91

"Allah ne indirdise iman edin" denildiği zaman da onlara "biz kendimize indirilen iman ederiz" derler de ötekine küfrederler, halbuki beraberlerindekini tasdık edecek hakk o, ya, de: İman ediyordunuz da niçin Allah’ın peygamberlerini öldürüyordunuz?

(........) Balâda beyan olunduğu üzere Allah’ın her inzal buyurduğuna iman ediniz denildiği zaman bunlara (........) biz, bize inzal olunana iman ederiz derler de (........) ve maadasına küfrederler, (........) halbuki hak o hem de (........) beraberlerindekini musaddık olmak üzere hak odur, o maadadır -böyle iken yine ona küfrederler.- İmanın hedefi hak ve hak nerede bulunsa, her nereye nazil olsa yine hak iken hem kendilerindekinin hakkıyeti ancak berikinin tasdikiyle tebeyyün edecek iken bunlar kendilerindekinden başka hiç bir şeye hak dahi olsa inanmazlar. Âlemde hakperest olmıyanların hepsi de böyledir. Onlar için iman sözü bir nefsaniyet işidir. İnanacakları bir şeyde mutlaka kendilerini görmek isterler. Meselâ kendilerinin olmıyan âlime âlim demezler, kendilerinden olmıyan Peygambere Peygamber demezler, deseler bile bizim Peygamberimiz değil derler, sırf bu yüzden Ahır zaman Peygamberine ve ona nazil olan kitabı hakka bizim tarafımızdan, bizim lisanımızdan değildir, o Arab Peygamberidir, Arab kitabıdır diye husumet bile ederler. Beşeriyeti tefrikaya düşüren, insanlığı şirk-ü cidal içinde yüzdüren, hakka karşı kuvvet ile, mükâbere ve safsata ile, türlü türlü mel'anet ve şeytanet ile hücum eden ve ettiren hep bu nefsaniyet, hep bu kibir hep bu hodgâmlıktır ki, Hazret-i Adem kıssasında İblis kıssası temamen bunu temsil eder. Bunların önünde kendilerini ehli din, ehli kitab, ehli iman gibi göstermek istiyen Yehudıler vardır. Bunlar nihayet izafî bir iman iddia ederler. Biz ancak bize inzal olunana iman ederiz derler, başkasına küfrederler. Fakat Cenabıallah gösteriyor ki, bunların bu izafî iman davaları da yalandır. Çünkü bunlar kendilerindekini kendilerince esas ittihaz olunan müsellem bir hakikati tasdik ve te'yideden bir hakkı da doğrudan doğru bize nazil olmadı diye redd-ü inkâr ederler. Meselâ Tevratın balâda beyan olunduğu üzere bir takım ıhbaratı ve ahkâmı esasiyesi var ve bu miyanda Hazret-i Mûsaya benzer bir Ahır zaman Peygamberinin geleceği ve Beni (........) ahdi mucebince ona ittiba etmek şartiyle kurtulacağı haber verilmiş ve bu babta mukaddema kendilerinden misak da alınmış ve zamanı gelince bu misak mucebince kendileri tarafından kemali iftihar ile bu hakikat neşr-ü işaa da edilmişken, Kur’ân gelip de Tevrat haktır, bu haberler,

bu kıssalar, bu va'dler doğrudur diye onu tasdik ve mucebince tarafı ilâhîden «ya Beni İsrail haydi vaktile size verdiğim nimetlerimi yad eyleyin ve bana verdiğiniz ahdi ifa edin de bende size verdiğim halâs ahdini ifa edeyim» (........) emirlerini tebliğ edince mahza Tevratı tasdik ve te'yide ma'tuf olan bu evamiri ilâhîyeyi redd-ü inkâra kalkıştılar (........) dediler de bütün bunlarla beraber (........) diye bir de izafî bir iman davası tutturuyorlar, şimdi siz böylemi diyorsunuz? Öyle ise size nazil olmuş bulunan Tevrata ve ona haktır diyen Kur’âna inanınız derseniz dönerler, onu da redd-ü inkâr ederler, demek ki, bunların (........) davası da yalandır. Bunlar başkasına nazil olan hakkı inkâr etmek için kendilerine nazil olmuş ve taraflarından neşr-ü işaa edilmiş bulunanı da redd-ü inkâr ediyorlar, tenakuzdan kurtulmuyorlar, artık bu safsatacılar da velev izafî olsun iman tasavvur olunabilir mi? Bundan başka daha vazih olmak için (........) bunlara de ki, Siz dediğiniz de sadık yani kendinize inzal edilene inanır olsanız bundan evvel Allah’ın Peygamberlerini katleder miydiniz? Sadıksanız onları niçin katlettiniz? -Peygamber öldürmek küfri mahız değil midir? Tevrat bunu haram kılmamış midi? Alelhusus Zekeriya, Yahya vesaire gibi öldürdüğünüz Peygamberler hep sizin değil midiler? Daha evveline bakalım:

91 ﴿