238(........) namazlara dıkkat edin hele orta namaza, ve kalkın Allah için dıvan durun (........) ma'lûm olan namazları (........) ve hele salâtı vustayı üstlerine düşerek muhafaza ediniz: Her birini dikkatle gözetib vaktinde eksiksiz olarak edaya devam ediniz (........) ve Allah için kıyam edib divan durunuz, ya'ni Allah için kalkıb önünüze bakarak, ellerinizi güzel bir vaziyette tutub oynatmıyarak sükût-ü sekinet ve bir tavrı inkıyad için de, Allah diyerek namaza durunuz.- KUNUT, bir şeye o suretle devam ve mülâzemet edib durmaktır ki, taat, huşu' sükût, kıyam ma'nalarını tazammun eder ve lisanımızda divan durmak ta'bir olunur. Bunun için kunut, taattir, Kunut tuli kıyamdır, kunut sükûttur, kunut huşu' ve hafdı cenah ve sükûnı etraftır diye muhtelif noktai nazardan ta'rif edilmiştir. Bir Hadîs-i şerifte (........) buyurulmuştur ki, kıyam demektir. Binaenaleyh namazda kıyam ve kıraeti, duayı veya huşu' ve sükûtu uzatmağa da kunut denilir. Netekim Hazret-i Peygamber «bir ay kunut yaptı, bunda Arab kabilelerinden biri aleyhine dua ederdi» diye rivayet olunan fi'li Nebevîde kunut duaye kıyamı uzatmak demektir. İşbu (........) emrile namazda bilhassa Allah için niyyetin ve iftitah tekbirinin ve kıyamın ve huşu' ile Dünya kelâmından sükûtun farzıyyeti anlatılmıştır. Bu suretle kıyam namazın ilk rüknüdür. (........) emirleri mucebince kıraet, rükû', sücud, ka'de tertibde bundan sonradır. Her namazda evvelâ divan durmak vardır. Bu sebeble namaz esasen bir kunuttur. Fakat vitir namazı gibi bazı namazda kıyam esnasında bir tekbir ile daha dua için kıyamı uzatmağa da manayı hassıyle kunut denilir ki, kunut içinde kunut demek olur, Binaenaleyh «kanitîn» musallîn, haşiîn, sakitîn demek olur. Asıl kıyam (........) den müsteban olduğu için (........) daha ziyade zikrullah ile durub huşu' ile sükût manasına sevkolunmuştur. Ebuamrişşeybanîden mervidir ki, «biz iptida ahdi Resulullahda namazda tekellüm ederdik (........) nazil oldu sükût ile emr edildik» demiştir. Abdullah İbn-i Mes'ud dahi demiştir ki, «biz Habeşistana gitmezden evvel Hazret-i Peygambere namazda olduğu halde selâm verirdik o da bize karşılık verirdi Habeşistandan geldiğimde selâm verdim karşılık vermedi, sonra bunu kendisine arzettim «Cenâb-ı Allah dilediği emri ihdas eder, namazda tekellüm etmemenizi de kat'iyen emreyledi» buyurdu. Ebusaidi Hudrîden mervidir ki, bir adam Hazret-i Peygambere namazda selâm verdi o da işaretle aldı, selâm verdikten sonra buyurdu ki, «biz namazda reddi selâm ederdik, ya'ni selâm alırdık amma ondan nehyedildik». Muaviyetibnilhakemissülemî hadîsinde de aleyhissalâtü ves-selâm buyurmuştur ki, «bizim şu namazımız yok mu? Bunda kelâmı nastan hiç bir şey yaraşmaz, o tesbih, tekbir, kıraeti Kur’ândır». Bu âyetin nüzulünden sonra Eshab-ı kiramdan her hangi birisi namaza durduğu vakıt heybeti Rahman ile uzağa bakmaktan, sağa sola iltifat etmekten, bir çakılı itmekten, gönlünde Dünya umuruna müteallık bir kuruntu