4O, rab ki onları açlıktan kurtarıp doyurdu ve onları korkudan emin kıldı. Allahü teâlânın, Kureyşi emin kıldığı bu korkunun hangi korku olduğu hususunda müfessirler iki görüş zikretmişlerdir: Abdullah b. Abbas, Mücahid, Katade ve İbn-i Zeyd'e göre bu korkudan maksat, harem bölgesinde yaşayan insanların, dış düşmanların savaş ve saldırılarından korkmalarıdır. Abdullah b. Abbas diyor ki: "Allahü teâlâ Harem bölgesinde yaşayan insanları Hazret-i İbrahim'in şu duası ile korkudan emin kılmıştır. "Bir zaman İbrahim şöyle dua etmişti: "Rabbim. bu beldeyi emin bir belde yap. Beni ve oğullarımı, putlara tapmaktan koru." İbrahim Sûresi, 14/35 Katade diyor ki: "Kureyşliler tüccardı. Araplar içerisinde kış ve yaz, ticaretlerini devam ettirirlerdi. Araplar birbirlerine karşı yağmaya girişirken Kureyşlilere bir şey yapamazlardı. Onlardan çekinirlerdi. Öyle ki Kureyşiilerden birine Arap kabilelerinin içinde bir şey yapıldığında "Bu harem bölgesi sakinlerindendir." denilice o bölgeye saygı göstermek için o adam ve malı serbest bıraktırdı. İbn-i Zeyd diyor ki: "Araplar birbirlerine karşı yağmaya girişip birbirlerinden adam kaçırırlarken Kureyşliler, harem bölgesinin kutsallığından dolayı böyle bir hareket karşısında güven içindeydiler." İbn-i Zeyd bunları söylemiş ve şu âyeti okumuştur: "İman etmeyenler "Eğer biz seninle beraber doğru yola uyarsak yerimizden yurdumuzdan oluruz." dediler. Biz onları nezdimizden bir rızık olarak herşeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği emin ve mukaddes bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bunu bilmezler." Kasas sûresi, 28/57 Dehhak, Süfyan es-Sevri, Veki" ve Abdullah b. Abbas'tan nakledilen başka bir görüşe göre âyette zikredilen korkudan maksat, cüzzam hastalığına yakalanma korkusudur. Allah, Kureyşlileri bu hastalığa yakalanma korkusundan emin kılmıştır. Taberi âyet-i kerime’nin genel ifadesine bakarak Allah'ın, Kureyşilleri, kendilerini korkutacak şeylerden emin kıldığını söylemenin daha doğru olacağını, bu korkuyu belli bir korkuya tahsis etmeye dair Allah tarafından herhangi bir haber verilmediğini söylemiştir. Kureyşliler, Mudaroğlu İlyas, İlyas oğlu Müdrike, Müdrike oğlu Huzey-me, Huzemye oğlu Kimine, Kinane oğlu Naclr soyundan gelen Nadr oğullarındandır. Kendilerine Kureyş adı verilmesinin sebebi hususunda şu görüşler zikredilmiştir. Kusay b. Kilab, Kureyşlileri harem bölgesinde bir araya getirdiği için onlara bu ad verilmiştir. Zira Kureyş kelimesiyle aynı kökten olan "Tekarruş" kelimesinin manası "Bir araya toplanmak ve konuşmak" demektir. Diğer bir görüşe göre, Kureyşliler ticaret yaparak kendi kazançlarını yedikleri için onlara bu ad verilmiştir. Zira "Kars" kelimesinin manalarından biri de "Teftiş etmek ve araştırmak"tır. Bir diğer görüşe göre Kureyşe bu ad, deniz hayvanlarından en güçlü bir hayvana benzetilerek verilmiştir. Abdullah b. Abbas'tan nakledilen bu görüşe göre bu hayvanların adına "Kirş" denmektedir. Bu hayvan diğer bütün hayvanları yer fakat onlar onu yiyemezler. |
﴾ 4 ﴿