195

ve Allah yolunda infak eyleyin -masraf verin- de kendi ellerinizle tehlükeye bırakmayın, ve güzel hareket edin, çünkü Allah güzellik edenleri sever

(........) Allah yolunda infak da yapın; mal tedarük edib havaici harbe sarfedilmek üzere vergi, iane verin, lâkin yalnız mal kazanmak sevdasına düşüb de (........) kendi kendinizi tehlükeyede bırakmayın, sade para kazanmak ve istirahat etmek sevdasının insanları istilâi esaret ve mahkûmiyet gibi büyük tehlükelere düşüreceğini ve bu tehlükenin önüne geçmek ancak fisebilillâh harbetmek ve harbe alışmakla mümkin olacağını unutmayın. -Bu âyetin sıyakı ve sebeb-i nüzul-ü fisebilillâh harb-ü kıtalden ve o uğurda sarfı maldan kaçınmanın bir tehlüke olduğunu ıhtar içindir. Tirmizî ve Ebüdavudda dahi tahric olunduğu üzere rivayet ediliyor ki, Emeviye devrinde Abdurrahman İbn-i Velid kumandasında bir islâm ordusu Kostantıniye ya'ni İstanbul şehrine gaza etmiş idi, Ebü'eyyübi Ensarî Hazretleri de bu asker miyanında idi, Rumlar şehrin surlarına arkalarını dayamışlardı, o sırada müslümanlardan bir zat kaledeki düşman üzerine açıktan hücum etmiş, bunu gören cemaati islâm «mehmeh lâilâheillâllah, kendi kendini tehlükeye ilka ediyor» demişlerdi. Bunun üzerine Hazret-i Ebi'eyyubi Ensarî «ey müslümanlar bu âyet biz ma'şeri ensar hakkında nazil oldu, vaktaki Allah Peygamberine nusrat ve dini olan islâmı galebeye mazhar etti o zaman biz artık mallarımızın başında durub onların ıslâhile meşgul olalım mı? Demiştik. Allahü teâlâ (........) âyetini inzal buyurdu, binaenaleyh kendini tehlükeye ilka etmek, mallarımızın başında durub onları ıslâh ile uğraşmamız ve cihadı terketmemizdir» demiş ve bunun üzerine hiç durmayıb fisebilillâh cihada girişmiş ve nihayet şehid olub Konstantıniyede defnolunmuştur.» Müşarünileyh bu suretle tehlükeye ilka fisebilillâh cihadı terketmek demek olduğunu ve âyetin bu hususta nüzulünü haber vermiştir ki, İbn-i Abbasdan, Hüzeyfeden, Hasan, Katade, Mücahid, Dahhâkten dahi böyle rivayet edilmiştir. Bera'İbn-i Azib ve Ubeydetisselmanî Hazretlerinden «ellerile tehlükeye ilka, irtikâbı meası ile mağfiretten yeis» demek olduğu da mervidir. Bunun infak karinesile «infakda israf edib yiyecek içecek bulamayacak dereceye vararak telef olmak» manasına olduğu da söylenmiş, «düşmana icrayi te'sir etmiyecek bir veçhile harbe atılmak» demek olduğu da söylenmiştir ki, Ebueyyubün itiraz eylediği ve sebeb-i nüzulü söylediği cemaatin telâkkısi de bu idi. Sebebin hususu, hükmün umumuna mani olmıyacağından ve bu ma'naların içtimaında da tezad ve tenâfi bulunmadığından âyetin umumuna şumulü caizdir. Bunun için İmamı Muhammede siyeri kebirinde zikreder ki, «Münferid bir adam bin kişiye hücum edecek olsa eğer necat veya düşmana bir nikâyet ve te'sir ümidi varsa beis yoktur. Necat veya nikâyet ümidi yoksa mekruhtur. Çünkü müslümanlara bir faidesi olmaksızın kendini telefe arazetmiş olur. Bunu yapacak olan zat ya kurtulmak veya müslümanlara bir menfaati bulunmak ümidi bulunursa yapmalıdır necat ve nikâyet ümidi olmadığı halde diğer müslümanlara cür'et versin ve bu suretle düşmanı tepelesinler diye nümunei imtisal olmak üzere yaparsa beis yoktur ilah...» Ve bu meni' sahihdir. Binaenaleyh dine veya mü'minîne hiç bir mefaati olmaksızın nefsi telef etmek lâyık değildir. Fakat nefsi telef etmekte dine aid bir menfaat varsa o zaman da bunu yapmak pek şerefli bir makam olur ki, Cenâb-ı Allah Eshabı Resulullahı bununla medhetmiş (........) buyurmuştur. Ebû Eyyubi Ensarî Hazretleri de bu makamı göstermiştir. Binaenaleyh mücerred huzur perestlikte tehlüke bulunduğu gibi harb noktai nazarından da tehlüke bulunabilir, o da düşmana icrayı te'sir etmiyecek boş yere bir müslüman telef edecek olan husustur. Müslümanlara faidesi olmadığı gibi bil'akis zararı ma'lûm olursa o zaman harbe atılmak ve telefi nefs etmek hiç caiz olmaz. Lâkin gafleti beşer harbi mutlak bir tehlüke zannedebileceği için bu âyet mal kazanacağız, rahat edeceğiz diye dalıb cihadı terk etmenin tehlüke olduğunu ıhtar siyakında nâzil olmuş ve o makamı şerifi göstermiştir. Demek ki, tehlükei sulh bil'ibare, tehlükei harb bil'işare ıhtar buyurulmuştur.