yapmaktan sakınırdı (........) da (........) ahdı haricî içindir ki, murad günde beş vakıt ma'lûm olan farz namazlardır. Bu ahdolmasa idi ma'lûm olan bütün namazların farz olması lâzım gelecekti ki, buna güç yetmezdi. VUSTA; evsatın müennesi olarak ismi tafdıldir ki, orta veya efdal demektir. Bunun için salâtı vustâ hakkında mefhum i'tibariyle orta namaz veya efdal namaz diye ancak iki kavil vardır. İsmi tafdıl, ziyade ve noksanı kabul eden şeylerden bina edildiği cihetle mevtten emvet denilmediği gibi bir şey'in vasat olması da ziyade ve noksanı kabul etmiyeceği için evsat ve vusta kelimesinin tafdıl manasında isti'mali doğru olmıyacağı ve binaenaleyh evsat en hayırlı, en mu'tedil demek olub salâtı vusta da efdal namaz ma'nasına olmak lâzım geleceği ıhtar da edilmiştir. Maamafih ismi tafdılin aslı fiil manasına vurudü dahi inkâr edilemiyeceği gibi tavassutun izafî veya hakikîsini tasavvur da mümkindir. Şu halde salâtı vustâ namazların en ortası veya ortası demek de olabilir. Mâsadakına gelince: atıf tegayür ıktıza edeceğinden (........) essalevattan başka bir namaz gibi görünür ise de esasen essalât, (........) ta dahil olduğundan bu atfın ziyadei i'tina için hassı amme atıf kabilinden bulunduğu edna mülâhaza ile anlaşılır ki, alel'umum müfessirîn rivayetleri de böyledir. Binaenaleyh bu atıf «ve melaiketihi ve cibril» diye meleklere Cebraili atıf gibidir ve farz namazlar içinde salâtı vustâ Melaike içinde Cebraile benzer, aceba bu hangi namazdır? Bunu sureti kat'iyede tayin mümkin değildir, kibarı Tabiînden Said İbn-i Müseyyeb Hazretleri «salatı vustâ hakkında Eshabı resulullah şöyle idi» demiş ve parmaklarını birbirine geçirmiş. Bu babdaki akvalin hulâsası: 1- Bu, ikindi namazıdır. Bu kavil Hazret-i Aliden, İbn-i Mes'uddan, Ebû Eyyubdan, bir rivayette İbn-i Ömerden, Semretibni cündebden, Ebû hüreyreden, Utayye rivayetinde İbn-i Abbastan, Ebû Saidi hudrîden, bir rivayette Hazret-i Aişeden, Hazret-i Hafsadan radıyallahüanhüm, bir hayli Tabiînden, imamı azâm Ebû hanifeden, bir kavlinde imamı Şafiîden, Ahmed İbn-i hanbelden ve bazı eshabı Malikten mervidir. Filvaki hadîs-i sahih ile şayian rivayet edilmiştir ki, Resulullah Efendimiz «Ahzab» muharebesi günü (........) = bizi salâtı vusta olan salâtı asırdan meş'gul ettiler, Allah kalblerine ve evlerine ateş doldursun» buyurmuştur. Çünkü düşmanların kıtal için hücumlarından dolayı salâtı havf suretiyle olsun vaktında kılamamışlar, gurubı Şemisten sonra kılmışlardı. Hazret-i Ali de «biz salatı vustayı sabah namazı zannederdik, nihayet Resulullah söyledi de bunun asrolduğunu tanıdık» demiştir. Ebû Maliki Eş'arî ve Semretibni cündeb Hazaratı da Resulullahın, (........) buyurduğunu rivayet etmişlerdir. Bunun vechi ve hikmeti olarak denilmiştir ki, İkindi namazı vakti herkesin ticaret ve maişet için en ziyade meşgul oldukları bir vakittır. Melâikei leyl-ü neharın ictimaı hengâmıdır, bir de neharı şer'î ile iki gündüz iki gece namazlarının ortasındadır. Binaenaleyh her iki ma'nasiyle vustadır. 