210

Onlar sade gözetiyorlar ki, Allah buluttan gölgelikler içinde meleklerle geliversin de kendilerine iş bitiriliversin. Halbuki bütün işler Allah’a götürülür

(........) başka bir şeye bakmazlar, (........) ancak beyaz buluttan zulleler, gölgelikler, örtüler, tüller içinde Allah’ın ve meleklerin onlara gelivermesine (........) ve işin bitirilivermesine bakarlar. (........) Ebû Ca'fer kıraetinde olduğu üzere (........) üzerine ma'tuf olarak esre okunduğuna göre: Bunlar artık başka bir şey'e değil, ancak beyaz buluttan zulleler ve melekler içinde Allah’ın onlara gelivermesine ve işi bitirib, akıl ermez, ümid edilmez bir surette kendini ve Allahlığını onlara gösterivermesine bakarlar.- Allah (........) olduğundan sureti cismaniyede gelip gitmekten münezzehtir. Binaenaleyh bu âyet bir çok vücuh-ü maaniye muhtemil ve müteşabihtir. Bunun muhkemata müracaatla te'vilinde başlıca iki ma'na vardır: Allah’ın gelmesi emr-ü iradei ilâhiyenin kemali kudret-ü şiddetle zuhurundan kinayedir. Sade bunu bakmak da bu mücrimlerin mücazatları hususunda her türlü esbab-ü vesaıt bitmiş tükenmiş ve ancak her şeyi bitirecek olan emr-ü iradei ilâhiyenin zuhuru kalmış olması demektir ki, bakmak tavakkuf demek olur. Buluttan yağmur umulursa da beyaz buluttan yağmur yağmayacağı için bunlar o sırada Allahdan rahmet ümid etseler bile hilâfıâde bir ümid olacağından böyle rahmet ümid ederken yağmur yerine ateş çıkmak gibi birdenbire belâlarını buluvermeleri melhuz olur.

Saniyen Allah’ın gelmesi muhal olduğundan bunların emri hakka imanlarını muhale ta'lık etmiş oldukları ve ahbarı sadıka ve delâili beyyine ile vakı olan inzara vukuundan evvel inanmayacakları ve binaenaleyh hiç ihtimal vermedikleri bir anda belâlarını bulacakları ifade edilmiş olur ve her iki takdirde bu manaların müteşabihen ifade edilmiş olması bunların nızam-ü intızamı âlemi ıhlâl yoluna sapmalarından nâşi işleri son derece çığırından çıkaracaklarını ve artık akıl ve kudreti beşer dairesinde tanzimi umur etmek ihtimali kalmıyacağını ve kendilerinin de akıl ermez bir surette belâlarını bulacaklarını anlatmış olur. Hakikat ile kinayenin cem'ı mümkin olacağına göre hasılı mana şu olabilir: böyle mücrimler (........) diyen kavmi Mûsa gibi Allah’ı görmedikçe tarikı akl-ü nakilden ahbarı sadika ve delâili vazıha ile iman etmek istemez ve vukuundan evvel hiç bir inzara kulak asmaz, Allah’a ve Allah’ın inzarlarına inanmak için Allah’ın kendisini bütün kudretile ıyanen gösterivermesini ve gelecek masaibin bilfiıl başlarına gelivermesini gözetirler, bunun için ilm-ü imana ehemmiyet vermezler de şeytanet arkasında koşarlar, silm-ü selâmeti ıhlâl ederler, dinden, imandan müstefid olub da felâketten kurtulmak istemezler, böyle olduklarından dolayı işler akıl ve kudreti beşer dairesinde tanzım olunabilmekten öyle çıkar ve halleri o kadar muhtell olur ki, belâlarını bulmaları için yalnız emr-ü iradei ilâhiyenin zuhur edivermesi kalır, çünkü onsuz da hiç bir şey olmaz, o zaman da her iş biter kıyametler kopar, insanlara müktesebatı sabıkalarından başka bir şey kalmaz (........) ve evvel-ü ahır bütün işler bizzarure ancak Allah’a irca' olunur. Veya ancak Allah’a raci' olunur. Veya ancak Allah’a raci' olur, çünkü İbniâmir, Hamza, Kısaî, Halefiâşır kıraetlerinde daima tanın fethi ve cimin kesrile (........) okunur. İşlerin Allah’a irca' ve rucuu zarurî olunca da onun emirlerine, iradelerine karşı gelmeyib umumiyetle silme dahil olmak lâzım gelir. Hilâfına hareket edenlerin haline misal ararsan

210 ﴿