KEVSER SÛRESİ

Kevser Sûresi üç âyettir ve Mekke'de nazil olmuştur.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

1

Ey Rasûlüm, şüphesiz biz sana "Kevser"i verdik.

Âyette zikredilen "Kevser" kelimesinin ne demek olduğu hususunda müfessirler çeşitli görüşler zikretmişlerdir.

Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas, Hazret-i Âişe, Enes b. Malik, Mücahid ve Ebuî Âliye "Kevser"den maksadın, Allahü teâlânın, cennette Resûlüllah’a verdiği bir ırmak olduğunu söylemişlerdir. Taberi de bu hususta, Enes b. Malik, Abdullah b. Ömer ve Üsame'den Rivâyet edilen hadislere dayanarak, doğru olanın bu görüş olduğunu söylemiştir.

Enes diyor ki:

"Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Miraç için göğe çıkaraldığmda dedi ki: "Ben bir nehirin başına vardım. Onun iki kehan da içi delik incilerden meydana gelen kubbelerdi. Dedim ki: "Ey Cebrâil bu nedir?" Cebrâil, "Bu, Allah'ın sana verdiği kevserdir." dedi. Buhari, K. Tefsir el-Kur"an, Sûre: 108, bab: 1 Enes diğer bir Rivâyette de şöyle diyor:

"Resûlüllah buyurdu ki: "Ben cennette yürürken önüme bir nehir çıktı. Onun iki kenarı da inci kubbelerinden ibaretti. Meleğe dedim ki: "Bu nedir?" Melek: "İşte bu, Allah'ın sana verdiği kevserdir." dedi. Sonra melek elini nehirin toprağına uzatıp ondan misk çıkardı. Sonra ben, Sidretül Müntehaya yükseltildim. Orada büyük bir nur gördüm." Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'an, Sûre: 108, Hadis no: 3360

Diğer bir Rivâyette de Enes şöyle diyor;

"Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)den "Kevser nedir?" diye soruldu. Resûlüllah: O bir nehirdir. Allah onu bana cennette verdi. O, sütten daha beyaz, baldan daha tatlıdır. Orada kuşlar vardır ki onların boyunları, develerin boyunları gibidir. Ömer: "Ey Allah'ın Resulü, o kuşlar hoştur." dedi. Resûlüllah: "Ey Ömer, onları yemek daha hoştur." buyurdu. Tirmizi, K. el-Cennet, bab: 10, Hadis no: 2542 / Ahmed b. Hanbel, Müsned,C. 3,S.321

Başka bir Rivâyette Enes diyor ki:

"Resûlüllahtan Kevser soruldu. O da buyurdu ki: "O, Allah azze ve celle'nin bana, cennette verdiği bir nehirdir. Toprağı misktir. Suyu sütten daha beyaz ve baldan daha tatlıdır. Ondan kuşlar su içmeye gelir. Onların boyunları deve boyunları gibidir." Ebubekir: "Ey Allah'ın Resulü, bunlar hoş şeylerdir." dedi. Resûlüllah: "Onları yemek daha hoştur." buyurdu. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.3, S.236

Abdullah b. Ömer, Resûlüllah'ın şöyle buyurduğunu Rivâyet etmiştir:

"Kevser, cennette bir nehirdir. İki kenarı altından, yatağı ise inci ve yakuttandır. Toprağı miskten daha güzel kokulu, suyu baldan daha tatlı ve kardan daha beyazdır." Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'an, Sûre: 108, bab: 3. Hadis no: 3361

Ebû Ubeyde diyor ki:

"Ben Âişe'den, Allahü teâlânın: "Ey Rasûlüm, şüphesiz biz sana Kevseri verdik." kelamını sordum. O dedi ki: "O, peygamberinize verilen bir nehirdir. Onun iki kenarında içi delik inciler vardır. Kapları, gökteki yıldızların sayısı gibidir." Buhari, K. Tefsir el-Kur'an, Sûre: 108 , bab: 2

Üsame b. Zeyd diyor ki: "Bir gün Resûlüllah, Hamza b. Abdülmuttalib'in yanına vardı. Onu bulamadı ve hanımından sordu. Hanımı Neccar oğullarındandı. Hanımı dedi ki: "Babam sana feda olsun. Sana gelmek üzere şimdi çıktı. Sanırım ki Neccar oğullarının sokaklarında sana rastlamadı. Ey Allah'ın Resulü, içeri buyurmaz mısın?" Resûlüllah içeri girdi. Kadın ona "Hays" yemeği ikram etti. Hays, hurma, yağ ve kavrulmuş un birleştirilerek yapılan yemektir Resûlüllah ondan yedi. Kadın: "Ey Allah'ın Resulü, sana afiyet olsun. Sen geldin, eğer sen gelmeseydin ben sana gelip seni tebrik etmek istiyordum. Ebû Umare bana dedi ki: "Sana, cennette Kevser denen bir nehir verilmiş." Resûlüllah: "Evet, onun toprağı yakut, mercan, zeberced ve incidir." buyurdu.