2- Sabah namazıdır. Bu da Hazret-i Ömerden, bir rıvayet te Hazret-i Aliden, Ebumusa ve Muaz ve cabir ve Ebiümame ve bir rıvayette İbn-i Ömer Hazaratından ve Mücahidden ve imam malikden ve bir kavilde imamı Şafiîden mervidir. Bunun hakkında da resulullahın bir gün sabah namazını kılıb kablerrükû kunut de yapdığı ve elini kaldırıb dua ettiği ve hıtamında (........) buyurduğu Eburecai Utaridî Hazretlerinden rivayet edilmiş ve Fahruddini Razî, tefsirinde buna daha çok istitlâlâtta bulunmuştur. 3- Öğle namazıdır. Bu da İbn-i Ömer, Zeyd, Üsame, Ebusaid, Aişe Hazaratından ve bir rivayetde İmamıazâmdan mervidir. Zeydibni Sabit radıyallahüanh şöyle rivayet etmiştir ki, Hazret-i Peygamber öğle sıcağında namaz kılar, nas da hâcirelerinde: sıcaktan tahaffuzgâhlarında bulunur, cemaate gelmezlerdi, Resulullah bu hususta söylendi, Cenâb-ı Allah (........) yi inzal buyurdu ki, murad öğle namazıdır. Ve yine rivayet olunmuştur ki, o zaman öğleyin Hazret-i Peygamberin arkasında ancak bir iki saf cemaat bulunurdu, resulullah (........) = vallahi şu namaza gelmiyen kavmin üzerlerine evlerine yakayim diye gönlüme geldi» buyurmuş bunun üzerine bu âyet nazil olmuştur. Bir de öğle namazı resulullahın iptida Cebrail imametiyle kıldığı ilk namazdır. Bundan başka Cum'a namazı bu vakıttadır, bunun fazileti ise malûmdur. 4- Akşam namazıdır. Bu da Ebû Ubeydetesselmanî ve Kubeysatebni Züveybden radıyallahü anhüma mervidir. Zira bu namaz hazarda ve seferde hep üç rek'at sabittir. 5- Yatsı namazı olduğu da bazı zevattan nakledilmiştir. 6- Beş vakıt namazın mecmuudur ki, Muaz İbn-i cebel radıyallahüanh buna kail olmuştur. Filvaki namaz aslı iman ile a'mali saire beyninde mütevassıt bir ibadettir. Bu i'tibarla «vustâ» sıfatı kâşifedir. Diğer cihetten namazda sahibi tertib olmak efdal olduğunda söz yoktur. Bu ise her gün beş vakit namazın mec'muu i'tibariyledir. 7- Beş vakıt namazdan gayrı muayyen olarak birisidir. Kibari Tabiînden Said İbn-i Müseyyeb, ve Ebû Bekri verrak buna kail olmuşlardır. Cenâb-ı Allah Şehri Ramazanda Leylei kadri, esmai hüsnasında ismi a'zamını, yevmi Cum'ada saati icabeti gizlediği gibi namazlar içinde de salâtı vustâyı gizlemiş ve bununla beraber muhafazasını emretmiştir ki, namazların hepsine devam ve muhafazasına i'tina olunsun. Böyle olduğunu Nafi', İbn-i Ömerden rivayet etmiş, Rebi' İbn-i Haysem de buna kail olmuştur, bir de bu âyet iptida (........) diye nâzil olmuştu, Hazret-i Hafsanın kölesine yazdırdığı ve bu âyete gelince bilhassa imlâ suretile yazdırdığı Mushafta ve kezalik Hazret-i Aişenin Mushafında böyle, ve bir rivayette: (........) olduğu, fakat bunun bil'ahare neshedilib yalnız (........) kıraeti kaldığı kıraatı mütevatire ile sabit ve Bera' İbn-i Azib Hazretlerinden de bilhassa mervi bulunduğu cihetle anlaşılıyor ki, bu evvelâ ikindi namazı olmak üzere ta'yin edilmiş olduğu halde bil'ahare ta'yini nesh olunub mübhem bırakılmıştır. Müfessir kurtubî demiştir ki, sahih olan budur. Zira edille, mütearız ve vechi tercih, mefkuddur. Meşhur olan kaviller bunlardır. Bunlardan başka: 8- Cum'a günü Cum'a namazı, diğer günlerde öğle namazıdır, Bu da Hazret-i Aliden rivayet edilmiştir: 9- Yatsı ve sabah namazlarıdır ki, Ebû Hayyanın zikrine göre Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman buna kail olmuşlardır. 