113Yehud dedi ki, "Nasara hiç bir şey üzerinde değil" Nasar da dedi ki, "Yehud, hiç bir şey üzerinde değil" halbuki hepsi de kitab okuyorlar; İlmi olmıyanlar da tıpkı öyle onların dedikleri gibi dedi, onun için Allah ihtilâf etmekde oldukları davada Kıyamet günü beyinlerinde hükmünü verecekdir. (........) Yehudîler «Nasaranın istinad edecek hiç bir şey'i yoktur» dediler, diğer taraftan (........) Nasara da «Yehudîlerin istinad edecek hiç bir şey'i yokdur» dediler ve bu suretle birbirlerinin davalarını, dinlerini kökünden çürüttüler, tadlil-ü tekfir ettiler. Rivayet olunuyor ki, Necran ahalisi Hıristiyanlarından bir hey'et, sifaretle huzurı risalete geldikleri zaman Medinenin Yehudî üleması da yanlarına gelmişlerdi, orada iki taraf mubahaseye giriştiler, derken münazaaya başladılar, Yehudîlerden Rafi' İbn-i Hureymile Nasaraya karşı (........) dedi. Hazret-i İsaya ve incile küfretti. Buna mukabil Necranlılardan biri de (........) dedi ve Hazret-i Mûsanın nübüvvetini inkâr ve Tevrata küfretti ve bu hâdise üzerine bu ayet nazil oldu ve gösterdi ki, bu münazaa ve münakaza ferdî değil, alelûmum Yehudîlerle Nasara arasında cari ve saridir. Ve her biri diğerinin dinini kökünden münkirdir. Yehudîlerin Hazret-i İsaya ve İncile asla hüsni nazarları olmadığı malûmdur ve fakat Hıristiyanların Hazret-i Mûsayı ve Tevratı inkârları umumî olmasa gerektir. Ayet yalnız münazaanın ilk şıkkını beyan buyurmuş, diğerlerinin şayanı zikr-ü ta'mim olmadığını anlatmıştır. Böyle olmakla beraber Yehudîlerin hiç bir şey'e istinad etmeyib davaları asılsız olduğunu da Hıristiyanlar müttefikan söylerler. Her halde bunlar yekdiğerinin davalarını, dinlerini, hiç bir şey değildir diye bütün bütün tekzip etmektedirler. Halbuki (........) söz de hepsi de kitab okuyorlar, bilhassa Tevratı ikisi de okurlar, kitab okuyanlara ve alelhusus ayni kitabı okuyanlara ise bu hal yakışmaz bazı hususta ihtilâf başka, esasta tenakuz yine başkadır. Kitab ise böyle tenakuzlara manidir. Ve böyle ıhtilâfları kaldırmak içindir, o kitab ikisinin de sözleri, hilâfı hakikat olduğuna şahiddir. Alelhusus ki, hem Hazret-i İsa ve hem Hazret-i Muhammed aleyhimesselâm hakkında tebşiratı bile muhtevidir. Böyle iken Yehudîlerin Nasraniyete bu kadar hücumları, kitablarına muhalif bir ifrat, Nasaranın Tevrat okuyub dururken Yehudîliğe bu kadar hücumları da ondan daha ziyade bir ifrat ve ayni zamanda kendi esaslarile bir tenakuzdur. Lâkin bütün bunlardan şu hakikât şekk-ü şüpheden azade olarak tebeyyün eder ki, gerek Yehud, gerek Nasara ikisi de yalan söylüyorlar, ıhlâs-u ihsandan çok uzak bulunuyorlar, ve işte Cennet bize mahsus demeleri de bu yalanlar cümlesindendir. Böyle yalancılara Cennet ne kadar uzak, bu ayet ile Cenâb-ı Allah ehli islâmı irşad ve intibah-ü ıhlâsa davet ediyor. Ve ey mü'minler sizler sakın bunlar gibi olmayınız, hepiniz bir kitab okurken islâm ve ihsanı bırakarak böyle fena bir nizaa düşmeyiniz mealinde ihtar ediliyor. Görüyorsunuz ya Yehud ve Nasara kitab okuyub dururken birbirlerine «hiç bir şey değil asılsız dediler (........) kezalik ilmi olmıyan kitapsız cahiller, Arab müşrikleri, putperestler, dinsizler de tıpkı bunların söyledikleri gibi söylediler, bunlar da Yehudîliğe Hıristiyanlığa edyanı Semaviyeye karşı, hiç bir şey'e istinat etmez, aslı yoktur dediler, o halde Yehud ve Nasaranın bunlardan ne farkı kaldı? Bir farkı varsa bunlar bilmediklerinden böyle söylüyorlar, Yehud ve Nasara ise bilerek ve sırf hevayı nefsanîlerine uyarak söylüyorlar, işte müslümanlar böyle olmamalı, diğer dinleri kökünden inkâr etmemeli, söylediklerini akl-ü nakle tatbik ve bürhan ile isbat ederek ve daima huzurı ilâhîde söz söyler gibi ihsan ile söylemeli, söyleyince hak söylemelidir. (........) yoksa Yehud ve Nasaranın vesair cehelenin tuttukları bu eğri yollarla bu Dünyada ihtilâf hallolunmaz ve nev'i beşer zevkı tevhidi ve ni'meti hakkı umumen tadamaz. Lâkin bu ihtilâf ilel'ebed gitmez (........) Cenâb-ı Allah bunların Dünyada böyle ihtilâf etmekte bulundukları şeyler hakkında yarın yevmi kıyamette beyinlerinde hükmünü verecek, icra edecek, aralarındaki bütün bu niza'ları fi'len fasleyleyecektir. -bu Dünyada cerbeze ile, safsata ile yalanla şarlatanlıkla, sihr-ü hud'a ile, tazyik-u tagallüb ile ve sair her hangi bir vasıta ile alınan ve verilen ve kesbi kat'iyet etmiş artık fesholunmaz zannedilen haksız hükümler Cemiyeti Akvamdan da çıksa hepsi âkıbet feshedilir, fakat o mahkemei kübrada verilen hükümler hiç bir zaman fesholunmaz. Onlar ilel'ebet lâyetegayyerdirler. O gün bu mahkemede aleyhlerinde hüküm sadır olacak haksızların, zalimlerin vay hallerine... Bunun üzerine hükmi ilâhîye işaretle buyuruluyor ki, (........) (........) |
﴾ 113 ﴿