144

hakikaten yüzünün Semada aranıp durduğunu görüyoruz, artık müsterih ol: seni hoşnud olacağın bir Kıbleye memur edeceğiz, haydi yüzünü Mescidi Harama doğru çevir, siz de -ey mü'minler- nerede bulunsanız yüzünüzü ona doğru çeviriniz; kendilerine kitab verilmiş olanlar da her halde bilirler ki, o rablarından gelen haktır ve Allah onların yaptıklarından ve yapacaklarından gafil değildir

(........) biz senin yüzünün sık sık Semada dönüşünü görüyoruz (........) seni artık pek memnun olacağın bir kıbleye kat'iyen çevireceğiz. Binaenaleyh (........) sen hemen yüzünü dos doğru Mescidi haramın şatrına ya'ni Kâ'be tarafına çevir.- Bu suretle eski Kıble mensuh ve böyle istikbali Kıble farz oldu. Yüzün dos doğru çevirilmesi, bedenin ön tarafından tamamen yönelmesi demek olduğu aşikârdır. Binaenaleyh yüzün ve bedenin Kâbeden başka bir tarafa bükülmesi namazı ifsad eder. Lâkin uzakta bulunanlar için ayni Kâbeye isabet de şart değildir. Ve bunun için bizzat Kâ'be denilmeyib Mescidi haram şatrına buyurulmuştur, Mescidi haram ise Kâ'benin kendi değil etrafındaki haremi şerifidir. Ve burada kıtal, taarruz memnu bulunduğu ve emni kâmil matlûb olduğu için ona «haram» veya «harem» denilmiştir.

ŞATR, bir şey'in nısfı veya bir cüz'i mütemayizi veya bir canibi ma'nalarına gelir. Kâ'be Mescidi haramın tam ortasında bulunduğu için nısfı Kâ'benin nısfına müntehi olur. Ve bunun için Mu'tezileden Cubbaî ve Kadı AbdülCebbar, namazda Kâ'benin nısfına isabet şart olduğuna ve bir kenarına teveccüh gayri kâfi bulunduğuna kail olmuşlardır. Fakat Sahabeden ve Ta'biînden, müteahhirînden Cümhuri müfessirîn uzaktan mescidi haram semtine teveccüh kâfi bulunduğunu ve ancak Mekkede ve Mescidi haram içinde Kâ'benin her hangi bir tarafına teveccüh vacib olduğunu beyan eylemişlerdir ki, buna göre hasılı ma'na mümkin olduğu kadar Kâ'be tarafına demek olur. Yani Şatır, nefsi Kâ'beyi ve mescidi haram, semti Kâ'beyi ifade eder. Ve bunun tafsıli kütübi fıkhiyenin istikbali kıble bahsine aittir. Bera İbn-i Âzib radıyallahüanh Hazretlerinden rivayet olunuyor ki, Resuli ekrem sallallahü aleyhi vesellem Medineye gelmiş ve on altı ay Beyti makdis tarafına namaz kılmış idi, badehu Kâ'beye tevcih kılındı. Bu tahvilin «bedir» gazasından iki ay mukaddem Recebi şerifte zevali Şemisten sonra vaki olduğu ve Resulullahın Beni Seleme mescidinde Eshabile beraber kılmakta bulunduğu öğle namazının iki rek'atini müteakip namazda iken çevrilib «Mizaba» doğru yöneldiği ve erkeklerin kadınlar yerine, kadınların da erkeklerin yerine namazda tahvili mekân ettikleri ve binaenaleyh o mescide «mescidül kıbleteyn» namı verildiği dahi zikredilmiştir. Derhal etrafa haberler gitmiş «mescidi kuba» da dahi ahali namazda iken biri gelmiş Resulullah Kâ'beye çevrildi diye bağırmış olduğu mervidir. Tahvili Kıble hakkında balâda (........) gibi vaki olan işaretler, bu ayet ile tamamen kesbi kat'iyet eylemiş ve Beytülmakdise teveccüh büsbütün nesh olunmuştur. Bunun için bazı ulema nasih olan ayet (........) olduğuna zahib olmuş ise de doğrusu Cümhurun dediği gibi nâsih işbu (........) emridir. Cenabı hak bizzat Resulünü bu emir ile tatyib buyurduktan sonra eşhas ve emkineye ta'mimen de buyuruyor ki, (........) ve her nerede bulunursanız yani her nerede namaz kılarsanız yüzlerinizi o tarafa çeviriniz, o tarafa yöneliniz. -demek ki, namaz kılmak için bir mescid gibi muayyen bir mahal ile tekayyüd farz değildir. Fakat muayyen bir Kıble olarak Mescidi harama doğru Kâ'be tarafına teveccüh herkese farzdır. Meğer ki, düşman havfı gibi zarurî bir ma'zeret karşısında buna da imkân bulunmasın, o zaman buna yakın herhangi bir cihet kâfi olur. İşte (........) in ma'nası da budur. Şimdi Kıblenin böyle Beyti makdisten Kâ'beye tahviline sair ehli kitab ne diyeceklerdir? Derseniz (........) mukaddema kendilerine kitab verilmiş olan Yehud ve Nasara taifeleri de (........) her halde bilirler ki, bu tahvil emri rabları tarafından bir emri haktır. Onlar içinde her ne kadar (........) diye itiraz etmek istiyen ve neshı inkâra kalkışan süfeha bulunursa da kitaba hakikaten aşina olanların bu gibi ahkâmı inşaiye de mintarafillâh nesh-ü tebdilin caiz ve hattâ bir sünneti cariye olduğunu ve Ka'benin vaktile Kıblei İbrahim bulunduğunu bilirler. (........) ve Allahü teâlâ onların amellerinden gafil değildir ve cezalarını verecektir.» Binaenaleyh bu cümle ehli kitab hakkında bir inzardır. İbn-i Âmir, Hamze, Kisaî, Ebû Ca'fer, Revh kıraetlerinde (........) ile (........) okunur. Bu surette Allah hiç birinizin amelinizden gafil değildir demek olub mü'minler hakkında tebşir, kâfirler hakkında inzar olur.

144 ﴿