183

Ey o bütün iman edenler! Üzerlerinize oruc yazıldı, netekim sizden evvelkilere yazılmıştı gerek ki, korunursunuz

(........) Ey iman ile mükellef bulunub da iman etmiş olanlar, ey akıl-ü baliğ ehli iman (........) sizden evvelki Enbiyaya ve ümmetlerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de sıyam yazıldı, ya'ni farz kılındı. Binaenaleyh oruc külfeti sade size tahmil ediliyor zannedib de kocunmayınız. Oruc ötedenberi tatbik edilegelen bir kanunı ilâhîdir. Buna beşeriyetin terbiye ve tehzib noktai nazarından büyük bir ihtiyacı ve tatbikında hısabsız menafii vardır. -Lisanımızda oruc demek olan sıyam, savm; lûgaten nefsi meylettiği şeylerden velevse bir söz olsun imsak etmek, ya'ni kendini tutmaktır. (........) bu ma'nayadır. Alelıtlak imsak ma'nasına da gelir (........) gibi. Bu babdaki âyetlerden ve ta'limi Nebevîden anlaşıldığına göre şeriatte ma'nası ise, nefsin en büyük müşteheyatı olan ekl-ü şurb ve cima gibi muztarrati ma'huleden niyyete mukarin olarak bütün gün imsaktir. Haddi tammile ta'rif olunmak üzere: Ehliyetli bir insanın evveli sabahtan guruba kadar bâtın hükmünü haiz olan dahiline her hangi bir şeyi idlalden ve cima'-

dan ibadet niyyetile nefsini imsak etmesi, ya'ni kendini tutmasıdır. Binaenaleyh ağzına veya burnuna bir şey giderse bozmaz, lâkin dimağına ve dahıli bedenine bir şey girerse bozar. Demek ki, bedene şırınga, aşağıdan ıhtikan dahi müfsiddir. Söz orucu bozmaz. Lâkin mücahedei nefs için sükût, zikr-ü fikir mendub ve efdaldir. Niyyetsiz ve yalnız geceleyin imsake şer'an oruc denmez. Bu suretle sıyamı şer'î, sıyamı lûgavîden ehastır. Burada ümemi salifeye teşbihten murad, aslı vücubda ve sıfati sıyamda veya adedde veya vakitte olmak muhtemildir. Bir rivayete göre savmi Ramazan veyahud ayni mikdar Yehud ve Nasâraya da mektub imiş, Yehud bunu terketmiş ve senede bir gün oruc tutmağa başlamışlar ve bu gün Fir'avnin garkı günü olduğu züu'mında bulunmuşlardır. Halbuki bunda da yanılmışlardır, zira Fir'avnin garkı yevmi Âşurada vaki olmuş idi. Nasaraya gelince bunlar da Ramazanda oruc tutarlarmış, nihayet pek şiddetli bir sıcağa tesadüf etmişler, bunun üzerine yaz ile kış beyninde mu'tedil, sabit bir mevsimin ta'yininde alimlerinin re'yi toplanarak bahara tahsıs eylemişler ve bu tebdile kefaret olmak üzere de on gün daha zammetmişler kırka baliğ olmuş, sonra hükümdarları hastalanmış veyahud aralarında «ölet» vaki olmuş, bunun için de on gün daha zammetmişler, elliye iblâğ eylemişler. Daha sonraları keyfiyyetinde de ta'dilât yaptılar ki, buna perhiz denilir. İşte burada bu tebdilâttan sarfı nazarla esas itibarile, sıfatı sıyamda veya adedde veya vakitte olmak üzere üç noktai nazardan birile teşbih yapılmış ve bu kanunun kıdemi gösterilmiştir. Lakin bu teşbih mücmel olduğundan beyana mühtacdır ve bervechi âti peyderpey beyan olunacaktır. İşte ey mü'minler size de oruç farz kılındı (........) ki, korunabilesiniz. Oruç sayesinde nefsinize ve şehvetlerinize hâkim olmak melekesini istihsal ederek maasıden, tehlükelerden sakınıp mertebei takvaya irebilesiniz. -Zira oruç şehveti kırar, hevayı nefsanîyi mağlûb eder, azgınlıktan, fevahişten meneyler, lezaizi hasisei Dünyeviyeyi, cah ve tefavvuk da'valarını istihkar ettirir, hayatın lezzetini tattırır, kalbin Allah’a incizabını artırır, ona melekî bir zevk-ü safa bahşeyler. Çünkü (........) = kişi iki deliği için koşar, karnı ve ferci» meseli ma'rufu hükmünce insanları her derde sokan şehvetlerin esası batın ve ferc şehvetidir, insanın insanlığı da bunlara hâkim olmasındadır. Oruc ise ilk evvel bu ikisini kırar, ta'dil eder. Onların ilcaatını ıztırardan ıhtiyara tahvil eyler. O suretle ki, oruc tutmıyan insanlar, şehvetlerinin önünde bir oyuncak gibi yuvarlanıb kıvrandıkları ve akl-ü iradelerine sahib olamıyarak gelişi güzel maasıye sürüklendikleri halde oruç tutanlar bil'akis bunlara hâkim olur, kendini zaptetmesini ve nefsini de luzumuna göre kullanmasını bilir. Bunun için aleyhissalâtü ves-selâm Efendimiz, nefisleri azgın olanlar hakkında (........) = oruc tutsun: Çünkü orucun büyük bir hüsni te'siri vardır.» Buyurmuştur. Oruç tutmıyan sabretmesini bilmez, ıktisadı nefsanîsini gözetemez, hele refah içinde yaşıyanlar hiç oruç da tutmazlarsa bütün hürriyetlerini şehvetlerine kaptırırlar, şunun bunun ırz-ü malına tecavüzden kendilerini alamazlar, haram halâl seçemezler, hattâ vicdanları da istemiye istemiye rezaletlere atılırlar. Nihayet nefislerine de zülmederler, kendilerini de akl-ü vicdan, din-ü iman hılâfına telef eylerler:

