181imdi her kim bunu duyduktan sonra onu değiştirirse her halde vebali sırf o değiştirenlerin boyunadır şüphe yok ki, Allah işidir bilir (........) binaenaleyh vasîlerden veya şahidlerden veya hükkam ve saireden her kim onu, o vasıyyeti meşruayı bizzat işittikten veya işitmiş gibi bildikten sonra tebdil-ü tağyir ederse (........) o tebdilin günah-ü vebali ancak (........) onu tebdil edenlerin boynunadır. Bunlar Allah’ın hükmüne karşı gelmiş olurlar. (........) şüphesiz ki, Allah semîdir, alîmdir. O vasıyyeti işitmiştir. Onu tebdil edenleri ve bunların gizli açık kavillerini, fiillerini bilir. Ona göre her birinin cezai sezasını verir. -Vasıyyeti tebdil edenler hakkında bu suretle beliğ bir inzarı ilâhî vardır. Şu halde şahid bulunması bile vası olan zatın bizzat musîden işittiği vasıyyeti meşruayı bilâ hükmin infaz etmesi caizdir. Vasıyyı muhtarın vilâyeti hassası hâkimin vilâyeti ammesinden akvadır. Vasının meyyitten işittiği diğer hususatta da hüküm böyledir. Meselâ meyyit vasısı nezdinde bir şahsı muayyene borc ıkrar etmiş olsa o vasının imkân bulunca bu borcu varisin, hâkimin ve sairenin ilm-ü icazeti lâhık olmaksızın kazaya salâhiyeti vardır. Diyaneten bu ona bir vazife olur. Çünkü imkân varken terki vasiyyeti ba'dessema' tebdil demektir. Maamafih beyyine yoksa böyle yapmak vası için bil'ahare kazaen zararı zâmanı mucib olabilir. Varisler buna agâh olur ve meyyitin böyle bir vasıyyet ve ıkrarını inkâr ederlerse vasının ilmi mücerredi isbata kâfi gelmez de talebleri üzerine ıkrarile ilzam ve zâmana mahkûm edilir. Bu gibi dekaik dolayısile vası olmak diyaneten mühim, zor bir iştir. İşte evvelki âyetteki vücubı vasıyyet mensuh olmakla beraber bu âyette nesıh yoktur, vücubı tenfiz bakidir. Lâkin bu da meşru' olan vasiyyetler hakkındadır. Binaenaleyh meşru' olmıyan ve ma'rufu değil cevri mutazammın bulunan vasıyyetlerin infazı vacib değildir. O halde |
﴾ 181 ﴿