153Ey o bütün iman edenler sabr-ü salât ile yardım isteyin, şüphe yok ki, Allah sabr edenlerle beraberdir (........) ey şerefi iman ile temayüz etmiş olan kâffei ehli iman!. Siz her halde (........) size mev'ud olan gayei kemale ermek için her şeyden evvel sabır ile ve salât ile istiane ediniz.- Evvelâ sabr-ü sebata alışınız, nimetlerin kendilerine göre külfetleri de vardır. Allah’ın bütün nimetlerine ve hele niamı nâmütenahiyenin tamamına miftah olan nimeti iman ve islâma şükretmek ve bahusus bunu mertebei ihsanda eda edebilmek elbette kolay değildir. Siz bu seyr-ü sülûkta ebedî bir gayeye yürüyeceksiniz ve yürürken imtihanlar geçirecek, biri dahilî, diğeri haricî iki büyük düşmanla çarpışacaksınız. Bir taraftan nefıslerinizin hevası, diğer taraftan kâfirlerin, hak düşmanlarının mühacemat-ü ezası ile uğraşacaksınız ve bunlara müdafaa ve mukabele etmek için mücadeleye, muharebeye mecbur olacaksınız; bazı zahmetler, meşakkatler göreceksiniz. Ruhan bedenen riyazeti nefsiye yapmazsanız sabr-ü tahammüle, sebat-ü metanete alışmazsanız, meuneti ilâhîyenin ilk vesilelerinden birini zayi etmiş olursunuz, tehlikeye uğrarsınız en ufak bir sıkıntı, bir elem karşısında korkmağa, sızlanmağa başlarsınız. Ye's-ü fütura düşersiniz, şunu biliniz ki, sabır her muvaffakiyetin başıdır. İmandan sonra tarikın başı sabır, ahlâkın başı sabırdır. İlmin başı sabır, amelin başı sabır, hasılı hikmetin başı sabırdır.- Sabırsızlık, ivmek bir anda her şey istemektir. Halbuki mahlûkat zemanîdirler ve terbiye kanununa tâbidir. Zaman ise tevali demektir. Bunun için mahlûkatın kemali muvaffakiyeti alettedric bir silsile ta'kib eder, bu ise sabra mütevakkıftır, her şeyi bir anda istemek hiç bir şey istememektir, hatta yaşamak sabretmektir. Ulema' sabrı iki kısma taksim ederler: Birisi, elemi mekruha sabr-ü tahammül ile netaici hasenesine intizar, diğeri lezzeti âcileden ve şehvetten sabrile netaici seyyiesinden tevakkidir ki, biri müsbet, diğeri menfi surette sabırdır, evvelkisi acı ilâçlarla tedavi gibi vazifeye ikdam, ikincisi zehirli tatlılardan sakınmak gibi mazarrattan ictinabtır. Maahâza bazı ahval vardırki orada sabır mezmum ve gayri meşrudur. O gibi ahvalde sür'atle müdafaa için fedayi hayat daha müreccah ve belki vecibe olur. Bu âyetteki (........) ın «elif lâmı» ahdi haricî olmak üzere aksamı sabırdan sıyam veya cihad murad olunduğu nakledilmektedir. Lâkin muhakkıkînin muhtarına göre «lâm», cins içindir, sıyam-ü cihad ile beraber sair envaı sabra da şamildir. Hasılı ahlâkta imandan sonra sabır meuneti= (........) ilâhiyenin ilk tarikı isticlâbıdır. Salât da böyledir. Salâhı ruhanî, nizamı cismanînin, sabr-ü vekarın, ruhî, bedenî her vazifenin, Dünyevî ve Uhrevî her kemalin nâzımı olan, ferdî, içtimaî her hasleti haiz ve ümmet teşkilâtının en birinci ve en esaslı tezahürü bulunan namaz, imanın en büyük müeyyidesi, bütün ibadat-ü a'malin başı, mü'minlerin mi'racı, rabbülâlemîne cism-ü candan arzı hal ile münacatları, hulâsa zikr-ü şükrü cami bir ibadet olduğu için, meuneti ilâhiyenin en mukaddem, en yakın tarikı isticlâbıdır. Kıblenin haiz olduğu ehemmiyet de ilk evvel bunun içindir. Bu sebeble namaz; sabır gibi sade bir vasıta değil ayni zamanda Allah’a bir vuslet olmak üzere en büyük bir gayei zevktir, bu sayede masivadan çıkılır, elemler, kederler silinir, abid ile ma'bud hembezmi visal olur. Bunun içindir ki, aleyhissalatü vesselam Efendimiz: (........) buyurmuş, en büyük zevk-ü sürurunun namazda hasıl olduğunu göstermiştir. Balâda Kıblenin ehemmiyeti hakkında varid olan ayatı celile, onun mevzuu olan namazın indallah haiz olduğu kıymeti kudsiyeyi tefhim etmiş bulunduğundan burada yalnız sabrın kıymetini iş'ar için buyuruluyor ki, (........) zira şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir. -Onun esmai hüsnasından biri de «sabur» ismi şerifidir. Her kimde sabır varsa onda kudreti ilahiyyeden bir şemmei tecelli vardır. Hele bu ehli sabır bir yere gelib bir cemaat olurlarsa her halde inayeti ilâhiyeye irerler, Allah onların daima dostu ve velisidir, dualarına, taleblerine icabet için nusrati ilâhiye daima onların yanlarında dolaşır, bu maiyyeti göstermiyen, ıhfa eden şey o ehli sabrın müteferrik bulunmasıdır.» Mukarenet-ü musahabet ifade eden (........) kelimesi alel'ekser metbua dahil olur. Binaenaleyh Allah sabirînin maiyetindedir buyurulmasında tenezzülâtı ilâhiyenin ulviyetini gösteren büyük bir nükte vardır, Ebüssüud bu nüktenin beyanında: «çünkü demiştir, sabra hakikaten mübaşeret edenler cemaati sabirîndir ve bu haysiyetle bunlar metbu gösterilmiş oluyorlar ilah. Ya'ni bu maiyyet şuunatı kesbiyyede meşiyyeti ilâhiyenin meşiyyeti ibad arkasından geldiğini ifade etmektedir ki, rahimiyyetin hükmü olan bu tenezzüli ilâhînin kullar hakkında ne büyük bir lûtfolduğunu teemmül etmek lâzımgelir. Sabir meselesinin bütün miftahı bu noktadadır. Ve şunda şüphe edilmemelidir ki, bu tenezzüli ilâhî bir lûtfi iradîdir. İşte ey mü'minler bunu bilerek zikr-ü şükür yolunda sabrile istiane ediniz, bu babde Allah’ın düşmanlarile malen bedenen mücahedeye mühtac olursanız onu da yapınız ve bu uğurda telefatınız bulunursa onların acılarına, fıraklarına da katlanınız |
﴾ 153 ﴿