220Dünya ve Ahıret hakkında; bir de sana yetimlerinden soruyorlar, de ki, Onlar hakkında bir ıslâh karışmamaktan daha hayırlıdır, kendilerine de karışırsanız ıhvanınızdırlar, Allah muslihi müfsidden ayırır, eğer Allah dilese idi sizi mutlak sarpa sardırırdı, şüphesiz ki, Allah azîzdir, hakîmdir (........) âyetleri hem Dünya ve hem Ahıret hakkında olarak beyan edecektir. -Bu suretle din ve şeriati islâmiye ne yalnız Dünyaya ve ne yalnız Ahırete münhasır olmıyacak, hem Dünya ve hem Ahırete şamil olacaktır. Ve bunda (........) diye dua edenlerin duasına cevab bulunacaktır. Böyle olunca bu şeriatten yalnız Dünya istiyen kâfirler de büsbütün mahrum kalmıyacak, Ahıretten nasıbleri olmamakla beraber Dünyaları için istifade edeceklerdir. Ve bu vechile risaleti Muhammediyenin «rahmeten lil'âlemîn» olduğu ve dini islâmın umuma şamil bir dini tevhid olduğu tebeyyün ve tecelli edecektir. Ve maamafih harsi Ahıret istiyenlerin harsleri müzdad olacak, bunlar emir bilma'ruf ve nehiy anilmünkeri taahhüd ederek «ümmeti vasat» olacaklardır. Beyan olunacak deliller ve onların ahkâmı böyle Dünya ve Ahırete şamil olmakla (........) sana yetimlerden de soruyorlar.- Rivayet olunuyor ki, surei «Nisa» daki (........) âyeti nâzil olunca nas yetimlerle ıhtilâttan ve onların mallarına bakmayı deruhde etmekten sakınır oldular, iş müşkil göründü, Resulullaha arzı keyfiyyet ettiler, bu nâzil oldu (........) cevaben de ki, (........) yetimler için bir ıslâh (........) onları ihmal edib bırakıvermekten daha hayırlıdır. Binaenaleyh ıslâh tarikile hallerine, mallarına el sürmek onların menfeatlerini, istikballerini gözeterek işlerine bakıb kendilerini ta'lim-ü terbiye ve mallarını tenmiye etmek her halde ictinabdan daha iyidir. (........) ve eğer siz onlardan kaçınmaz da ıhtılat eder, yanlarınıza alır, muaşeret veya müşareket veya musaheretle içinize alır, işlerine bakarsanız (........) onlar sizin dinde kardeşlerinizdir, din kardeşliği ise kan kardeşliğinden aşağı değil daha kuvvetlidir. İnsan olan kardeşini atamıyacağı gibi müslüman olan da din kardeşini atamaz, hukukı uhuvvete riayet eder. (........) medlûlünce uhuvvetin muktezası ise ıslâh ve nef'ine çalışmaktır. Aksi halde onlar size kardeş değil, bir yabancı veya bir düşman olarak yetişebilirler. Bu ise hayatı içtimaiyenizde büyük rahneler açar. Bunun için musaheret suretile muhaleta edecek olursanız ıhvanı dininizle olsun (........) Allah da mûfsid ve müslihi bilir ve bunları biribirinden temyiz eder ve ona göre ecirlerini ve cezalarını verir. Bunu bilmeli ve ıslâh namı altında ifsada kalkışmamalıdır. (........) Allah dilese idi sizi zorluklara koşar, ağır tekâlif ile zahmetlere giriftar ederdi, âciz bırakır, yetimlere hiç müdahale ettirmezdi kendi derdinize düşer, onlara ne ıslâh ne ifsad hiç bir şey yapmağa muktedir olamazdınız, bunun için Allah’ın verdiği kuvvet ve kudrete şükrane olmak üzere yetimlere ve kasırlara ifsad ile değil ıslâh ile muamele ediniz, canım fülan kimse yetimin hakkını yedi de ne oldu demeyiniz (........) her halde Allah aziz-ü hakîmdir. Emri behemehal yerini bulur, imhal ederse o da hikmetindendir ve o hikmeti siz bilmezsiniz.- Bu babda nice eHadîs-i şerife de vardır. Ezcümle (........) = yetimin ağlamasından Arş titrer.» Kezalik (........) = ben ve yetimi tekeffül eden Cennette şu iki parmak gibiyiz.» buyurulmuştur. Ihvanı dininizden olan eytam ile muhalata cümlesinden biri de nikâh ve musaheret ıhtilâtıdır. Bu münasebetle alelıtlak nikâh hakkındaki hükmi ilâhîyi dinleyiniz: (........) NİKÂH, esası lûgatte zammetmek ma'nasından me'huz olarak urfı lûgatte sifahın ya'ni zinanın zıddı olan ve vat'i meşru' kılan akd ma'nalarında istimal edilir. Şer'an «milki müt'a üzerine cereyan eden bir akd» diye ta'rif olunur ki, burada da murad budur. MÜŞRİK, lisanı Kur’ân’da iki ma'naya ıtlak olunur ki, biri zahirî diğeri hakikîdir. Zahirî müşrik, açıktan açığa Allah’a şerik koşan, teaddüdi ilâha kail olanlardır. Bu ma'naca Ehli kitaba müşrik denmez. Hakikî müşrik de hakikaten tevhide ve dini islâma kâfır olanlar, ya'ni mü'min olmıyan gayri müslimlerdir. Bu ma'naca Ehli kitab olan Yehud ve Nasara dahi müşrikdirler. Zira bunlar zahiren tevhid iddialarına rağmen hakikatte Allah’a veled isnad ederler, Nasâra teslise kaildirler ve «Mesih, İbnullâhdır» derler, Yehud da «Uzeyr, ibnullah» demişlerdir. Böyle demekle beraber tevhid de iddia ederler. Binaenaleyh her ikisi de zahir de müşrik değilseler de hakikatte müşriktirler. Bunun için alelıtlak müşrik denildiği ve bilhassa iman mukabili zikredildiği zaman ıtlak üzerine cereyan eder, ve umumiyetle kâfirlere şamil olur. (........) gibi mutlak küfrile bittekabül zikredildiği zaman da müşrik kâfirden ehass olarak Ehli kitabdan maadasına muhtas olur. Bu âyette de müsrikât ve müşrikîn mü'min mukabili olarak mutlak ve muhallâbillam olarak istigrakı eşmel lâfzı âmm ile zikredilmiş bulunduğundan zahirî ve hakikî bütün müşriklere ya'ni umum kâfirlere şamildir. Şöyle ki,Ey ehli iman |
﴾ 220 ﴿