20Şimşek nerede ise gözlerini kapıverecek önlerini aydınlattımı ışığında yörüyorlar, karanlık üzerlerine çöktü mü dikilip kalıyorlar, Allah dilemiş olsa idi elbet işitmelerini görmelerini de alıverirdi, şüphe yok ki, Allah her şey'e kadir, daima kadirdir (........) şimşek hemen gözlerini çarpıp alıverecek (........) onlara parlayıverdikçe ışığında yürürler (........) başlarına karanlığı çökerdiği vakıt da dikilir kalırlar (........) Allah dilemiş olsa idi (........) kulaklarındaki işitmek ve gözlerindeki görmek hassalarını da alıverirdi. Buna şüphe mi var?. (........) Allahü teâlâ kadîrdir: Kudreti her şey'e ve daima yetişir. -Esmai hüsnasından biri de (........) ismi şerifidir ki, pek kudretli, hem de daima kudretli demektir. Kudret, fi'l-ü terkin sıhhatı demektir. Bu itibar ile kuvvetten ayrılır, çünkü kuvvet bir cihete, kudret ise her cihete nazırdır. Meselâ bir taşın yuvarlanışı kuvvetledir, o yuvarlandığı yerden dönemez, kudret ise sağa giderken aksine de gidebilir, yaparken bırakabilir, hasılı kuvvet ıztırar, kudret ıhtiyar ifade eder. Şey, mevcut demektir, bunda ma'dume şey denemez. Bilinmesi ve haber verilmesi sahih olabilen manâsına da gelir, bu manâ ile mümkin olan ma'duma da şey denebilir. Lâkin mümteni lizatihi olan ma'dum hiç bir şey değildir, o ne bulunabilir, ne bilinebilir, ne haber verilebilir, lûgaten aslı meşiyyetten sıfatı müşebbehedir ki, şaidileyen, meşiy dilenmiş manalarına gelir, eşyaya şey denilmesi, meşiyyeti ilâhiyenin taallûku itirabile meşiy olduğu içindir, bu manâca Allah’a şey denmez, fakat şai manasına olarak şey denir. Binaenaleyh (........) de Allah dahil değildir, lâkin (........) de dahildir. Bu izahtan sonra Allahü teâlâ kendi gibi bir Allah daha yaratabilir mi? Tarzında bir tevehhüm varid olamaz. Zira o mümtenidir, şey değildir. Yaratılan yaratan olamaz, hem sonradan yapılsın, hem ezelî olsun, işte imtina' muhal buna derler. Allah tealâ öyle bir Vacibülvücuddur ki, onun lâşerikeleh olan sıfatı vahdaniyetini izale etmek hiç bir veçhile mümkin değildir, bu onun kemali zatîsidir ve bütün sıfatları da böyledir. Binaenaleyh böyle her şey'e kadir olan Allah tealâyı yarattığı gözleri, kulakları alıvermekten kim meneder? Bunu bilmeli, Allah’a, Peygambere, ehli imana hud'a yapmaktan, fesat çıkarmaktan sakınmalı, sakınmak için saıkayı gözetmemeli ra'd-ü berkden evvel Allahdan korkmalıdır. Bu âyeti müteakıp (........) hıtabını âmmı ne kadar beliğ oluyor? İşte Cenab-ı Hak münafıkların halini bir de böyle sayyib meselile tasvir buyurmuştur. Bu teşbih teşbihi mürekkep olduğuna göre müfredatında müşabehet aranılmıyarak heyeti mecmuasında münafıkların hayretini, şaşkınlığını tahayyül etmek kifayet edecektir. Maamafih bunu teşbihi mefruk olarak tahlilî bir surette mülâhaza da mümkin olmuştur. Şöyle ki, dini islâm sebebi hayat olmakta kuvvetli bir yağmura, bi'seti Nebeviye zamanında Dünyanın hali ve her zaman islâma karşı küffarın şüphe leri zulmetlere, Dinin va'd-ü vaidi berk-u ra'de, kâfirlerin ve münafıkların namzet oldukları masaib ve ıkap saıkalara teşbih edilmiştir. Maba'di de islâma münafıkların nazarını ve fırsat buldukça ondan sureti istifadelerini temsil ediyor. Bu iki temsilin sebeb-i nüzulünde Yehudilerin dahi bazı rivayatta mevzuibahs edildiğini görüyoruz. Buraya kadar Cenabıallah evvelen ve bizzat Resullüne hıtab ederek kabiliyeti hıtab ve hidayet noktai nazarından insanların sunufunu ve her birinin mahiyetlerini, haleti ruhiyelerini, akibetlerini beyan eden bir tasnifini ve bütün ulûmun ruhunu ve ilmi hikmeti Kur’ân’ın hututı asliseyini müştemil gayet derin ve gayet şumullü bir mebhasi ma'rifeti ihtiva eden tenviratı şamile ile beraber küfrü tabiat edinen inatçı kâfirlerle reyb-ü nifakı tabiat edinen münafıkların yola gelmiyeceklerini, korunamıyacaklarını ve bunun için hidayeti kur'anın müttekilere mahsus bulunduğunu i'lân ve ifham ettikten ve temsillerle da'veti ammenin lüzumuna irşat buyurduktan sonra teklifin âmmolduğunu, mükellefinden hiç bir sınıfın azade kalamıyacağını, inzar ve ademi inzar onlar için müsavi olsa da Pegyamberin vazifesi noktai nazarından müsavi olmadığını anlatarak alelumum insanlara tevcihi hıtap ederek berveçhi âti ilk emrini vermiştir: Bu ayetin, Fatihadaki (........) vasfının isbatına, (........) misakına, sonra bu surenin başındaki (........) fıkrasına, ve nihayet üç kıssanın hey'eti mecmuasile sayyib temsilinin gayei mazmununa ne kadar münasebetdar olduğunu ıhtara hacet yoktur. Tertibi kur'ana nazaran bu ayet Allahü teâlânın sarih olarak ilk emrini havi oluyor ki, bu emir, binayi islâmın üssülesası olan tevhidi ubudiyet ve rububiyetten başlıyor. Ve ülûhiyetin rububiyete, rububiyetin halikıyete tevakkufunu gösteriyor ve halikı isbat ediyor. Ve akıbinde nübüvveti ve sıdkı Muhammedîyi isbat ve müdafaa ediyor. |
﴾ 20 ﴿