10- Sabah ve ikindi namazlarıdır ki, fukahai Malikîden Ebû Bekri Ebherinin kavlidir. 11- Bilhassa Cum'a namazıdır. 12- Farz namazların hepsinde cemaattir. 13- Salâtı havftır. 14- Vitir namazıdır. Ebülhasen Aliyibni Muhammedis sehavî bunu ıhtiyar etmiştir. 15- Kurban bayramı namazı, 16- Ramazan bayramı namazı 17- Kuşluk namazıdır. Müfessir Ebû Hayyanı Endelüsî bunları telhıs ederek der ki, «Bu kavillerden her biri zikrettiği namazın fazileti hakkında varid olan hadîslerle bir de bazısının şu, şu arasında mütevassıt olmasile tercih olunmak istenilmiştir. Halbuki bu bir huccet değildir, Muayyen bir namazın fazileti mahsusası bulunmak ne efdali kül olmasına ne de salâtı vustadan muradı ilâhî o, olduğuna delâlet etmez. Bütün bu rivayat miyanında, en şayanı i'timad olan kavil; Fahri risaletin «salâtı asır» diye beyanıdır.» ilah.. İbn-i Ceriri Taberî de tefsirinde bunu savab göstermiştir. Hanefiyenin de en ziyade tarafdar olduğu budur. Böyle olmakla beraber bu kadar ıhtilâf içinde bunun kat'î bir tefsir olduğu iddia edilemez, zira âyetten «salâtül'asır» beyanının mensuhüttilâve kalması ta'yin hükmünün neshına da muhtemildir. Yalnız neshı tilâvet olması salâtı vustanın ma'hudiyyeti beş vakit namaz gibi takarrür edib bittevatür ma'lûm ve muayyen olmasına mütevakkıftır. Halbuki görüldüğü üzere beş vakıt namaz kat'îyyen ma'lûm olduğu halde bu öyle değildir, bu ancak mefhumi küllîsiyle ma'lumdur, gerçi yevmi «Ahzab» hadîsi en kavi bir beyandır. Lâkin bunun o günkü ikindi namazına masruf olması da muhtemildir, çünkü en ziyade maniaya ma'ruz olan o, olmuştur. Ve kesreti iştiğal hikmetine nazaran salâtı vustanın ekseriyetle ikindi namazına hamli, ekseri nas için ikindi namazının kesreti meşgaleye müsadif olmasından ve bu suretle ortada kalmasındandır. Halbuki umuma nazaran kesreti meşguliyet ve mania diğer namazlara da tesadüf edebilir. Bu cihetle denilebilir ki, her şahs için kesreti mevani' hasebile kılınması müşkil ve en ziyade ortada kalıb fevt olması melhuz bulunan namaz hangisi ise onun hakkında efdali salevat ve salâtı vustâ da odur. Ve berveçhi balâ her namaz hakkında rivayet vaki' olması bu suretle izah edilebilir. Ve nüzuli evveldeki «salâtilasır» beyanının mensuh bulunması da bunu müeyyiddir. O halde salâtı vustâ hakkında esahh-u evsatı akval,beş vakıt namazdan gayrı muayyen birisi olmaktır. Bütün namazlara i'tinayı te'min için salâtı vustâ kat'îyetle ta'yin olunmamış ancak ekiden buyurulmuştur ki,Namazların hepsini ve hele salâtı vustayı muhafaza ediniz ve Allah için kalkıb divana durunuz, |
﴾ 238 ﴿