55

Ve bir vakit "ya Mûsa, dediniz: Biz Allah’ı aşikâre görmedikçe senin sözünle asla inanmıyacağız" bunun üzerine sizi o saıka yakalayıverdi bakınıp duruyordunuz

(........) Ve hani hatırlarsınız ya siz «ya Mûsa biz Allah’ı aşıkâre, açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmıyacağız» demiştiniz de bunun üzerine (........) sizi yıldırım çarpmış -tabiri aherle- dehşetli bir darbeye tutulmuş, yıkılmıştınız (........) ve kımıldanmıya dermanınız kalmamış sade bakıp duruyordunuz. Demek ki, ölmemişlerdi, fakat ölüm haline gelmişlerdi, bir çokları bunu, bakıp dururken yıldırım çarpmıştı, ölmüş idiniz manasına anlamışlardır. Halbuki (........) atfı veya hali bilhassa böyle bir zehaba meydan vermemek içindir. «Ahız» nazara arız olan bir hal değil, «nazar» ahze mukarin olan bir hal olarak gösteriliyor veya atfediliyor. Netekim bu çarpışın tafsıl olunduğu (........) buyurulmuştur. Muhakkıkînin dirayeten tahkikleri böyle olduğu gibi Vehp Hazretlerinden rivayeten dahi bunlar ölmemişler, belki o korkunç hali gördükleri zaman kendilerini öyle bir titreme bir zangırtı almış ki, hemen hemen mafsılları kopuyor, belleri kırılıyormuş, mahvolmak raddesine gelmişler, o zaman Hazret-i Mûsa ağlamış, rabbine dua etmiş, Cenâb-ı Allah da bir açıklık ihsan eylemiş, ondan sonra akılları başlarına gelmiştir. Nitekim şöyle buyuruluyor:

55 ﴿