Diğer bir kısım müfessirler kevserin, cennette bir havuz olduğunu söylemişlerdir. Bu görüş, Ata'dan nakledildimşitr. Cennetteki havuz hakkında bir çok hadis-i şerif Rivâyet edilmiştir. Bu havuzun kevser nehirinden kaynaklandığı şu hadis-i şeriften anlaşılmaktadır:

Enes diyor ki:

"Bir gün Resûlüllah aramızda bulunurken uyukladı. Sonra başını gülümseyerek yukarı kaldırdı. Dediki ki: "Ey Allah'ın Resulü, seni güldüren nedir?" Resûlüllah: "Şimdi bana bir Sûre indirildi." dedi. ve Besmele çekerek: suresini okudu. Sonra: "Siz Kevserin ne olduğunu biliyor musunuz?" dedi. Dedik ki: "Allah ve Resulü, daha iyi bilir." Resûlüllah: "O, aziz ve celil olan rabbbimin bana vaadettiği bir henirdir. Onun başında çokça hayırlı şeyler vardır. O, bir havuzdur. Kıyamet gününde ümmetim ondan su içmeye gelecektir. Onun su içme kapları yıldızların sayısı kadardır. Ümmetimden bazı kullar, tutulup o nehirden uzaklaştırılacaklardır. Ben diyeceğim ki: "Ey rabbim, o benim ümmet imdendir. Rabbim diyecek ki: "Ümmetinin senden sonra neler icad ettiklerini bilmiyorsun." Müslim K. es Salah bab: 53 Hadis No 400 Hadisin diğer bir Rivâyetinde: "O nehirin üzerinde havuz vardır." Müslim K. es Salah bab: 53 Hadis No 400 ifadesi bulunmaktadır. Bu da havuzun, Kevser nehirinin bir bölümü olduğunu ortaya koymaktadır.

Başka bir kısım müfessirler ise "Kevser"den maksadın, "Çok hayırlı şeyler" demek olduğunu zikretmişlerdir. Bu görüş, Abdullah b. Abbas, Said b. Cübeyr, Mücahid ve Katade'den nakledilmiştir. Said b. Cübeyr, Abdullah b. Abbas'ın, Kevser'den maksadın, Allahü teâlânın, Resûlüllah’a verdiği hayırlı şeyler olduğunu Rivâyet etmesi üzerine Ebû Bişr, Said b. Cübeyr'e: "İnsanlar, Kevser'in, cennette bir nehir olduğunu sanmaktadırlar." demiş Said de "Cennetteki nehir de Allah'ın, Peygamberine verdiği hayırlı şeylerdendir." demiştir. Buhari K. Tefsir el-Kur'an Sûre 108 bab: 3

İkrime ve Mücahid'in, Kevser'den maksadın, "Çokça hayırlı şeyler "Kur'an-ı Kerim" ve "Hikmet" olduğunu söyledikleri Rivâyet edilmektedir.

2

Öyleyse rabbin için namaz kıl, boğazla, (kurban kes)

Müfessirler, Allahü teâlânın bu âyette Resûlüllah’a, kılmasını emrettiği namazın hangi namaz olduğunu ve "boğazla" diye tercüme edilen "Venhar" emrinden neyin kasdedildiği hakkında çeşitli görüşler zikretmişlerdir.

a- Buradaki "Namaz kıl" ifadesinden maksat, "Sana farz kılman namazlara devam et." demek, "Venhar" emrinden maksat ise "Sağ elini sol elinin üzerine koyup göğsünün üstünde el bağla." demektir. Bu izah tarzı Hazret-i Ali ve Ebul Kamus'tan rivâyet edilmiştir.

b- "Namaz kıl" emrinden maksat "Farz namazlarını kıl" demektir. "Venhar" ifadesinden maksat ise "Namaza başlarken iftitah tekbirinde ellerini göğsüne kaldır." demektir. Bu görüş Ebû Cafer'den nakledilmiştir.

c- "Namaz kıl" ifadesinden maksat, "Farz namazlarını kıl" demektir. "Venhar" ifadesinden maksat da "Kurban kes" demektir. Bu görüş, Mücahid, Ata, İbn-i Abbas, Said b. Cübeyr ve Hakem'den nakledifmektedir. Ata, Hakem, Said b. Cübeyr ve Haccac, buradaki namazın, sabah namazı olduğunu söylemişlerdir.

d- "Namaz kıl" ifadesinden maksat, "Kurban bayramında bayram namazını kıl" demek "Venhar" ifadesinden maksat ise "Kurban kes" demektir. Bu görüş, Enes b. Malik, Ebû Cafer, İkrime, Rebi' b. Enes, Ata b. Yesar, Hasan-ı Basri, Katade ve diğer âlimlerden nakledilmiştir.