Ey mü'minler, bunlara dikkat edin (........) ve her hususta ihsan ile muamele eyleyin, yaptığınızı güzel yapın, sizden asıl matlûb olan hasenattır. Çünkü (........) Allah hep muhsinleri sever. Bunun için infakı da en güzel veçhile yapın ve her hangi bir fenalığı ahsen suretle defedin ve mukabele bilmisli daha güzeli mümkin olmadığı zaman yapın, seyyienin cezası seyyie ise de (........) emri mucebince kötülüğü dahi en güzel suretle defeyleyin. Harbi de en güzel sebeb, en güzel vasıta, en güzel suretle yapın ve ancak fisebilillâh yapın, yapın da: (........)

Bu âyet dahi makabli gibi omrei kaza senesi denilen yedinci senei hicriyede nazil olmuştur.

HACC, «h» anın fethi veya kesrile mukaddemen dahi zikrolunduğu üzere lûgaten kasıd demektir. Lâkin mutlak kasıd değil, büyük ve ehemmiyetli bir şey'e kasıddir. Şer'an: zamanı mahsusunda mekanı mahsusa bir ziyareti mahsusadır ki, hac niyyetile mekân ve zaman mahsusunda ihrama girib Arafatta vakfa, badehu Kâ'beyi tavafı ziyaretten ibaret ef'ali mahsusadır. İhram, vak'fe, tavaf bu üç fiil gerek farz ve gerek nafile haccın farzlarıdır. İhram şart, vakfe ve tavaf da rükündür. Mekân ve zamanı mahsus dahi şartın şartı olan şurut cümlesindendir. Bu suretle haccın şartları, erkânı ve bunlardan başka vacibatı, sünnetleri, müstehabları, memnuatı vardır. Şöyle ki,

Erkânı: Vakfe ve tavaftır.

Şartları: Şartı vücub ve şartı sıhhat olmak üzere iki nevi'dir.

Şartı sıhhat: İslâm, niyyet ile ihram, mekân ve zamanı mahsustur. Eşhüri hacdan evvel hiç biri sahih olmaz.

Şartı vücub: Bu da ikidir, birincisi nefsı vücubun şartıdır ki, islâm, hürriyet, akıl, bülûğ, istitaa, vakit dari islâmda bulunmak veya dârı harbde ise haccın farzıyyetini bilmiş olmaktır.

İkincisi de vücubı edanın şartıdır ki, sıhhati beden, mevaniı hissiyye bulunmamak, emni tarik ve kadın hakkında ıddet beklemek olmamak, zevci veya mahremi beraber bulunmaktır.

Vacibleri:

1- İhramı mikattan veya bir mahzur melhuz değilse daha evvelden yapmak.

2- Arafatta vakfeyi guruba kadar temdid etmek.

3- Müzdelifede dahi vakfe yapmak:

4- Safa ile Merve arsında yedi şavt sa'y etmek.

5- Sa'yi mu'teddünbih bir tavaftan sonra yapmak.

6- Mevkiı mahsusunda taş atmak.

7- Halk veya taksır ya'ni başını kazıtmak veya kırktırmak.

8- Afakî olanlar için tavafı sader denilen veda' tavafı yapmak.

9- Tavafa Haceri esvedden başlamak.

10- Tavafı sağdan yapmak.

11- Özrü yoksa tavafta yürümek.

12- Tavafta hadesi asgar ve ekberden taharet üzere bulunmak.

13- Setri avret.

14- Tavafın yedi şavtından üçü, ki, dördü farzdır.

15- Sa'ye Safadan başlamak.

16- Kârin veya mütemettı' olanlar için kurban kesmek.

17- Her yedi tavafta iki rek'at namaz kılmak.

18- Remy ile halk beyninde tertibe riayet etmek.

19- Yevmi nahirde kurban kesmek.

20- Halkı mekânında ve zamanında yapmak.

21- Tavafı ziyareti eyyamı Nahirde yapmak ki, bu vaciblerden biri terk olunursa dem lâzım gelir.