Kimi vicdana dokundu kimi cism-ü cana

Zevk namına ne yapdımsa peşiman oldum diyerek inlerler giderler. Böyle esiri şehvet olanlar, o kadar sabırsız ve o kadar aç gözlü olurlar ki, bir gün aç kalmakla hemen ölüvereceğiz zannederler ve bu zannile orucu muzır imiş gibi telâkki ederler. Halbuki oruç gerek ferdî ve gerek ictimaî noktai nazardan büyük bir terbiyei ruhiyeyi haiz olduğu gibi aynı zamanda mı'denin ve bedenin istirahati ile sıhhî ve tıbbî bir takım fevaidi cismaniyeyi müstelzim bir riyazati bedeniyeyi de mütezammındır. Oruç (........) âyetinde işaret buyurulan cuı yesirden bir hıssedir ki, bu sayede uzun uzadıya Ahıret açlıklarının önüne geçilecek ve büyük sabır müjdelerine irişilecektir. Tarihi beşerde öyle zamanlar olur ki, günlerce açlığa tahammülü i'tiyad ettirebilecek bir terbiyei bedeniyenin levazımı hayatiyeden birisi olduğu takdir olunur. Ezcümle büyük muharebe devirlerinde böyle bir idmanın lüzumu daima hissedilegelmiştir. Bu noktai nazardan (........) = oruç ateşten koruyan bir kalkandır» Hadîs-i şerifi varid olmuştur. Orucun bu veçhile bedene mukavemet, metanet, ıktisadı nefsanî bahşeden bir takım fevaidi cismaniye ve ruhaniyesi, hayatın ve insanlığın tadını tattıran ve fukaranın ahvalini hissettiren ictimaî ve ahlâkî menafiı hasenesi bulunmakla beraber bunların hepsi birer faide olub ıllet ve hikmeti vücub değildirler. Orucun asıl hikmeti vücubı emri ilâhîye inkıyad ile zevkı ubudiyyeti tatmak ve ruhı âsârı riyadan tathir ederek kuvvet-ü ıhlâsı artırmak ve kendini bizzat vikayei ilâhîyeye tevdi' etmek için mücahedei nefseylemektir. Netekim Cenâb-ı Allah bir hadîsi (........) = oruc benim içindir ve onun mükâfatını ancak ben veririm» buyurmuştur. Bu suretle (........) nazmı mecîdi sıyamın hikem-ü menafimi fevaid-ü mesalihini, ıllet-ü makasıdını bütün şümulile ifade eden bir beyanı ilâhîdir ki, hepsini, maddî manevî dinî ve dünyevî mekasıda şamil olan hasleti ittikada icmal etmiştir. İşte güç gibi görünecek olan oruç bu kadar güzel bir ibadettir. Hem bu her zaman değil ve çok bir müddet de değildir. Size farz kılınan sıyam

183 ﴿