e- "Namaz kıl" ifadesinden maksat "Sadece Allah için namaz kıl "Venhar" ifadesinden maksat da "Sadece Allah için kurban kes" demektir. Bu görüş, Muhammed b. Ka'b el-Kurezi'den nakledilmektedir. O, Kevser suresini izah ederken şöyle demiştir: "Bir kısım insanlar, Allah’tan başka şeyler için namaz kılıyor ve ondan başka şeyler için kurban kesiyorlardı. Allahü teâlâ bu sureyi indirerek buyurdu ki: "Madem ki biz sana Kevser'i verdik, o halde Ey Rasûlüm, namazın ve kurbanın ancak benim için olsun." Taberi de bu görüşü tercih etmiş, âyet-i kerime’nin, Resûlüllah’a verilen nimetlerden sonra zikredildiğini bu itibarla verilen nimetler karşılığında Allah’a şükrederek sadece onun rızası için namaz kılması ve onun rızası için kurban kesmesi emredilmiştir. Âyeti genel manada alıp namazı belli bir namaza, kurbanı da belli bir kurbana tahsis etmenin uygun olmadığını zikretmiştir.

f- "Namaz kıl" ifadesinden maksat, "Hudeybiyede namaz kıl", Kurban kes" ifadesinden maksat da "Hudeybiyede kurban kes." demektir. Bu görüş, Said b. Cübeyr'den nakledilmiştir. Said b. Cübeyr bu âyeti izah ederken şöyle demiştir: "Hudeybiye gününde Cebrâil Resûlüllah’a geldi ve "Kurban kes geri dön" dedi. Bunun üzerine Resûlüllah kalkıp Ramazan ve kurban bayram hutbesini okudu. Resûlüllah’ın Hudeybiye'ye gidişi Ramazan ayında mı yoksa Zilkade ayında mı olduğu hususunda iki görüş zikredildiği için, hutbenin hangi bayrama ait olduğu kesin olarak söylemektedir. Sonra iki rekat namaz kıldı, daha sonra da kurbanlarını kesti.

g- "Namaz kıl" ifadesinden maksat, "Herhangi bir namazı kıl" demek, "Venhar" ifadesinden maksat da "Allah’tan iste" demektir. Bu görüş, Dehhak'tan nakledilmiştir.

h- "Namaz kıl" ifadesinden maksat, "Herhangi bir namazı kıl" demek "Venhar" ifadesinden maksat da "Göğsünü kıbleye çevir" demektir. Bu görüş, de bir kısım lügat âlimlerinden nakledilmiştir.

3

Şüphesiz ki asıl soyu kesik olan, sana buğüz edendir.

Ey Rasûlüm, şüphesiz ki en şerli, en aşağı ve soyu kesik olan, sana buğuz eden ve sana düşmanlık edendir.

Âyette sıfatları zikredilenbu kişinin kim olduğu hakkında farklı Rivâyetler zikredilmiştir.

Abdullah b. Abbas, Said b. Cübeyr ve Katade'den nakledilen bir görüşe göre bu kimse, Âs b. Vail es-Sehmî'dir. Bu kişi, Resûlüllah hakkında şöyle demiştir: "Ben Muhammed'i sevmiyorum. O, zelil bir kimsedir, soyu kesiktir." İşte âyet-i kerime bu hususu beyan etmektedir.

Şemr b. Atiyye'den nakledilen diğer bir görüşe göre bu kimse, Ukbe b. Ebi Muayt'tır. Ukbe, Resûlüllah’ın erkek çocuğunun yaşamadığını bu sebeple onun soyunun kesik olduğunu söylemiş, Allahü teâlâ da bu âyeti indirmiştir.

Abdullah b. Abbas ve İkrime, bu âyette sıfatları zikredilenin, Kureyşten bir topluluk olduğunu söylemiştir. İkrime diyor ki: "Ka'b b. el-Eşref Mekke'ye geldi. Mekkeliler ona: "Biz mi daha hayırlıyız yoksa kavminden kopmuş olan bu soyulmuş hurma ağacı mı? (Muhammed mi?) Biz, Hacılara ev sahipliği yapan kimseleriz. Develerin kurban edildikleri yer bizim elimizdedir." dediler. Ka'b b. el-Eşref de: "Siz daha hayırlısınız." dedi. Bunun üzerine Allahü teâlâ, Ka'b hakkında "Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmüyor musun. Onlar puta ve tağuta inanıyorlar. Ve inkâr edenlere: "Bunlar, iman edenlerden daha doğru yoldadır." diyorlar. Nisa Sûresi. 4/51 âyetini indirdi. Resûlüllah’ın aleyhinde konuşan Kureyşliler hakkında da "Şüphesiz ki asıl soyu kesik olan sana buğuz edendir." âyetini indirdi. Bu haber, Abdullah b. Abbas'tan da Rivâyet edilmektedir.

İlerime bu âyetin izahında şunları da söylemiştir: "Resûlüllah’a vahiy gelince Kureyşliler: "Muhammed bizden koparıldı, tek bırakıldı, dediler. Bunun üzerine: "Şüphesiz ki asıl soyu kesik olan, sana buğuz edendir." Yani, Resûlüllahı soyu kesilmekle itham edenin soyu kesiktir." âyeti nazil oldu.

Taberi, âyet-i kerime’nin, genel anlamda alınmasının daha uygun olacağını, Resûlüllah’a her buğuz edenin, zelil, hakir ve sonu güdük olduğunu söylemenin daha uygun olacağını zikretmiştir.

0 ﴿