273Verin o fakırlere ki, Allah yolunda kapanmışlardır, şuraya buraya dolaşamazlar, istemekten çekindikleri için bilmiyen onları zengin zanneder, onları simalarından tanırsın: Hakkı bizar etmezler, hem işe yarar her ne verirseniz hiç şüphesiz Allah onu bilir (........) Allah yolunda tutulmuş, din uğrunda ilme, cihade vakfı nefs etmiş (........) yer yüzünde şuraya buraya gidemeyen, yani Allah yolunda meşguliyetlerinden veya maraz ve aciz gibi bir maniadan dolayı nefakalarını kazanmağa ıktidarları olmiyan o fakîrler içindir ki, (........) hallerini tecribe etmiyen cahil onları (........) taaffüflerinden, yani istemeye tenezzül etmeyib tahammül ve tecemmül ile iffetlerini muhafaza ve ibraz eylediklerinden dolayı zengin zanneder. (........) sen onları simalariyle, dikkat edildiği zaman hallerinde görülecek edeb-ü nezahet yüzlerinde müşahede olunacak asâri fakr-u zaruret gibi alâmetleriyle tanırsın. (........) İnsanlardan dilenmezler hele (........) ilhah-ü ısrar ile hiç dilenmezler, olsa olsa pek muztar kaldıkları zaman ehline ifhamı hal ederler. - İbn-i Mes'ud radıyallahü anhdan mervidir ki, «Allah afif ve müteaffif olanları sever, çok verilirse medihte ifrat eden, az verilirse zemde ifrat eden fahiş, yüzsüz, dilenci, musırr olanı da sevmez», diğer bir Hadîs-i şerifte (........) = Her hangi bir kimse bir dilencilik kapısı açtımı her halde Allah ona bir fakır kapısı açar. Ve her kim müstağni bulunursa Allah onu igna eder, her kim de iffetli olmağa çalışır, istemekten sakınırsa Allah ona iffet verir, her birinizin bir ip alıb odun getirerek bir mıkdar hurmaya satması insanlara dilencilik etmesinden çok hayırlıdır.» Bu âyet, Eshabı suffe tesmiye olunan fukaraı muhacirîn hakkında nâzil olmuştur ki, dört yüz kişi kadar vardılar. Medinede ne bir meskenleri, ne aşiret ve akrıbaları hiç bir şeyleri yoktu, daima mescidi nebevîye mülâzemet ederler, Mescidin sofasında ikamet eylerler, ilmi Kur’ân tahsıl ederler, mevaız ve tedrisatı Peygamberîyi istima' ile müstefid olurlar, hep oruclu bulunurlar, hasılı ilm-ü ibadete hasrı evkat ederler ve her ne zaman bir gaza olursa giderlerdi. Bunlar medresei risaletin Allah yoluna vakfı nefsetmiş talebesi idiler. Buna binaen idi ki, âlemi islâmda Medreseler, hep cevami'i şerife etrafında yapılır ve Medrese nişin talebei ulumdan da Eshabı suffenin meslekine sülûk beklenir idi. Tahsıli ilim ibadet, din uğurunda her nevi' meşak'ka tahammül ile muhafazai ıffet ve neşri dine hizmet, icabında cihad. Maamafih bilâhare surei «Barea» de (........) âyetiyle bütün talebei ulumun cihada gitmemesi ve tahsıle sekte verilmemesi lüzumu da beyan olunmuştur. İbn-i Abbas Hazretlerinden vaki olan rivayete göre bir gün Resulullah sallalahü aleyhivesellem Eshabı suffenin başlarına durmuş hallerini nazarı tedkikten geçirmiş idi, fukaralıklarını, çekmekte bulundukları zahmetleri gördü ve kalblerini tatyib edib buyurdu ki, «ey Eshabı suffe size müjdeler olsun ki, her kim şu sizin bulunduğunuz hal-ü sıfatta ve bulunduğu halden razı olarak bana mülâki olursa o benim refıklarımdandır». İşte bu âyet de bunlar dolayısiyle nâzil olmuştur. Ve fakat hükmü amdır. Allah rızası için düşmana karşı nevbet bekleyen veya Allah rızası için Medreselerde dirsek çürüten veya Allah rızası için hıdematı ammeye vakfı nefseden ve bu ahval içinde mal-ü milki yok, muhtac olmakla beraber nefakasını kesbe vakıt bulamıyan veya kudreti yetişemiyen fukarai mü'minîn bu âyetin hükmünde dahildirler. Bunlar infakat-ü sadakatın en güzel masrıfını teşkil ederler. Maamafih (........) gerek bilhassa bunlara ve gerek alel'umum erbabı ıhtiyaca her hangi bir mal infak eder, yahud maldan, cahdan, ilimden, nasıhatten, delâletten, hızmeti nefisten, i'zaz-ü ikram ve ta'zımdan, iradei kalbden, hatta ihtiram ile selâmdan her hangi bir hayır yaparsanız (........) her halde Allah onu bilir, ecrini zayi etmez.. Binaenaleyh veriniz efendiler veriniz ve Alel'husus Allah yolunda hasrı vücud etmiş olan şu fakîrlere veriniz, ıhlas-u kemaliniz gece gündüz gizli veya açık farkını hissettirmiyecek kadar yükselsin, menn-ü ezadan, riya ve nifaktan sakınıb Allah rızasını talep ve kendinizi Allah yolunda tesbit için gönül hoşluğu ile gücünüzün yettiği kadar iyilerinden vermek adetiniz, huyunuz, melekeniz olsun da her zaman ve her suretle veriniz. Çünkü |
﴾ 273 ﴿