Sünnetleri: Tavafı kudum, ya'ni Mekkeye girince Ka'beyi tavaf etmek, tavafı kudumda veya tavafı farzda «remel» yapmak ya'ni tavafın üç şavtında «devrinde» meydanı harbde mübarezeye çıkmış pehlivan gibi omuzlarını titreterek yürümek -Safa ile Merve arasında «mîleyni ahdareyn» beyninde derenin içinde koşmak- eyyamı mahsusasında geceleyin (Mina) da yatmak - (mina) dan Arafata güneş doğduktan sonra, Müzdelifeden «mina» ya da güneş doğmadan evvel hareket etmek- ve bunlardan ma'ada daha bir takım hususat ki, müstehabbat-ü âdabı ile beraber tafsılâtı kütübi Fıkhiyededir.

Haccın memnuatı: da iki nevi'dir. Birisi şahsın kendinde yapmaktan memnu' olduğu şeylerdir ki, cima' -saç ve kıl izale etmek -tırnak kesmek -koku sürünmek -başını ve yüzünü örtmek -dikişli bir şey giymektir. Diğeri, başkasına yapmaktan memnu' bulunduğu şeylerdir ki, başkasıni tıraş etmek - gerek harem ve gerek hilde sayde taarruz etmektir. İhramdan çıkınciya kadar bunların hiç biri yapılamaz, yapılırsa ceza lâzım gelir. Gerçi Haremin ağacını kesmek dahi memnu' ise de bu memnuiyet hacca ve ihrama mahsus değildir. Mezhebi Şafiîde Safa ile Merve arasında sa'y ve bir kavilde halk veya taksır dahi haccın farzlarından ve hattâ erkânındandır.

Haccın sebebi şer'îsi Beytullahdır. Zira hac ona muzaf olur da (.......) denilir, Beyt ise bir ve gayrı mütekerrir olduğundan hacc müslümana ömründe bir kerre fevren ya'ni ilk imkân senesinde farz olur. Terahı tarikile farz olub ta'cil, efdal olduğu da rivayet edilmiştir. Bu âyetlerin nâzil olduğu omrei kaza senesinde aleyhissalâtü ves-selâm Efendimiz Zilka’dede omre suretile Ka'beyi ziyaret etmiş ve bir sene evvel mümaneatı müşrikîn ile itmam edemediği omreyi bu veçhile kaza ettikten sonra berveçhi musaleha üç günden ziyade Mekkede kalamıyacaklarından kablelhac avdet buyurmuştu. İrtesi sekizinci senei hicriyede Hüdeybiyye müselahasının müşrikler tarafından nakzına mebni Ramazanı şerifte hareket edilmiş ve ramazanın aşrı ahırinde Mekke fetholunmuş ve Şevval içinde Huneyn muharebesi ve Tâif muhasarası yabılmış ve Resulullah yine bir omre yaparak vakti hacdan evvel Medineye avdet buyurmuş ve o sene Mekkede vali bırakılan Attab İbn-i üseyd âdeti Arab veçhile nasa haccettirmiş idi, daha irtesi dokuzuncu senei hicriyede Hazret-i Ebibekri sıddık radıyallahü anh tarefı risaletten emîri hâcc ta'yin buyurulub ilk olarak bu sene haccı islâmî eda edilmiş ve ba'dema beyti şerifin uryan olarak tavaf edilmemesi ve müşriklere hacc yaptırılmaması il'an olunmuş ve nihayet onuncu senei hicriyede bizzat Resulullah ilk ve son olarak edai haccetmiş ve menasiki haccı tamamen ta'lim buyurmuştur ki, bu seneye «haccetülveda'» denilmiş ve irtesi sene vefatı Peygamberî vuku bulmuştur. Binaenaleyh Resulullahın yaptığı bu son haccın edaı farz için olduğunda şüphe yok ise de evvelkilerin farz olduğu sabit değildir. İşbu (........) emri aslı haccın farzıyetini kat'ıyyen ifade etmeyib başlanmış olan her hangi bir hac ve omrenin vücubı itmamını ifade eylediğine nazaran hac bil'ahare (........) nassile farz kılınmış ve tarafı Peygamberîden de ilk imkân senesinde fevren icra buyurulmuştur. Maamafih haccın daha evvel bu âyetlerle omrei kaza senesinde farz kılınmış olması melhuz ve bu takdirde tarafı Nebevîden edası terahı suretile olmak da muhtemil bulunduğundan farzıyyeti haccın fevrî veya gayrı fevrî olması beynel'eimme muhtelefünfihtir. Ve imamı A'zamdan da iki rivayet vardır. Birini imam Ebuyusuf diğerini imam Muhammed ıhtiyar etmiştir. Esahhı Ebû Yusuf rivayeti olan fevirdir. İmam Malikten muhtar rivayet de budur. İmamı Şafiîden muhtar rivayet de İmam Muhammed gibi terahıdir.

