120

sen milletlerine tabi olmadıkça ne Yehud, ne Nasara senden asla hoşnud da olmazlar her halde yol, Allah yolu de, şanım hakkı için sana vahyile gelen bu kadar ilimden sonra bilfarz onların hevalarına tâbi olacak olsan Allahdan sana ne bir veliy bulunur ne bir nasır

(........) ya Muhammed!. ne Yehudîler ne de Hıristiyanlar, sen onların milletlerine tabi olmadıkça senden asla razı ve memnun olmazlar. -Hiç bir suretle onların gönüllerini hoş edemezsin, meğer ki, milletlerine tabi olasın. Halbuki ikisinin de milletine tabi olmak gayri mümkindir, çünkü birbirlerine «hiç bir şey değil» diyen bu iki millet yekdiğerine son derece zıddırlar, içtimaı zıddeyn mümkin olmadığından bu iki milletin ikisine birden tabi olmanın ve ikisini birden razı etmenin yolu yoktur. Yehud Yehud, Nasara Nasara oldukca ikisinin de senden razı olmaları muhalldir. Binaenaleyh sen lisanı risalete mahsus olan bir belâğat-ü edeb ile onlara (........) sade de ki, (........) Allah’ın hidayeti, işte uyulacak hidayet ancak odur. -Hidayet diye ona denilir, sizinki değil, diğer bir mana ile: Allah rehberi yok mu? İşte ittiba edilecek rehber ancak odur. Allah’ın Resulü, Allah’ın kitabı, Allah’ın dini dururken başkasına ittiba dalâlettir. Velhasıl hak din Allah dinidir. Aranacak, uyulacak olan da odur. Ben size değil, siz bana uyacaksınız (........) yol hak yolu hidayet Allah hidayeti. Böyle söyle ve şunu bil ki, (........) vallahi sen sana gelen ilimden sonra bilfarz onların millet dedikleri hevalarına, keyflerine, ittiba edecek olsan (........) Allahdan senin ne bir dostun bulunur, ne de bir muînin. -Ortada helâk olursun zira indallah küfr-ü şirke şefaat yoktur.

MİLLET, esası lûgatte söyleyip yazdirmak veya ezbere yazmak manasına olan (........) masdarile yani imlâ manasile alâkadar bir isimdir. Zemahşerînin «Esas» ta beyanına göre asıl manası «tarikati meslûke» dir ki, eğri veya doğru olabilir, bundan din, şeriat ma'nasında mütearef olmuştur. Şehristanînin Milel-ü nihalde beyanına göre din, şeriat, millet denilen şeyler vaki'de ve haddi zatında aynı şeydirler, fakat itibaren ve mefhumen her biri bir haysiyetle tefrik olunur. İ'tikad haysiyetile din, amel haysiyetile şeriat, ictima haysiyetile millet denilir, Filvaki i'tikad edilen ne ise esas itibarile amel edilen odur. Amel edilen ne ise esas itibarile ictima edilen de odur. Binaenaleyh millet, bir hey'eti içtimaiyenin etrafında toplandığı ve üzerinde yürüdüğü, tabiri aharle ruhı ictimaîsinin tabi olduğu ve cismi içtimaîsinin merbut bulunduğu mebadii hâkime ve tarikati meslûkedir. Hakkı hak, na hakkı na hak, eğrisi eğri, doğrusu doğrudur. Şu kadar ki, nâ hakları husrana, hakkolan da hüsni akıbete götürür. Demek ki, millet, hey'eti içtimaiyenin kendisi değildir. Ona cemaat, kavm, ümmet veya ehli millet denilir. Meselâ Yehudîyet ve Nasraniyet bir millettir. Ve fakat Yehud ve Nasara ehli millet, sahibi millettirler, ve kis aleyh. Maamafih millet, «ehli millet» ma'nasına da mecaz olarak kullanılır. Meselâ «millet şöyle yaptı, millet böyle yaptı» denilir ki, kavim demektir. Zikri müteallık, iradei müteallak kabilindendir veya mecazı hazfîdir. Netekim ayette (........) her iki ma'na ile kabili tefsirdir. (........) buyurulması gösteriyor ki, Yehud ve Nasaranın takib ettikleri din ve millet yukarıdan beri nâkâbili inkâr bürhanlarla isbat edildiği üzere kendi hevalariyle, gönüllerinin sevdalariyle uydurulmuş tahrifattır. Bunlar hakka değil kefylerine tabidirler, milletleri Enbiyaya nazil olan kitablardan ve hak bulunan tevhid, islâm, ihsan esaslarından inhiraf eylemiş bam başka bir şey olmuştur. Cenâb-ı Allah bütün bu dinlerin esasatı sabıkasını Kur’ân’da beyan buyurarak tasdik, te'yid etmiş ve bunlardan ayrılanların hevadan ibaret bulunduğunu ıhtar ile Peygamberini bunlara ittiba'dan şiddetle tahzir buyurmuştur. Bir ayet evvel son derece te'min ve tatyib buyurduğu Peygamberine der'akab bu tahziri irad buyurması ne kadar ma'nalıdır, Bunun Peygamberden ziyade ümmetine müteveccih bulunduğuna şüphe yoktur. O eshabı heva, o ehli tahrif artık hakikî manasile Ehli kitab değildirler, çünkü

120 ﴿