksiniz." âyeti nazil olunca insanlar "Ey Allah'ın Resulü, biz hangi nimetten sorguya çekileceğiz? Bizde iki siyah nimet olan su ve hurmadan başka bir şey yok. Düşman karşımızda, kılıçlanınız omuzumuzdadir." Resûlüllah: "Yakında olacak." buyurdu." Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'an, Sun: : 100, bab: 3,4 Hadis no: 3357

Ebû Hureyre, Resûlüllah’ın şöyle buyurduğunu Rivâyet ediyor:

"Kulun kıyamet gününde ilk hesaba çekildiği nimetten dolayı ona şöyle denecektir: "Senin vücudunu sıhhatli kılmadık mı? Sonra soğuk sular içirmedik mi?" Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'an, Sûre: 100, bab: 5, Hadis no: 3358

Ebû Ümame, kıyamette hesap verilecek nimetin buğday ekmeği ve tatlı su olduğunu söylemiştir.

Abdullah b. Sahbere diyor ki: "Bugün Kûfe'de nimet elde etmeyen kimse kalmadı. İnsanların en mütevazi yaşayanı buğday ekmeği yiyor. Soğuk su içiyor, gölgeler altında gölgeleniyor. İşte bunlar da nimetlerdendir.

Taberi diyor ki: Âyet-i celilede Allahü teâlâ insana, dünyada kendisine verdiği nimetlerden hesaba çekeceğini bildirmiştir. Bu nimetleri belli bir şeyle kayıtlamamıştır. Bu itibarla Allah'ın, kuluna verdiği bütün nimetlerden hesaba çekeceğini söylemek daha isabetlidir.

0 ﴿