Haccın hikmetine gelince: bunun dinî ve Dünyevî menafiı kesireyi mutazammın olduğu her türlü şüpheden varestedir. Ezcümle emri Kıblede beyan olunan (........) mazmunı celilindeki tevhidi içtimaîyi fi'len tecelli ettirecek olan en büyük ve en şamil bir şiarı teabbüddür ki, bunun vüs'ati şümulünü kürei Arz üzerinde hiç bir mekânda bulmak kabil değildir. Zira Kâ'bei muazzama kadar kudsiyyeti kadim hiç bir ma'bedi tevhid yoktur. Kâ'benin milleti İbrahime alâkası bütün edyanı Semaviyece müsellem ve hattâ Hazret-i Ademe kadar intihası da mervidir. Mekkenin hurmeti ta hılkati Arz ile kaimdir. Haccı Kâ'be, beşeriyeti bütün urukı esasiyesinden birleştirmeğe saık ve müsaıd olduğu halde ondan sonra muhdes olan meabid-ü mevaki binnisbe hususiyetlerinden dolayı böyle tevhidi külle salih değildir. Hattâ bizzat kabri nebevî turabı Kâ'beden efdal olduğu halde Kâ'be için mevcud olan devaı ve hasaısı hac bunda bile tasavvur olunamaz. Hasılı indallah hacce elyak olan Kıblei vahdet her halde (.......) olduğunda hiç şüphe yoktur, bundan başka Kâ'be arayanlar, tevhide değil, şirk-ü tefrîka çalışmış olurlar. Sonra hac bir cihetten salât gibi bedenî, diğer cihetten zekât gibi malî haysiyetleri haiz bir ibadeti camiadır. Ve ayni zamanda ma'nayı cihadı da mutazammındır. Netekim bir Hadîs-i şerifte varid olduğuna göre «hacc bir cihaddır, omre tetavvudur.» ve yine bu münasebetledir ki, burada mesaili hac, evamiri cihad ile beraber nazil olmuştur.

OMRE, lûgaten ziyaret ma'nasınadır. Şer'an: İhram, tavaf, sa'y, nihayet halk veya taksırden ibaret bir ziyareti mahsusadır. Omre küçük bir hac demektir ki, ihram şartı, tavaf ve sa'y rükünleri, ve halk veya taksır vacibidir. Demek ki, bunun hacdan mahiyyeten farkı vakfe rüknünün bulunmaması, sa'yin rüknolması, hükmen farkı da hac farzdır, omre farz değil, tetavvu olan bir ibadettir. Maamafih göreceğimiz vechile bunun da farzıyetine kail olanlar vardır. İmdi bir senenin Eşhüri haccinde hacc ile omrenin içtimaı ve ademi içtimaına, haccın üç nev'ı vardır: Hacci ifrad, hacci temettu' hacci kıran.

Hacci ifrad: Mikatı afakîden yalnız hac niyyetiyle ihrama girib tavafı kudumu yaptıktan sonra ef'ali hac bitinciye kadar Mekkede muhrim olarak kalmaktır. Ki, bunda omre bulunmayıb tek bir hac yapılmış olduğundan haccı müfrid ve haccı ifrad tesmiye olunur. Âfakîlerin ihramsız geçmeleri caiz olmıyan miykatı mekânî beştir: Zülhüleyfe, Zati ırk, Cuhfe, Karen, Yelemlemdir.

Hacci temettu': Mikatı âfakîden omre niyyetiyle ihrama girib omre için tavafı ve sa'yi yaparak tıraş olub ihramdan çıkmak, sonra Mekkede bir Mekkeli gibi kalıb nihayet Yevmi terviyede hacc için Haremden ihrama girerek hacci itmam etmek ve kurban kesmektir. Tuli müddet ihramda kalınmamak için omreden bu suretle istifade edildiğinden dolayı buna hacci temettu tesmiye olunmuştur.

Hacci kıran: Miykatı âfakîden hem omre ve hem hac ikisine birden niyyet ile ihrama girib Mekkeye varınca evvelâ omre için tavaf ve sa'y badehu hacc için tavafı kudum ve sa'yetmek ve sonra ihramdan çıkmaksızın nihayetine kadar ef'ali haccı yapmak ve kurban kesmektir. Cahiliyede omre ile haccın Eşhuri hacde ictimaı caiz değil idi, bu ayet bunların meşruı'yyetini beyan için nazil olmuş ve şükranesi olmak üzere kurbanı da vacib kılınmıştır. Şöyle ki, Balâdaki emirleri icra edin

195 ﴿