146O kendilerine kitab verdiğimiz ümmetlerin uleması onu -o Peygamberi- oğullarını tanır gibi tanırlar, böyle iken içlerinden bir takımı hakkı bile bile ketmederler (........) bizim kendilerine kitab verdiğimiz, kitabı okumak nasıb eylediğimiz o ehli kitab uleması (........) o Peygamberi bilmez değillerdir, onu tanırlar, onun o Peygamber olduğunu (........) tıpkı oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar, bilirler (........) ve bunların bir kısmı (........) hiç şüphesiz bile bile hakkı ketmederler. -Burada Peygambere hıtab zamirile (........) buyurulmayıp da gıyabe iltifat ile (........) buyurulmasında dakik bir kaç nükte vardır: Evvelâ: bu âyet Cenâb-ı Allah tarafından sureti gıyabda ve bîtarafâne bir şehadeti ifade eder. Saniyen, Tevratta Hazret-i Mûsaya benzer bir Peygamber diye tavsif buyurulmuş olduğu için ötedenberi Ehli kitab tarafında Hatemül'enbiya lâmı ahd ile (........) =ennebiy» yani o Peygamber diye yadedilirdi, böyle ma'ruf idi «o» dedikleri zaman bunu anlarlardı. Ancak onun Hazret-i Muhammed olduğunu gösterecek bir beyyineye, kat'î bir delile ihtiyac vardı, Hazret-i Muhammedin getirdiği âyâtı beyyine ve mucizatı vazıha ile bu da bihakkın te'min edilmiş idi ve bunların karşısında bilhassa o zamanki ulemayı Ehli kitabın hiç bir veçhile şekk-ü şüphesi kalmamıştı ve bunu evlâdlarını bildikleri gibi kat'î bir surette biliyorlardı. Netekim Hazret-i Ömer Abdullah İbn-i Selâm Hazretlerine bunu sorduğu zaman «ben onu oğlumu bildiğimden daha ziyade bilirim, çünkü onda hiç şekk-ü şüpheye mahal yoktur, fakat evlâdıma gelince ne bileyim belki validesi hiyanet etmiş olabilir» demişti. Bunun üzerine Hazret-i Ömer de müşarunileyhin başını öpmüştü. İşte (........) buyurulmasında bu nüktei ma'rufiyete ve «o Peygamber» unvanına büyük bir telmih vardır. Bu âyet bilhassa şunu da isbat ediyor ki, sadece bilmek, sırf kalbî olan ilm-ü marifet imana kâfi değildir, imanı şer'î için iz'an-ü inkıyad ve bundan başka hakkı ketmetmeyib zahiren ıkrar ve i'tiraf eylemek dahi lâzımdır. İmanın kökü bir keyfiyeti kalbiye olmakla beraber onun mu'teber bir iman olması o kökün bir manii mücbir bulunmadıkça zahirde intişarına mütevakkıftır. Ehli kitab uleması o Peygamberi kalben pek iyi tanıdıkları halde mü'min olamamışlar bilâkis bile bile ketmi hak ettiklerinden avamdan daha ziyade mezmum ve makduh keferi muanidinden olmuşlardır. Ey risaleti bu kadar sabit ve müberhem olan resulü ekmel: (........) |
﴾ 146 ﴿